Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Darbeye karşı selâ, ezan ve millet

Darbeye karşı selâ, ezan ve millet

Kanlı ve menfur 15 Temmuz darbecilerinin hesap edemedikleri üç şey vardı: Selâ, ezan ve millet. Üçü de din-i İslâm’dan neşet eden mefhum ve vecibe…

Selâ ve ezanı duyduklarında Müslümanlar bin miligramlık ulvî duygu ve imanla coşarlar. Millet ise bu ulvî sedaların uhrevî dâvet ve mûsikisiyle bin yıldır günde beş vakit ruh ve imanını kavî kılar.

Darbeciler bilemediler bunları… Çünkü ezan ve selâya karşıydılar. Bilseydiler ulvî gücünü, silahlarını millete doğrultabilirler miydi?

Darbeciler selâ ve ezanın ulviyetini bilmedikleri gibi karşılarına aldıkları milleti de bilemediler. Tanklarla ezmek istedikleri milletin din ve şeriat üzere gidilen yol mânasına geldiğini, milletin de bu yoldan sâdır olduğunu, İslâm’la aynı mâna taşıdığını, mübarek bir kelime sayıldığını ve bu ülkede milleti Türklerin temsil ettiğini bilselerdi katliam yapabilirler miydi?

Seksen dört yıldır ezana karşı olan darbeciler, “Allahü Ekber Allahü ekber…. / Eşhedû en lâ ilâhe illallah …. / Eşhedû enne Muhammeden Resûlullah…..” sadasının necip milletle olan ünsiyetini ve cihada çağırdığını bilselerdi, millete silah çekerler miydi, tanklarla üstüne yürürler miydi?

Ah, selâ ve ezan! Kadrini ve ulviyetini bilmeyen gâfil modernlerin ve laikçilerin yüzü kapkara...                                                                                                         

SELÂ VE EZANIN OKUNDUĞU YER VATANDIR

Selâ ve ezanın okunduğu her yer vatandır. Bir diyarda selâ ve ezan okunuyorsa orası Müslümanların ülkesidir. Ezan vatan, vatan ezan demektir bu ülkede. Hudutları ezanın okunduğu yerlere kadardır. Mehmet Âkif’in söylediği gibi “Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli / Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.”

Selâ ve ezan yedi kat göklerden uhrevî nağmeler taşır, ulvî hüzün verir anlayana… Müminlere ibadeti hatırlatır, câmiye dâvet eder, ölen milletdaşın cenazesini duyurur, milletin derûnunu kuşatır. 

Selâ ve ezan 15 Temmuz gecesi darülislâm olan vatana ve devlete kastedenlerle mücadeleye, Allah ve Resûlü aşkına meydanlara ve cihada çağırıyordu. Lâ İlâhe İllallah Muhammeden Resûlullah diyerek karşı koyanlar Türk Ülkesi’nin Müslümanlarıydı.

CİHAD SELÂLARIYLA VATAN MÜDAFAASINA KOŞAN MİLLETİZ

Cuma ve Bayram selâsı necip milleti kıyamete kadar bir ve diri tutmaya yeter. Birinci Harp’te ve Millî Mücadele’de cihad selâlarıyla vatan müdafaasına koşan milletiz biz.

Selâların okunduğunda anlar, madde ve fiziğin bittiği, göklerin ve yerlerin ulvî sadaya kesildiği, menfur darbecilerin apoletlerinin yerlere düştüğü, silah tutan ellerinin tutmaz olduğu, İblisce plânlarının tarumar olduğu anlardı… O selâlar ve ezanlar sâyesindedir ki darbeciler göklerden gelen ulvî şimşeklerin hücumuna uğramışçasına şaşa kaldılar… 

Selâlar ve ezanların çağrısıyla cezbeye kapılan millet ise ibadete koşar gibi meydanlara, sokaklara iniyordu. Gecenin ikinci yarısında “İsrafil’in sûr’u gibi heybetli” bir dâvetti bu... Lacivert göklerde yıldızlar da ezanı dinliyor ve ışıklarını “Hakk’a tapan milletten” yana Türk Ülkesi’nin semasına salıyordu.                                                           

“Ey Allah’ın Resûlü, salat ve selâm senin üzerine olsun! Ey Allah’ın Habibi, salat ve selâm senin üzerine olsun!....” dâvetini işiten Türk Ülkesi’nin bütün Müslümanları Çanakkale’de, İstiklâl Harbi’nde olduğu gibi “din ü devlet” bahsi diyerek vecd hâlinde tanklara karşı duruyor, Mehmet Âkif’in söyleyişiyle hangi çılgın darbeci beni devletime darbe yapacakmış, şaşarım… nârâsıyla darbecileri hezimete uğratıyordu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Doğan İlbey Arşivi