D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Hicaz Demiryolu’ndan Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne...

Hicaz Demiryolu’ndan Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne...

Dünyadaki benzerleri arasında en ön sıralarda yer alan İstanbul’un yeni Boğaz köprüsü, 5 asır önce İslâm dünyasını son defa tek bayrak altında birleştiren büyük bir Osmanlı sultanının adının verilmesi güçlü bir tarihî hatırlatma aynı zamanda. Köprü 26 Ağustos’ta açıldı, Sultan Selim beş asır önce 24 Ağustos’ta Mercidabık zaferini kazanmıştı. Birkaç gün sonra da, Hilafet emanetini Halep Ulu Camii’nde devraldı. “Hâkimül haremeyn” olarak değil, “hâdimül haremeyn” olarak... 

Osmanlı hilafetini Yavuz-Abdülhamid parantezinde ele alabiliriz. Yavuz o zamanın en güçlü devleti Memlûkleri mağlup ederek Osmanlı’yı dünyanın en güçlü devleti haline getirdi. Hilafet zaten böyle güçlü bir devletin taşıyabileceği bir emanet olabilirdi. Yavuz ve ondan sonraki Osmanlı Sultanları bu unvanı zaman zaman kullanmakla beraber, halifelik üzerinden siyaset yürütmediler. 

 Son büyük Osmanlı Padişahı Abdülhamid Han ise, Avrupa emrepyalizminin tasallutu altında bulunan İslâm dünyasında mukavemet oluşturacak bir hilafet siyaseti takip etti. Abdülhamid siyasetinin başarısını Avrupalı emperyalistlerin bu kurumu mutlaka ortadan kaldırma kararlılıklarından çıkarabiliriz!

19. yüzyılın sonunda Abdülhamid gibi büyük bir sultanın zamanında kimliğimiz geniş bir çerçevede yeniden tanımlandı. Modern dönemde dünyanın dilinden konuşmak gerekiyordu. Abdülhamid bir taraftan Osmanlı ve Türk geçmişimize uzandı, diğer taraftan İslâmî varlığımızı yeniden güçlü şekilde tanımlayacak uygulamalar yaptı. Türkiye’ye has unsurları aşan bir bütünlük içinde ifade edilen yeni kimlik, öğretimle, yayınla da desteklendi. Osmanlı maarifi yayıldığı bölgelerde orta öğretim seviyesinde Türkçeyi yaygınlaştırdı. Arap aşiretlerinin önde gelenlerinin çocukları İstanbul’da Aşiret Mektebi’nde yatılı olarak okutuldu. Daha sonra Arnavut ve Kürt beylerinin çocukları da bu mektebe kabul edilmeye başlandı. Nihayet Cavalı Müslüman çocuklar da mektebe dâhil edildi. Böylece modern dönemde müşterek bir kültür ve ideal oluşturulmaya çalışıldı. 

Büyük bir Osmanlı projesi olan Hicaz Demiryolu bütün dünya Müslümanlarının katkılarıyla 7 yıl gibi kısa bir sürede (1901-1908) Şam’dan Medine’ye ulaştı. Demiryolu istisnalar dışında Müslüman mühendis, teknik eleman ve işçiler tarafından yapıldı. Dışarıdan yardım alınmadı, borçlanılmadı. Hicaz Demiryolu, bir yönüyle hac farizasını yerine getirecek Müslümanların işini kolaylaştırmak için yapılırken, öte yandan Hicaz’la merkezi çağdaş imkânlarla birleştirmeyi amaçlıyordu.

ABD-İsrail mihverinin kangren haline getirdiği Suriye meselesi patlak vermeden önce, defalarca Halep’i, Şam’ı ziyaret ettik. Şam’a her gidişimizde vazgeçilmez uğrak yerlerimizden birisi de Hicaz hattının muhteşem gar binası idi. Yitirilmiş bir tarihi hatırlatmak için dikilmiş muhteşem bir anıta benzeyen bu bina, Müslümanların birliğine ve bütünlüğüne adanmış bir projenin tecessüm etmiş hali idi. Suriye yönetimi binayla birlikte, bir nefret kutbu haline getirilmiş olan Cemal Paşa’nın trenini de ayakta tutuyor, lokanta olarak işletiyordu.

Günümüzde tarih hızlı akıyor, bu akış içinde mutlaka zihnimizi diri tutan sabiteler olmalı. Sadece bizim değil, bütün yakın coğrafyanın hâfızasını harekete geçiren büyük şahsiyetler, büyük olaylar, kalıcı kurumlar üzerinden konuşarak zihnimizi diri tutabiliriz. Bu çerçevede düşünülürse, beş asır öncenin büyük kahramanı Yavuz Sultan Selim ve yüz yıl öncenin büyük Sultanı Abdülhamid Han’ın isimlerinin yaşatılması büyük önem taşıyor. Yavuz’un adı, değil sadece bizim, dünyanın müstesna bir köprüsüne verildi. Bu çerçeveden bakılırsa İstanbul’un Anadolu yakasındaki askerî hastaneye Abdülhamid adı verilmesi de çok isabetli bir karardır. 

Sultan Abdülhamid, Askerî Tıbbiye için Haydarpaşa’da muhteşem bir külliye inşa ettirmişti. Bugün de İstanbul’un Avrupa yakasından bakılınca bütün ihtişamı ile görünen bu yapı hâlâ gözlerimizi kamaştırıyor. Cumhuriyet’ten sonra Tıbbiye taşınınca bir kısmı Haydarpaşa Lisesi’ne tahsis edilen bu binanın tekrar tıp fakültesi olarak kullanılması, Abdülhamid’in ruhunu taziz edecek doğru bir tercih olacaktır. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi