Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Türkiye’nin öncelikli sorunu

Türkiye’nin öncelikli sorunu

Genellikle Türkiye’nin öncelikli sorunu sıralamasında laiklik karşıtı faaliyetler gösterilir. Bu sıralama adeta klasikleşmiştir. Terör ve ekonomik çıkmazımız daha sonra gündeme gelir. Diyebiliriz ki gırtlağına kadar borca batmış olmamız bile tehdit sıralamasında gündeme bilme giremez.

Görüldüğü kadarıyla Türkiye’de laikliğin tehlikede olduğunu gösteren açık hiçbir hareket yoktur. Sadece bazılarının korkuları ve vehimleri vardır. Adeta ülkenin tüm gücü bu nokta üzerine çevrilerek gerçek tehlike ve tehdit göz ardı ediliyor gibi geliyor. Önceki gün Hakkari’nin Şemdinli ilçesi Aktütün Karakoluna teröristlerin gerçekleştirdiği saldırı sonucu 15 askerimizin şehit olduğu, iki askerimize ulaşılamadığı iki askerimizin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı haberi ile sarsıldık. Yüreğimize bir kez daha ateş düştü. Saldırının arkasından çıkan çatışmada 23 teröristtin öldürüldüğü de haberlerde yer alıyordu.

Karakolda kaç asker vardır, yeteri kadar silaha sahip midirler? Zamanında yeterince takviye yapılabilmiş midir? Aynı karakol daha önce de benzer saldırılara uğradığına göre tehdit yeterince değerlendirilemedi de gereken tedbirler alınmadı mı? Akla daha pek çok soru geliyor.

Teröristlerin vur-kaç taktiği ile mücadele ettiklerini bilmeyen yok. Bu bakımdan teröristlerin düzenli ordunun karşısına çıkıp çatışmayı göze almaları söz konusu değil. Böyle olunca teröristlerin taktiklerine karşı gerekli tedbirlerdin alınması gerekmez mi? Alınan tüm tedbirlere rağmen bu saldırılarda böylesine kayıplar veriliyorsa bu işin içinde bir terslik yok mudur?

Bu soruların sıralanması hemen asker karşıtlığı gibi algılanmamalıdır. Çünkü, millet olarak hepimizin derdi aynıdır. Acı hepimizin acısıdır. Birileri kendilerini bu işle daha fazla ilgili, toplumun büyük kesimini ilgisiz gibi değerlendiremezler.

Görüldüğü kadarıyla terörle mücadelede devlet olarak her türlü destek verilmekte ve imkanlar sağlanmaktadır. Yaklaşık 25 yıldır bütçeden bu mücadeleye önemli bir pay ayrılmaktadır. Bu bakımdan diyebiliriz ki mesele maddi imkansızlık ya da askerimizin yetersizliği değildir. Topluma net bir şekilde açıklanmayan bir husus vardır. Bu husus ise terörün arkasındaki güçlerdir. Nedense bu güçler devletin her kademesi tarafından bilinmesine karşılık bu güçlere karşı gerektiği gibi tavır alınamıyor.

Söz gelimi uzun süre teröristleri eğiten ve her türlü desteği verenin Amerika olduğunu sağır sultan duydu. Özellikle Çekiç Güç bölgede bu görevi uzun süre yerine getirdi. Öte yandan İsrail’in teröristlerin eğitiminde görev aldığı da biliniyor. Avrupa ülkelerinin terör örgütüne maddi ve psikolojik destek sağlama hususunda aktif görev aldıklarının da gizlisi kalmadı.

Böyle olunca bu ülkelere karşı kesin tavır alınması gerekmiyor mu? Bu gerçek biline biline söz konusu ülkeler hâlâ dost ve müttefik olarak kabul ve ilan edilebiliyorlarsa bu ülkeyi yönetenlerin terörle mücadelede başarılı olmaları nasıl düşünülebilir? Yoksa bazı güçler Türkiye’nin terörle mücadelede başarılı olmasını, terörün kökünü kazımasını istemiyorlar mı? Elbette ülkemizin sürekli olarak terör belası ile uğraşmasını çıkarlarına uygun gören ülkeler vardır ve Türkiye’nin terörle mücadelede başarılı olmasını istemeyebilirler. Peki bu işin sorumluları niçin işin üzerine gidemiyorlar? Acaba her bakımdan ülkemizin dışa bağımlı oluşu düşmanlarımızı bildiğimiz halde onlara karşı harekete geçmemizi mi engelliyor? Eğer böyle ise o zaman bu ülkeyi güçlü kılmak öncelikli meselemiz ve hedefimiz olması gerekmez mi? Borç alarak ayakta kalmaya çalışan bir anlayış ile ne ülkemizi güçlü kılmamız ne de terörle başa çıkmamız mümkün olmayacak demektir.

Gelin artık bir takım tabulardan kurtularak bu iş enine boyuna konuşulsun ve tartışılsın. Bu ülkede tüm dikkatleri milletvekili dokunulmazlığına çeviren, milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırıldığı takdirde ülkenin her türlü olumsuzluktan kurtulacağı gibi bir hava estirmeye çalışanların bazı kişi ve kurumların dokunulmazlığının milletvekili dokunulmazlığından daha fazla yasak bölge oluşturduğunu görmeleri gerekiyor.

Bunun için de ortak bir anlayış içinde yeni bir anayasa yapılmasına ihtiyaç vardır. Her sorumlu sonunda hesap vereceğini bilmelidir. Sürekli olarak siyasilere vurarak, onları hedef tahtası yaparak sorunların çözülmeyeceğini artık görmek durumundayız. Özellikle de toplumunu düşman ve tehlike olarak algılayan anlayışın mutlaka değişmesi gerekiyor. Düşmanı birileri kendi siyasi ve ideolojik anlayışlarına göre belirleyememelidirler. Düşmanlık edenlerin yakasından yapışacak kurumlar olmalıdır. Çünkü, bazı kişi ve kurumlar kendilerine göre bir takım hayali tehlikeler oluşturuyor ve tüm toplumu da bu sanal tehlike ile korkutarak esas sorunların üzerine gidilemiyor, gitmesi gerekenler gitmiyorlar, gidemiyorlar. Sanırım tüm sorunlarımızın temeli budur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi