Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Darbenin sivil ayağı mı? Alın size sivil ayak!

Darbenin sivil ayağı mı? Alın size sivil ayak!

"Bunlar hep KHK yüzünden” diye ahkâm kesmek kolay... Aydın sorumluluğu (varsa böyle bir sorumluluk), KHK’ya icbar eden olaylar hakkında da birkaç şey yazmayı gerektirir.

Siz meseleyi, “Bir avuç adam çıkmış, anayasal bir kurum olan OHAL’i kullanarak otoriter bir rejim kurmaya çalışıyor” düzeyinde tartışırsanız, hem kötü niyetli olduğunuzu ele verirsiniz, hem de hiçbir şey söylememiş olursunuz. 

OHAL’e karşı çıkan hangi aydın, PKK terörüyle arasına kategorik mesafe koydu?

FETÖ darbesiyle ilgili ne yazdı?

Merak ediyorum: Bu aydınlar, bizi OHAL ve nihayetinde KHK gerçekliğiyle tanıştıran “zorunluluklar”ın hangisiyle ilgili itirazcı bir yaklaşım geliştirdi?

Darbelere karşı olduğunu tekrarlayıp duran aydınlarımızın 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili söyledikleri tek şey şu: “Sürek avı yapılıyor. Yapılmasın.”

Yapılmasın, tamam da, Meclis’i bombalanmış, insanları öldürülmüş, ordusunun neredeyse yarısı darbeye seferber edilmiş bir ülkeden (bir devletten) nasıl bir tavır almasını bekliyorsunuz?

“Efendim Erdoğan...”

Bu “efendim Erdoğan”ı, FETÖ’nün mazmunlaştırdığı bir dizi itiraz izleyecektir.

Bu itirazlar, artık ve sadece, kendilerine “liberal” süsü vermiş aydınlar tarafından dile getiriliyor; Vaktiyle Erdoğan’ı “büyük devrimci ve devlet adamı” ilan eden adamlar bunlar. Dört yıl öncesine kadar, Erdoğan’ın demokratik alanda gerçekleştirdiği dönüşümlere/düzenlemelere alkış tutuyorlardı. Darbelerle hesaplaştığını, Dersim’den dolayı özür dilediğini, “Andımız” rezaletine son verdiğini, “Kürtçe yasağı”nı ortadan kaldırdığını, 1915’le yüzleştiğini, Nazım’a vatandaşlığını iade ettiğini, gasp edilmiş azınlık mallarıyla ilgili tediye sürecini başlattığını, özgürlükler alanını genişlettiğini yazıyorlardı. “Onun kalibresinde bir siyasetçi gelmedi, gelmeyecek” diyorlardı.

Bir “şey” oldu.

Bir “kırılma” yaşandı.

Erdoğan, aynı Erdoğan’dı... AK Parti, aynı AK Parti’ydi...

Hocaları muhalefete (daha doğrusu “harekete”) geçti. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı tutuklatmaya kalktı, elinin altındaki gazetelere “Paşasının Başbakanı” şeklinde manşetler attırmaya başladı, ameliyat masasındaki Erdoğan’ı öldürtmeye çalıştı, nihayetinde (17/25 Aralık girişimiyle) bombasını patlattı.

İlginçtir, “Erdoğan’ın kalibresi” diye yazılar yazan, onu “çağın en büyük siyasetçisi”, “demokratik dönüşümlerin kralı” ilan eden aydınlar da (eş zamanlı olarak) muhalefete geçtiler.

Aynı adamlar, şimdi de, KHK üzerinden hükümet pataklıyorlar.

Fetullah’ın darbe girişimiyle ilgili tek laf yok.

Dahasını da söyleyeyim:

Darbe ikliminin oluşturulmasında en büyük katkı, yine bu aydınlardan gelmiştir. 15 Temmuz’dan “geriye doğru” bir basın taraması yapın; bir darbeyi istedikleri ve özledikleri, “darbenin sivil ayağı” gibi çalıştıkları açıkça görülecektir.

HAMİŞ

HDP otobüsünde zılgıt çekerken yakalanan Cumhuriyet gazetesinin hanımefendi yazarı, dün HDP’yi eleştiren bir yazı yazdı. Kıyamet koptu.

Hanımefendi, Selahattin Demirtaş’ın, “PKK terör örgütü değildir. Ayrıca PKK sivil hedeflere saldırmazsa iyi eder” mealindeki açıklamalarına çok bozulmuş.

Buyuruyor ki, “HDP, Kürt siyasi hareketinin bir uzantısı olmanın ötesine gidemedi. ‘PKK saldırılarında sivilleri hedef almamalı’ diyen bir partiyle neyi savunacağız? Canlı bomba eylemcisinin cenazesine gitmeyi ‘taziye kültürü’nün gereği diye açıklayan bir parti ile nereye kadar?”

Hanımefendiye şunları söylemek isterim.

Böyle değil miydi?

Böyle olduğu bilinmiyor muydu?

Dahası, HDP’nin böyle bir parti olduğunu sen bilmiyor muydun?

Sadece “Günaydın” diyorum.

Başka da bir şey demiyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi