Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Düşünen insan yalnızdır

Düşünen insan yalnızdır

DÜŞÜNCE yeteneğini kullanan insanda şu üç değer gelişme imkânı bulur: Vicdanın gelişimi, kalbin duyarlılığı ve kişiyi harekete geçirecek idealler… Fakat toplumda düşünen ve üreten insanlar her zaman azınlıkta kalmış ve yalnızlığa terk edilmişlerdir. Nitekim fertlerin çoğu düşünmek üretmek yerine işin kolayına kaçar ve kendilerini yönlendiren odakları taklit etmeye yeltenirler. Bu insanların çoğu düşünen kimselerin karşısında yer alır ve neredeyse bütün enerjilerini onların yollarına taş koymakla geçirirler. İnsanın bir vicdanı bir kalbi ve bir de idealinin olması gerekir. Fakat bu vasıflara sadece düşünen insanlar sahip olabiliyorlar.

Kendilerini kitlenin bir ferdi olarak gören kimselerin ise bir kısmı vicdana bir kısmı kalbi duyarlılığa bir kısmı ise ideallere sahiptirler. Fakat inanç duygu ve davranış örüntülerinde bir bütünlük sağlayamadıklarından küresel kapitalizmin tuzağına kolayca yakalanabiliyorlar. Onlar zifiri karanlıkları yararak kendilerine şafağı müjdeleyen insanlardan hep uzak durur, küçük bir çocuk gibi ancak görebildiklerine duyabildiklerine itimat ederler. Kitlelerin bu zafiyetini bilen düşman, medya üzerinden düşünce aktarımına devam eder ve bizim mahallemizde, bizi hanemizde kendilerine taraftar yetiştirmeye devam eder.

Emperyalist odaklar medya aracılığıyla bütün dünyayı kontrol altına almakta ve İslam toplumlarını kendi kültürlerine yabancılaştırmaktadır. Nitekim yapılan araştırmaların sonucunda, toplumumuzda kitap okuma oranının yüzde otuzla sınırlı kalırken halkın yüzde yetmişinin medyayı aktif olarak kullandığı ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla toplumun büyük bir kısmı vicdanını, aklını ve iradesini harekete geçirecek kalıcı bilgilere meyletmiyor bunun yerine magazinsel bilgilere eğilim gösteriyor. Fakat medya sanıldığı gibi masum değil, halkı yavaş yavaş dönüştürüp büyük illüzyonun kurbanı haline geliyor. Dönüşmek demek bir şeyden başka şeye geçmek ve başkalaşmak demektir. Kitlenin fertleri lehlerinde ya da aleyhlerinde olanı ayırt edemez hale geliyor ve bir zaman sonra tepki gösterdikleri şeyin kendi benliklerinden kaynaklandığını düşünmeye başlıyorlar.

Toplumda sosyal ve siyasi krizler hangi boyutta olursa olsun düşünen, üreten ve hakkın savunuculuğunu yapan insanlar mutlaka vardır. Ve düşünen insanlar halkın gönlüne inerek, onları tasavvurlarında ve bilinçlerinde inşa ettikleri bilgi ve hikmet kalesinin burçlarına çekmeye çalışırlar. Bütün vakitlerini bilinci körelmiş kitlelerin uyanışı için adar ve zor şartlarda dahi mücadele ederler. Varlıklarını insanlığa adayan bu insanlar geçmişte olduğu gibi bugün de kıyılara terk edilmiş ve yalnızlaştırılmışlardır. Ama onlar için bunun bir önemi yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi