Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Latif uyduramadık, Süheyl verelim

Latif uyduramadık, Süheyl verelim

İsmail Cem de uyduramamıştık. İyi niyetli bir aydın, saf bir sosyal demokrat olan İsmail Cem de ‘bunlar’ın dolduruşuna gelmişti...

Bunlar?

Duayen ayaklarında sağda solda dolaşan bir bölük çaptan düşmüş siyasetçi eskisi...

Başını ‘dokuzuncu’ namıyla maruf Sayın Süleyman Demirel çekiyor.

Bir de, ‘hınk deyici’ konumunda bulunan Sayın Hüsamettin Cindoruk var.

Bu ‘sayın siyasetçiler’e sorarsanız, merkez sağ ve merkez solda büyük bir boşluk var. Bu boşluğu, ancak, kendilerinin patronajında, Doğan Medya Grubu’nun desteğinde bir ‘yıldız lider adayı’ doldurabilir.

Siyasetin ‘talepler’ temelinde yükselen bir şey olduğunu en iyi bilen İsmail Cem ikna olduğuna göre, gerisini varın siz düşünün.

Rahmetli Cem, Doğan Medya Grubu’nun ‘troyka’ dolduruşuna gelmişti, Hüsamettin Özkan ve Kemal Derviş’le muhkem bir ‘sacayağı’ oluşturacak, memleketi güzel güzel yöneteceklerdi.

Bu işlerden az çok anladığını düşündüğümüz Ruşen Çakır dostumuz da, yanlış hatırlamıyorsam, halktan büyük destek alacağı varsayılan troyka hükümetinin mutemet elemanlarından biri olacaktı. Ruşen’in kuru milletvekilliğiyle yetineceğine kimse ikna edemez beni.

Oluışum, henüz ‘olgunlaşamadan’ birbirlerini yemeye başladılar.

Hüsamettin Özkan ayrı telden çalıyor, ‘Rahşan Ecevit düşmanlığı’ üzerine kurulu tezleri ‘sosyal demokrat manifesto’ olarak yutturmaya çalışıyordu.

Kemal Derviş gizli liderlik hesapları yapıyordu.

İsmail Cem, liderlikle yetinmeyip kendisini Çankaya’ya yakıştıran Kemal Derviş’i kollamakla meşguldü.

Ruşen dostumuz ise, iyimserliğini koruyordu ve henüz olup bitenlerin farkında değildi.

Sonuç?

İsmail Cem, bu işe girdiğine gireceğine pişman oldu.

Hüsamettin Özkan, memlekette Rahşan Ecevit’ten daha önemli sorunlar olabileceğini de anladı.

Kemal Derviş, ‘talepler siyaseti’nin ‘Doğan talepleri’yle karıştırıldığını fark etti ve erkenden kapağı CHP’ye attı.

Keşke olabilseydi de, bugün ‘Rafineri’, ‘POAŞ’, ‘Hilton arazisi’ gibi yan ve tali meselelerle uğraşmasaydık.

İsmail Cem’i olduramayanlar, daha sonra kimleri ‘oldurmaya’ çalışmadılar ki?

Mehmet Ali Bayar’ından Hurşit Güneş’ine, Mesut Yılmaz’ından İlhan Kesici’sine...

İş öyle ayağa düştü ki, bazı emekli paşaların kurduğu ve ‘mütekait askerler fikir kulübü’nden öte gitmeyen partilerine bile ‘ulan, acaba?’ diye baktılar.

Şimdi bir taraftan kıymetli Abdullatif Şener’i, bir taraftan da ‘belgeli siyaset’ yapan Kemal Kılıçdaroğlu’nu pompalıyorlar.

Eh, fazla mal göz çıkarmaz, bir taraftan da el altından Süheyl Batum’u hazır tutuyorlar.

Muhtemelen Kılıçdaroğlu’nun Tuncelili oluşunu, Şener’in de ‘ocağına ihanet etmek’le suçlanmasını handikap olarak görüyorlardır.

Bu kadarcığını görüyorlar da, bu işlerin ‘demokrasi’ ve ‘meşru siyaset’ lehinde bugüne kadar bir tek anlaşılır cümle kurmamış Süheyl Batum’la da olamayacağını göremiyorlar.

Batum’u elinden tutup, Sayın Demirel’in Güniz Sokak’taki evine götüren Sayın Cindoruk buyurmuş ki, ‘Türkiye bir arayış içinde. Halktan da bu tür arayışlara cevap gelmeye başladı. Böyle olması halinde siyasi sonuç alınacaktır.’

İnşaallah...

İnşaallah ‘arayışlar’ hayırla neticelenir...

Biraz da Süheyl’e güleriz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi