Haşmet Babaoğlu

Haşmet Babaoğlu

Durmadan canı sıkılan çocuklar!

Durmadan canı sıkılan çocuklar!

N'oluyoruz yahu, dedim.
Küçücük çocuk için bir haftada üçüncü doğum günü kutlaması mı?
Önce çekirdek aile arasında, sonra geniş aileyle neredeyse bir "düğün" havasında, en sonunda okul arkadaşlarıyla...
Anne baba arkadaşım.
Dünyanın en garip sorusunu sormuşum gibi baktılar bana. Sonra mırıldandılar; "Ne yapalım, istedi işte!"
Anlamam lazımdı oysa.
Mutluluk özel bir şey olmuştu.
Partiler, kutlamalar istiyordu.
Bunun dışında...
Bir ırmağın sessiz sakin akışı gibi; tatlı tatlı uykuya dalar gibi bir mutluluk haline inanan neredeyse kalmamıştı sanırım.
Yeni muhafazakâr ebeveynler bile şöyle ışıltılı patırtılı hiç bitmeyen mutluluk günleri trendine kapılmış gidiyorlardı.

***
Anlamışsınızdır...
Çocukları, yeni anne babaları ve onların eliyle hazırlanan yeni geleceğimizi sık sık konuşacağız.
Nasıl Fetö'yü, ülkeye kurulan tuzakları, dünyanın politik gidişatını her gün sorgulamak zorundaysak, bu hallerimizi de mercek altına almak zorundayız.
Dün "Bir yabancı olarak çocuk" başlıklı yazıma gelen tepkilerden gördüm ki, genç anne babalar sıkıntılılar.
Büyükannelerimizin, büyükbabalarımızın hiç akıllarından geçmeyecek bir şey onların içini sürekli kemiriyor.
Ne mi o?
Derin bir suçluluk duygusu...
Muazzam bir korku; hata yapma korkusu...
Çocuk için bir şeyler azıcık ters gitse, anne babaların yüzleri ekşimeye, mideleri kaynamaya başlıyor: "Acaba bizim suçumuz mu; nerede hata yapmış olabiliriz?"
Hele çocuk artık okul çağına gelmişse, işler sarpa sarıyor.
***
Peki anne babaların bazen el yordamıyla, bazen pedagog kapısında, bazen dün bahsettiğim kılavuz kitaplar yoluyla çare aradıkları bu sıkıntılar çocukları ne kadar ilgilendiriyor?
Pek az.
Herkes biliyor da itiraf etmek istemiyor: Şimdiki çocuklar bizim kafamızdaki sıkıntılarla değil, içlerinde durmaksızın büyüyen "can sıkıntısı"yla boğuşuyorlar. Bu öyle bir rahatsızlık ki, artık neredeyse her üç çocuktan ikisini pençesine alıyor; "odaklanma yetersizliği" denen dertle iç içe ilerliyor.
Dürüstçe konuşmalıyız bunları...
"Çok zeki çocuk da ondan sıkılıyor" falan diye kendimizi aldatmadan...
Ve telaşa kapılmadan konuşmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Haşmet Babaoğlu Arşivi