Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Başkanlık sistemi konuşmanın zamanı mı?

Başkanlık sistemi konuşmanın zamanı mı?

Devlet Bahçeli başkanlık sistemine cevaz mı verdi? Hayır. Sadece “Bu mesele hallolsun” dedi. 

Biraz da abartılı örneklerle (“anayasa çiğneniyor” türünden), meselenin acil olduğuna vurgu yaptı.

Çünkü başkanlık sistemini konuşmanın tam zamanı...

Hayır, anayasa çiğnendiği için değil.

Demeçleri ve açıklamaları dışında Erdoğan açıkça “anayasa ihlali” sayılacak hangi davranışı sergiledi? Hangi icraatında ihlal görüldü? Biz niçin duymadık?

Bazı kesimlere verdiği “ayar”dan söz ediliyorsa, bunları kendisine yönelik küfür ve hakaretler eşliğinde konuşmalıyız. Ne yani, muhalefet partisi lideri her cümlesinin içine “hırsız” ve “harami” sözcüklerini yerleştirecek, Cumhurbaşkanı buna cevap vermeyecek. Cevap verdiğinde de, bütün partilere eşit mesafede olması gerektiği hatırlatılarak “anayasayı ihlal”le suçlanacak... Öyle mi?

Bu iş hallolmalı, evet.

Derhal hallolmalı.

Daha önce bin kere yazdım. Bu “bin birinci” olacak ama madem Devlet Bahçeli bu işin zaruretine vurgu yaptı, AK Parti de durumdan vazife çıkararak kimi hazırlıklara girişti, baştan başlayarak sakince konuşmalıyız.

Önce, “Bu iş sadece Erdoğan’ın fantezisidir. Durup dururken nerden çıktı ki başkanlık sistemi?” diyenleri temin etmemiz gerekiyor... (Önceki bir yazımdan “toparlayarak” aktarıyorum.)

Durup dururken çıkmadı. Eski bir mevzudur bu.

Parlamenter sistemi çalışamaz hale getiren (yani Cumhurbaşkanlığı makamını, Senatoyu, yargıyı, bürokrasiyi vesayetin aracı kurumları olarak gören) geleneksel ve konvansiyonel devleti zapturapt altına almak için bulunmuş bir formüldü.

Bunu ilk kez, kuvvetli bir şekilde, Turgut Özal dillendirdi. Gerçi Senato, 12 Eylül darbesinden sonra ortadan kaldırılmıştı ama diğer “aracı vesayet kurumları” parlamento üzerindeki ağırlığını sürdürüyordu.

Özal, “güçlü parlamenter sistem olamıyorsa, bari başkanlık sitemine geçelim” diyordu. Bu fikir, bir süre sonra, vaktiyle “Bu iş saçmalıktır” demiş bulunan Süleyman Demirel tarafından da kabul gördü; çünkü zatıalileri Cumhurbaşkanı seçilmiş, 5+5’le sağlayamadığı iktidarını başkanlık sistemiyle sürdüreceğine inanmıştı yahut inandırılmıştı.

Başkanlık sisteminin yararlı ve elzem olduğunu düşünen üçüncü siyasetçi Recep Tayyip Erdoğan’dır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden itibaren bu düşünceyi seslendirmektedir.

İtirazcılar, başkanlık sisteminin milli bünyemize uygun olmadığını ileri sürüyor.

Milli bünyemiz, parlamenter sistemle 66 yıl önce tanıştı. Tek parti döneminin Cumhurbaşkanları (Atatürk ve İnönü), adlı adınca başkanlık yetkilerini kullanıyorlardı. Öncesinde de, bir tür başkanlık sistemi uygulanıyordu. Seçimle gelmiyorlardı ama tahta geçen Hanedan üyelerini de bir tür “Başkan” saymak gerekiyor. Demek ki, bu sistem, “milli bünyemize” çok da yabancı değilmiş.

“Başkanlık sistemi de nerden çıktı?” diyen arkadaşların öncelikle şu soruyu cevaplamaları gerekiyor: “Niçin doğru dürüst bir parlamenter sistem kuramadık ve niçin bu kadar darbeye izin verdik?”

Bugün başkanlık sistemi elzem hale gelmiştir. Çünkü Meclis’e cumhurbaşkanı seçtirmeyenler, yani bütün o e-muhtıracı ve 367’ci taifesi, parlamenter sistemin sonunu getirmiştir. Kimin cumhurbaşkanı olacağına artık Meclis değil, halk karar vermektedir. “Mis gibi parlamenter sistem varken başkanlık da nerden çıktı?” diye ağlayanlar, bu soruyu öncelikle kendilerine sormalıdırlar. “Bu duruma biz yol açtık... 367 rezaletine ve e-muhtıraya sahip çıkarak ‘mis gibi parlamentoyu’ işlevsiz hale getirdik” demelidirler.

Hem seçilmiş Cumhurbaşkanı, hem seçilmiş hükümet olmaz. Bu durum ileride ciddi sıkıntılara yol açacaktır. Bu (kaotik) durumu giderecek bir sistem değişikliğine ihtiyaç vardır.

Bu da başkanlık sistemidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi