Kemal Belgin

Kemal Belgin

Hocaların zaferi!

Hocaların zaferi!

Dikkat ederseniz başlıktaki zafer kelimesinin sonunda ünlem işareti var. Yani zafer gel anlamı taşır. O halde açalım, bakalım bu ne demekmiş...
 
Önce Beşiktaş çıktı sahneye deplasmanda... Rakip Fenerbahçe ve Galatasaray›ı hırpalayan Kayserispor idi... Özellikle de hücum bloğuna yaptığı takviyelerle tehlikeli alt sıra takımı haline gelen Kayserispor yani...  Şenol Güneş takıma karşı, hem de deplasmanda garip bir on bir sürdü sahaya... Atiba ile Necip›in önlerinde Tolgay vardı da, hem Cenk, hem Aboubakar, yetmiyormuş gibi Talisca da kadrodaydılar. Yani ya da özetle Beşiktaş’ın kenar atakları Caner’le Beck’e kalmıştı. Çok yakından tanıdığım Şenol hocanın insaf hanesinde böyle bir yazı bulunuşuna şaştım doğrusu. Ne demek mi Şu demek; Caner’le Beck önlerinde 100 metrelik alanı hem öne çıkışta, hem de arkaya dönüşte kullanmakla sorumluydular. Üstelik rakibin ön kenarlarında iki adet iyi top taşıyan, hem de süratli, elemanlar vardı. Diğerleri mi Onların oyun sahası bu ikilinin dörtte biri bile değildi. Tamam, bu yapı pozisyonlar buldu ve kaleci Muammer izin vermedi ama Beşiktaş’ın futbolu bu muydu Elde zengin bir kadro bulunabilir. Ama her maçta da kadro değiştirilmez ki! Başlanır doğruyla sonra bakılır değişiklik yapılması gerekir mi diye...
 
Baktık ki ikinci yarıya Quaresma ile başlanıyor. Yani en azından, zaman zaman da değişerek önde bir kanat adamı olacaktı. Ama Quaresma da sık sık içeri girip çıkmaz mı Yani oyun planı aynen devam eder gibiydi. Sonra Ömer geldi kenara... Tolgay çıkıyordu. Yani Atiba-Necip olacak ve Talisca da Cenk arkası... Sanki en başında olması gibi... Ve de 4 dakika sonra gol geldi. Doğruyu, tabii ki bana göre, taaa 62. dakikada bulmak, vallahi bravo!
 
Sonra döndük Ankara›ya... Galatasaray artık ezber olmuş kadroyla sahadaydı. Sanki duyar gibi oluyordum benim ünlü yorumcularımın şu cümlesini; İşte hoca buna denir. Takımı oturttu... Peki onlara sormaz mıyım; bir önceki maçta iki gol atarak sahalara dönen Podolski neden on birde yoktu diye... Hoca hocaydı ama! Maçın başlarında iki adet Eren pozisyonundan sonra oyuna denge gelmişti. Gençler yavaş yavaş top yapabilmeye başlamıştı. Hem de kendi yapısına uygun kontradan Bruma marka bir Galatasaray golü yemesine rağmen... Bu golde Eren’in ilk pası sola kaçan Josue’ye vermesi gerekirdi de, yanlış adresten çıktı pas...
 
Neyse... İkinci yarı başladı ve Ankara takımı maça oturdu. Aaaa bir de baktık ki Sabri çıkıyor Cavanda giriyor 52. dakikada... Yahu alt payı üstadı; Sabri kötü mü oynadı İyi savundu, iyi top kullandı... Ama anayasa öyle hazırlanmıştı ya... Devamla; Josue alınıp 68. dakikada Podolski girmez mi Yani Gençlerbirliği orta alanı eline alsın üstüme üstüme gelsin, golü atsın veya pozisyon zenginliği yaşasın diye mi Öyle de oldu... Rakibin ön liberosu üç adet gol pozisyonu sundu, ama kalende büyük bir kaleci olduğundan tabelada üstün kaldın. Ve Yasin hâlâ sahadaydı. Hani şu ideal ve anayasa gibi kemikleşmiş kadrodan... Sonra jeton mu düştü, yoksa Aydın›la iyice üstüne batan Gençlerden kortu mu bilemem, alt yapı hocası Hamit›i 84. dakikada oyuna aldı. Sonuç mu Güney Amerika kıtası şampiyonu ve Dünya üçüncüsü kalecisi vardı yanı alt yapı üstadının, bizim ligde pek bir şey fark etmiyordu...            
 
İki deplasman ve üçer puan... Puan tablosunda iyi... Ama daha çok maç var ve her rakip değişiktir...
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kemal Belgin Arşivi