M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

İnsanlar Ağlıyor, Timsahlar Ağlıyor...

İnsanlar Ağlıyor, Timsahlar Ağlıyor...

GÜPE gündüz baskına uğradılar. Bir anda ateşler ve alevler içinde kaldılar. On beş şehit verdiler, on kadar ağır yaralı, bir sürü orta ve hafif yaralı...

Ankara’da demeçler birbirini kovaladı. Kanları yerde kalmayacak... İntikamları alınacak... Gereken yapılacak... Toplantı üzerine toplantı... Şehitlerin evlerine ateş düştü. Düşmez mi hiç, gencecik yaşlarında canları ciğerleri gitti.

Her biri kaç milyar dolarlık uçaklar uçtu havalarda.

Kandil dağı dediler...

Yapılması gereken herşey yapılacak dediler.

Şehitlerin cenazeleri memleketlerine gönderildi. Kalabalık cemaatlerle namazları kılındı ve sonra anne toprağa verildi.

PKKvurmuştu onları. Bu PKK ne menem şeydir?

PKKyüz milyarlarca dolarlık beyaz ticaretidir.

Hani bir kısmı helikopterlerle taşınan beyaz...

PKKmilyarlarca silah, cephane, savaş araç gereci kaçakçılığı demektir.

PKK Makine Kimya Endüstrisi Kurumu’nun ürettiği mermiler demektir.

PKKbitirilebilecek olan fakat bir türlü bitirilemeyen bir şeydir.

PKKyaşasın ki, onun gölgesinde uyuşturucu, silâh, cephane, yakıt, koyun vs. kaçakçılığı yapılabilsin.

PKKyaşar, şehitler ölmez. Beyaz ticaretine devam..

Büyük Ortadoğu Projesi... Bop bop bop... Sos sos sos...

PKK sayesinde bir kısmı Kürt, bir kısmı Türk, bir kısmı şu veya bu alt kimlikli on binlerce adam zengin olmuştur. Nice büyük servetler mantar gibi nasıl yerden bitivermiştir.

PKKkara, kirli, haram, necis, ateşli zenginlikler demektir.

Birilerinin hiç işlerine gelmez PKK’nın bitirilmesi.

Şehit anaları babaları ağlar... Milletin anası ağlar... Timsahlar ağlar... Yer gök ağlar, zemin ü âsüman ağlar... Gözyaşları akar da akar...

PKKterörü bir türlü bitmez.

Gereği yapılsın!.. Baş üstüne!..

Dinimizi Naylon Müctehidlerden Değil,

İcazetli Gerçek Ulemadan Öğrenelim

MESELE herhangi bir şekilde dini rastgele öğrenmek değil, dinimizi en doğru, en sahih şekliyle öğrenmektir.

Dini birtakım mürekkep cahillerden öğrenmeye kalkarsan, doğru şekilde öğrenemezsin.

Dini birtakım reformculardan öğrenmeye kalkarsan yine doğru şekilde öğrenemezsin.

Dini yarı muhtedilerden de öğrenemezsin.

Dini, ancak ve ancak ehliyetli, liyakatli, takvalı, ‘âmil (ilmini hayatına uygulayan) icazetli gerçek hocalardan öğrenebilirsin.

Din, bozuk itikadlılardan öğrenilmez.

Din, müsteşriklerden (oryantalist, doğu bilimci) öğrenilmez.

Din, bid’atçilerden öğrenilmez.

Din, kendilerinde vahim münafıklık alâmetleri ve sıfatları bulunan fâsık ve fâcirlerden öğrenilmez.

Ehliyetli, icazetli gerçek din hocalarından ya ders alacaksın, yahut onların yazdıkları kitapları okuyarak öğreneceksin.

Dinin itikad yani inançla ilgili bilgi ve hükümlerini ehl-i sünnet hocalarından öğreneceksin.

Dinin fıkıhla ilgili bilgilerini yine ehl-i sünnet hocalarından öğreneceksin.

Temel ilmihal bilgilerini böyle hocalardan öğreneceksin.

Bid’atçilerden din öğrenilmez.

Mezhepsizlerden din öğrenilmez.

Telfik-i mezâhib taraftarlarından din öğrenilmez.

Dini öğrenmek için fıkıh ve mezheb şarttır.

Dört hak mezheb vardır, bunların dördü de doğrudur (Hanefîlik, Mâlikîlik, Şafiîlik, Hanbelîlik...)

Bunlardan birinin fıkhına tâbi olmazsan nasıl namaz kılacaksın?

Dört hak mezheb usûlde, esasta birdir, sadece teferruata (ayrıntılara) ait meselelerde bazı çok küçük farklılıklar, çeşitlilikler vardır ki, onlar da geniş bir rahmettir.

İmam Ebû Hanife’yi, İmamMâlik’i, İmam Şafiî’yi, İmam Ahmed ibni Hanbel’i (Allah onların hepsine rahmet eylesin) bırakıp da birtakım naylon müctehidlere, türedilere, nev-zuhurlara mı tâbi olacaksın?

Osmanlı devleti büyük bir cihan nizamı kurmuştu. Enkazından kırka yakın devlet ve devletçik çıkmıştır. İslâm bayrakları Viyana önlerinde dalgalanırken, Akdeniz bir Osmanlı gölü iken atalarımız ehl-i sünnete sımsıkı bağlıydı. Reformcuların, bid’atçilerin, naylon müctehidlerin peşlerinden gitmiş olsalardı o büyük fütuhata ve füyuzata nâil olabilirler miydi?

Ehl-i sünnet âlimlerinin ve mürşidlerinin icazetleri vardır? İcazet nedir bilir misin? İcazet öyle bir diploma, silsile ve belgedir ki, sahibini Peygambere kadar ulaştırır. Sen icazetli bir Sünnî âlime veya mürşide bağlanırsan, dolaylı şekilde Peygamber aleyhissalatü vesselama bağlanmış, eteğine yapışmış olursun.

Adam ünlü bir kişi olmak istemiş, Zemzem kuyusuna işemiş... Ün kazanmış ama lanetle birlikte.

Bevval-i çeh-i Zemzem’i lânetle anar halk

Sen kendini Kâbe gibi benam etmeye bak.

Sen ehl-i sünnet ulemasını ve mürşidlerini bırakıp da, İslâm’ı, Medine-i Münevvere’yi ele geçirdikleri zaman Resul-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya efendimizin mübarek türbesini yıkmaya kalkanlardan mı öğreneceksin?

Sen dinini, “Allah gerçek bir Janus’tur” diyerek Yüce Rabbimizi bir Roma putuna benzetenden mi öğreneceksin?

Sen Ebû Hanife’yi, Malik’i, Şafiî’yi, Ahmed’i bırakıp da birtakım hoca taslaklarını mı kendine öğretmen ve üstad edineceksin?
Müslümanlar Müslümanlar!.. Dinimizi icazetli gerçek ulemadan, icazetli gerçek mürşidlerden öğrenelim. Aksi takdirde sapıtırız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi