Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bu hain ve kirli bir oyun!

Bu hain ve kirli bir oyun!

Emniyette, önemli bazı operasyonlarda görev yapmış biri aşağıdaki mektubu gönderdi. Diyor ki: “Bundan sadece birkaç yıl öncesini hatırlayınız. Güya ülkemizin çevresi düşman devletlerle sarılıydı. Bütün komşu devletler düşmanımızdı. Savaş ha başladı, ha başlamak üzereydi. Ancak son zamanlardaki gelişmeler gösterdi ki, hiçbir şey bizlere anlatıldığı gibi değilmiş. Başta Ermenistan olmak üzere çok önemli bir problemimiz yokmuş. 28 Şubat ve AK Parti'nin iktidar olduğu ilk süreci hatırlayınız. Şeriatın ayak sesleri kapıdaydı, laiklik elden gidiyor, Atatürk düşmanları ülkeyi ele geçirmiş, cumhuriyet son günlerini yaşıyordu. Birileri bize öyle anlatıyordu. Şu an gelinen noktaya bakıldığında bu anlatılanların bir masaldan başka bir şey olmadığı aşikâr değil mi? Siyasi iktidar uygulamış olduğu tutarlı bir politika ile bu düşmanlar paranoyasını bertaraf etti.
Ancak PKK denilen bir düşman var ki, bunu bitirmeye siyasi iktidarın gücü yetmiyor. Ne zaman ki PKK’yı bitirmek için, demokratik açılım için bir adım atıyor, belli mihraklarca bir kampanya başlatılıyor: Ülke elden gidiyor, Topraklarımız bölünüyor, Üniter yapımızı bozamazsınız, PKK ile pazarlık yapılıyor, Türkiye’nin kırmızı çizgileri var. Bu baskılar karşısında iktidar geri adım atmak zorunda kalıyor. Oysa geçmiş yıllara bakıldığında Kürtçe türkü söylemek yasaktı, Kürtçe kaset dinlemek yasaktı. Hatta bu ülke de Kürt denilen bir halk yoktu. Kürt vatandaşlar ben Kürt’üm demeye korkuyordu. Peki ne oldu? O tarihteki yaptıklarımıza bakınca şimdi utanmıyor muyuz? Bu konuların ne kadar basit kavramlar olduğunun farkına varmıyor muyuz? Kürt halkı ile ilgili yeni demokratik adımlar atılsa ülke mi bölünür? Hayır bir düşman daha yok olur. Ancak bazıları iktidar gücünü ellerinde bulundurmak için düşmanın bitmesini istemiyorlar. Devlet, kendi iktidarını koruması için, devamlı düşman üretmek ve savaş halinde olması gerektiğine inanır. Bu plan genelde geri kalmış, az gelişmiş, demokrasiden nasibini almamış ülkelerde uygulanmaktadır. Komşu ülkelerle olan düşmanlık masalı bitti. Şeriat, irtica gündemden düştü geriye tek düşmanımız kaldı o da PKK. Şayet PKK da biterse, devlet elindeki iktidar gücünü kayıp edecekti. Bu nedenle PKK’nın bitmesi, devletin düşmansız kalması şimdilik zor görünüyor. PKK’nın bitirilmesi için hep beraber mücadele edelim fakat yüksek sesle şu soruları sorup, cevabını da isteyelim.
Öcalan öğrenci iken kimler burs verdi, kimler iş imkânı sağladı ve kimler ev tuttu? PKK’nın kuruluşunda maddi destek kimler tarafından sağlandı? Öcalan’ın yakalanması için defalarca operasyon yapıldı ancak hepsinden de kaçmayı başardı, önceden bilgi veren birileri mi vardı? Kesire babası Ali'den aldığı bilgileri Öcalan’a mı aktarıyordu? Kesire, Öcalan’ın İsveç'e gitmesine neden engel oldu? İsveç Başbakanı Olaf Palme Öcalan’ın İsveç’e gelmesine izin verdiği için mi öldürüldü? PKK’nın bitmesinden mi endişe edildi? Kesire’yi kim yönlendiriyordu? Öcalan’ın idam edilmemesi için MİT neden rapor verdi? Öcalan’ın idam dosyası neden Meclis'e gönderilmedi? Öcalan’la bugüne kadar kimler neden, niçin görüştü? Doksanlı yıllarda PKK’yı bitirme noktasına getiren Özel Harekat Birlikleri neden dağıtıldı? Ellerinde bulunan bazı silahlar neden alındı? Yeni görev yerlerinde neden resmi elbiseyle noktalarda nöbet tutturuldu? PKK ile mücadeleye neden Harp Okullarından eğitim almış personel değil de genellikle ömürlerinde mantar tabancası dahi kullanmamış, doktorlar, mühendisler gönderilir? Şemdinli'de bombayı kim attı? O adamlar şimdi nerede ve ne yapıyor, hesap sorulabildi mi? 'Güneydoğuda görev yaptığım sırada, hâkimler, savcılar ve bazı bürokratların evinin önüne bomba attırdım' diyen Paşa hakkında hangi hukuki işlem yapıldı? Ümraniye ve Eskişehir'de ele geçirilen bombaların MKE yapımı ve askeri envantere kayıtlı olduğu belirlendi bu bombaların kışladan nasıl ve kimler tarafından çıkarıldığı araştırıldı mı? Dağlıca baskını ile ilgili olarak çeşitli yorumlar yapıldı, hatta kampın plan ve projeleri orada görevli komutan tarafından Ergenekon zanlısı Asuman’a gönderdiği açıkken kim ne yaptı? Dağda PKK ile mücadele etmesi gereken bazı paşaların, kışlada darbe planları yapmasının sebebi nedir sizce? Neden kimse başörtülü on yaşlarında sekiz kız çocuğu ilahi söyledi diye bildiri yayınlayanlara, kardeşim sen git PKK ile mücadele et, o hukukun işi diyemez? Jitem diye bir yapılanmanın varlığı belgelendiği halde, bugüne kadar bu kuruluşun varlığını inkâr eden görevlilerden neden hesap sorulmaz? Üç polis şehit olduğunda, bir tren devrildiğinde, çocuk yuvasında bir olay meydana geldiğinde sorumlu Bakanların istifasını isteyenler, bir ayda elli şehit verilirken neden Genelkurmay Başkanı'nın istifasını istemez? Soruları fazla uzatmak istemiyorum. Bugünden itibaren televizyon ekranlarında yapılacak yorumlara dikkat ediniz, köşe yazarlarının yazılarını dikkatle okuyunuz, bu baskının faturası AK Parti iktidarına çıkarılacaktır. Çünkü bu baskın bir tezgâhtır. Hiç kimse, 'kardeşim siyasi iktidar sana bütün yetkileri vermiş, senin sekiz yüz bin personelin, uçağın, tankın, topun var, beş bin eşkıya ile neden baş edemiyorsun' demeyecek, diyemeyecektir. Çünkü bu bir plandır. SONUÇ: Doğu Perinçek cezaevinde kendisini ziyarete gelen ziyaretçiye aynen şunları söylüyor / HALK HÂLÂ SOKAĞA DÖKÜLMEDİ Mİ?/ 15 şehit verdik .. Bu işin arkasında HALKIN SOKAĞA DÖKÜLMESİ planının olmadığını kim iddia edebilir? Amaçları belli, ülkede toplu olaylar meydana getirip, KAOS yaratmak. Bazı bölgelerde sıkıyönetim, bazı bölgelerde olağanüstü hal ilan ettirtmek; iktidarı acze düşürerek görev yapamaz duruma düşürmek; ekonomide, hukukta, insan haklarında, demokraside ve sağlıkta önemli mesafe kaydetmiş olan ülkeyi tekrar uçuruma götürmektir. PKK’nın arkasındaki güç her kim olursa olsun, HEDEF Türkiye Cumhuriyeti ve AK Parti iktidarıdır. Bu, yabancı güç odaklarının, bazı sermaye ve bazı güç odakları ve terör örgütleri ile ortaklaşa yürüttüğü HAİN VE KİRLİ BİR OYUNDUR.”
Bu arada Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü’nün daha önce yapılan Terörle Mücadele Üst Kurulu toplantısında, "terörle mücadelede yetkilerinin genişletilmesi" isteğinde bulunduğu haberi çıktı. Bunu sordum bir yetkiliye.. Güya operasyonların başarısı için yetki artırımına gidilmesi gerekiyormuş..
Gözaltı süresi uzatılsından, her operasyon için validen izin alınması uygulaması kaldırılsına kadar..
Konuyu araştırdım..
Bana konuya ilişkin hiçbir resmi açıklama inandırıcı gelmedi.. Hatta biraz gayri ciddi geldi!
İşin ucu Amerika'ya, Ergenekon'a gidiyorsa, bu tedbirlerin ne faydası var!.. Hani asıl gerçek ortada dururken, “Dostlar alışverişte görsün”, “eli ayağı boş değil, tuttuğu iş değil” kabilinden tedbirlerle nereye kadar gidilir ki! Sanırım gerçeği 40. Kapının arkasında aramamız gerekiyor.
Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi