D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

ABD başkanını seçemiyoruz ama Amerika'yı seçmeyebiliriz!

ABD başkanını seçemiyoruz ama Amerika'yı seçmeyebiliriz!

Neden “Trump” yazıyoruz, onlar “Erdoğan”, “Kılıçdaroğlu” veya “Bahçeli” şeklinde yazıyor mu? Telaffuzu neyse öyle yazmalıyız.

Şimdi Tramp’ın seçilmesini bir Amerikan çalımı olarak mı görmeliyiz?

Görünüşe göre öyle... Beklenen, eski başkanlardan Klintın’ın karısının seçilmesiydi. Sürmekte olan siyasetin sekteye uğramaması için öyle olmalıydı.

Her ne sebeple olursa olsun, Tramp seçildi.

ABD’de bu vesile ile ortaya çıkan tepkiler size çok tanıdık gelmedi mi? Hani CHP veya sol cenahta 1950’den beri her seçimden sonra ortaya çıkan tepkilere ne kadar çok benziyor!

“Sen benim başkanım değilsin”, “sandıktan çıkmak yetmez”in tercümesinden başka bir şey mi?

İki adaydan hangisi daha fazla müslüman düşmanı? Yahut, en fazla İsrail dostu olan hangisi?

İkisinin de cevabı aynı. İslâm’a mesafeleri ile İsrail’e yakınlıkları aynı derecede.

“İsrail’e öncelik vermek, İslâma karşı tavrını belli etmek her iki aday arasında farklılaşmaya hiç yol açmıyor”, diyemeyiz.

Başlangıçta Tramp’ın daha fazla yabancı ve İslâm düşmanı görünüdüğünü biliyoruz. Tramp böyle görünüyor, Klintın böyle görünmüyor! Fark burada...

Türkiye’nin ABD başkanını seçmesi mümkün olmamakla beraber, Amerikan siyasetini seçmesi mümkün. Amerika ile paralel yürüyen siyaset, Türkiye’nin yarım asırdan fazla süren bir geleneği. Gelenekler de değişiyor, artık bu geleneğin sonuna gelmiş olabiliriz.

Nitekim Türkiye, Irak ve Suriye meseleleri ile ilgili ABD siyasetine ters düştü. ABD Türkiye’yi kendi siyasetine zorladı, fakat bu istenilen sonucu doğurmadı. Bunun üzerine ABD siyaseti İran ve Rusya’yı denkleme dâhil etti. Suriye’de İran fiilen savaşıyor, Rusya da bir aşamadan sonra işe dahil ediliyor. Bu iki unsurun savaşa dahil edilmesinin Türkiye’yi durdurmak amaçlı olduğunu anlamazlıktan gelemeyiz. Köklü “müttefikimiz” ABD kendi yapamayacağı, yapması yakışık almayacak operasyonları bu iki ülke eliyle icraya girişti.

Rusya’nın savaşa sokulması, ABD’nin köklü bir siyaset değişikliğinin belirtisi olarak da görülebilir.

Batının veya ABD’nin Rusya ile ittifakı, Türkiye için istenmeyenlerin son haddidir. Ne zaman ki böyle bir ittifak olur, Türkiye zora sokulur. ABD bu oyunu devreye soktu, Rusya işin içine girdi ve Türkiye ile Rusya’nın ilişkilerini zora sokan gelişmeler ortaya çıktı.

Birinci Dünya Harbi öncesinde İngiltere-Rusya ittifakı vardı. Savaşın gidişatı bu ittifakı hükümsüzleştirecek gelişmelere yol açsa da, İngilizler savaş öncesi projelerinden vaz geçmediler: Osmanlı Devleti’ni yıkmak, hilafeti ortadan kaldırmak.

İngiliz projesindeki daha küçük Türkiye’nin uygulanamaması Bolşevik devriminin Rus-İngiliz ittifakını çöp sepetine atması yüzündendir. Osmanlı stratejisi Türkiye için Misak-ı Milli’yi, Arap nüfusun çoğunlukta olduğu bölgeler için de kendi kaderini tayin hakkını savunma esasına dayanıyordu.

Misak-ı Milli’ye tam gerçekleştiremedik, Arap nüfusun çoğunlukta olduğu bölgelerde kendi kaderini tayin hakkını savunamadık. İşte Türkiye Cumhuriyeti budur!

Son zamanlarda ABD filmi geriye sarıp Türkiye’yi kıskaca almak istedi.

Rusya ile Türkiye’nin geliştirdiği ilişkiler ABD siyaseti için çanları çaldırmıştır, fakat Afrika menşeli sağır Obama bunu duymazdan gelmiştir.

İşte bu noktada Tramp ABD siyasetini eksenine oturtabilir, yani Türkiye’nin bölgedeki ağırlığını tanır. Oturtamazsa da, bizi zorladıkları seçme hakkımızı kullanırız vessselam!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi