Yusuf Kaplan

Yusuf Kaplan

İnsanlığın en büyük sorunu: Batı saldırısı ve zihinleri istilası

İnsanlığın en büyük sorunu: Batı saldırısı ve zihinleri istilası

Dünya, çok büyük bir kaosun ve felâketin eşiğinden geçiyor. İşgaller, katliamlar, iç-savaşlar bir türlü durmak bilmiyor. İşgallerin, katliamların ve iç-savaşların en yoğun yaşandığı yer, bizim coğrafyamız. Neden peki? BÜTÜN DİNLERİ FOSİLLEŞTİRDİLER, YALNIZCA İSLÂM'I FOSİLLEŞTİRMEDİLER!

Şunun için: Batılılar, dünyayı kapitalistleştirdiler ve dize getirdiler. 

Bütün medeniyetlerin ses'lerini kestiler, nefes'lerini yok ettiler.

Japonya'yı, Çin'i, Hindistan'ı kapitalistleştirdiler, kendilerine benzettiler, uyuttular, yuttular ve yok ettiler. Dahası: Yalnızca Japonya'yı, Çin'i, Hindistan'ı yok etmekle kalmadılar; Budizm'i, Hinduizm'i, Konfüçyanizm'i, Taoizm'i ve Şintoizm'i de hadım ettiler, fosilleştirdiler ve böylelikle bütün büyük Doğu güçlerini hem bedenen hem ruhen dize getirdiler ve bitirdiler

Batılılar, aynı şeyi kısmen de olsa İslâm dünyasına da yaptılar. İslâm dünyasını işgal ettiler, köleleştirdiler iki asırdır. 

İslâm dünyasının haritalarını çizdiler, derin sorunlar icat ettiler, yarım asırdan bu yana da İslâm dünyasına yerleştirdikleri, uzaktan kumanda ettikleri diktatörlerle İslâm dünyasına çeki düzen veriyorlar. 

Bu süreç, yalnızca bir yere kadar sürecek, bir yerden sonra bitecek; bunu, en iyi Batılılar biliyor.

Ama bir şeyi başaramadılar Batılılar: İslâm dünyasını köleleştirdiler fakat Hinduizm'e, Budizm'e, Konfüçyanizm'e yaptıkları cinayeti İslâm'a yapamadılar: İslâm'ı dönüştüremediler, fosilleştiremediler, dize getiremediler.

İşte bunun için çıldırıyorlar. Ve İslâm'ı hadım etmek, fosilleştirmek ve dize getirmek için inanılmaz bir savaş veriyorlar -hem de pek çok cephede birden!

İSLÂM'I DİZE GETİRMENİN YOLU: İÇERDEN ÇÖKERTMEK İÇİN PARALEL DİNLER İCAT ETMEK!

Şunu çok iyi biliyor Batılılar: Tıpkı Doğu dinleri gibi, eğer İslâm da fosilleştirilemez, dize getirilemez, teslim alınamazsa, İslâm'ın yeniden İslâm dünyasını toparlayabilmesi, yeniden köklü bir medeniyet yürüyüşü gerçekleştirmesi, insanlık tarihini yeniden İslâm'ın, dolayısıyla Müslümanların yapması aslâ önlenemez!

İşte bu nedenle, daha önce de dikkat çektiğim gibi, İslâm'ı hadım etmek için paralel dinler icat ediyorlar:

Bir yandan Vehhâbîlik ve Selefîlik üzerinden hâricî mantığına dayalı, şiddete sürükledikleri bir paralel din icat etmek ve islâm eşittir terörizm denklemi kurarak hem dünyayı İslâm'dan nefret ettirmek hem de İslâm dünyasını İslâm'dan uzaklaştırmak istiyorlar.

Öte yandan da protestanlaştırılmış, ruhu yok edilmiş, haksızlıklara, zorbalıklara itiraz etme imkânları bitirilmiş, ehlîleştirilmiş, dize getirilmiş, kısacası fosilleştirilmiş bir İslâm icat etme savaşı veriyorlar.

O yüzden iki asırdır, özellikle de son çeyrek asırdır, bütün stratejilerini, İslâm'ın yeniden tarih yapacak bir medeniyet atılımı gerçekleştirmesini önlemek için geliştiriyor, o yüzden hem İslâm dünyasını paramparça ederek hem de Müslümanların akidelerini tarumâr ederek Müslüman toplumların İslâm'la ilişkilerini yerle bir edecek sapkın adamları, akımları ve projeleri İslâm dünyasına yerleştirmek için olağanüstü çaba gösteriyorlar.

Bir uçta Vehhâbilik, Neo-selefîlik ve hâricî mantığı, diğer uçta da Kadıyanîlik, FETÖ gibi sapkın oluşumlarla Müslüman toplumları birbirine düşürerek Müslümanların topyekûn ayağa kalkmalarını sağlayacak ana İslâmî omurgaya ölümcül bir darbe vurma, böylelikle İslâm'ı içerden dönüştürme, fosilleştirme, dize getirme ve nihâî olarak İslâm dünyasından gelecek büyük bir medeniyet meydan okumasını daha doğmadan boğma savaşı veriyor Batılılar!

BATILI BÜYÜK DÜŞÜNÜRLER, İSLÂM'I NEDEN İNSANLIĞIN TEK SEÇENEĞİ OLARAK GÖRÜYORLAR?

Oysa belli başlı büyük Batılı düşünürlerin bile açıkça itiraf ettikleri gibi, insanlığın önündeki tek seçenek İslâm!

O yüzden büyük düşünür Nietzsche, “İslâm'ı yok etme savaşı vermek yerine bizim kültürümüzden daha derinlikli olan İslâm kültürü önünde diz çökmeliydik!” diye haykırmıştı.

O yüzden çağımızı en iyi anlayan cins düşünür Jean Baudrillard, İslâm'ın terörle özdeşleştirilip hedef tahtasına yatırılması üzerine, “insanlığın önündeki tek seçeneği yok ediyoruz!” diyerek isyan etmişti buna.

Yine o yüzden, çağımızın iki büyük tarih felsefecisinden biri Arnold Toynbee, İslâm'ın yeşerttiği Osmanlı medeniyet tecrübesi için, “Osmanlı, insanlığın geleceğidir” demişti.

Batılıların neden bütün büyük stratejilerini İslâm'ın yeniden bir medeniyet yürüyüşü gerçekleştirmesini önlemek için İslâm ve İslâm dünyası, münhasıran da Türkiye üzerinden hayata geçirmeye çalıştıklarını, sadece Toynbee'nin bu tespitine bakarak bile anlayabilmek mümkün.

Batılıların bütün dünyayı sömürgeleştirdikleri bir zaman diliminde Osmanlı, altı asır farklı dinlerin, kültürlerin, medeniyetlerin nasıl bir arada yaşayabileceğinin henüz ulaşılamamış ve aşılamamış formülünü geliştirmiş ve üç kıtanın kesişme noktasında en az beş asır bir barış yurdu inşa etmişti.

Oysa Batılılar, Osmanlı'yı tarihten uzaklaştırdılar ve bir asırda dünyayı cehenneme çevirmeyi başardılar!

Mesele budur: Biz gelince, onlar gidecekler...

EN BERBAT KÖLELİK ZİHNÎ KÖLELİK!

Batılı birinci sınıf düşünürler, İslâm'la ilgili neden böylesine hayatî tespitlerde bulunurken, bu ülkenin metamorfoz yemiş, celladına âşık aydınları, kendi medeniyetimize sahip çıkacaklarına, yeni bir medeniyet yürüyüşüne nasıl soyunabiliriz, sorusunun izini süreceklerine, mazlumların son umudu olan Türkiye'yi içerden vurmaya ve Batılılara şikâyet etme aymazlığına soyunmaya kalkışıyorlar peki? Evet neden?

Velhâsılı kelâm: Dünyanın karşı karşıya kaldığı bütün büyük varoluşsal sorunların gerisinde Batılılar var. 

Dünyayı sömürgeleştirenler Batılılar.

Bütün dinlerin, kültürlerin, medeniyetlerin nefes'lerini bitirenler, insanlığa katkıda bulunma fikrî zeminlerini yok edenler, köklerini kazıyanlar Batılılar.

Post-kolonyal süreçte, dünyanın haritalarını çizenler, sahte ülkeler, sahte uluslar, sahte devletler icat edenler, sözümona “bağımsızlık” verdikleri “yapay ülkelere” diktatörleri yerleştirenler, bölgemizi diktatörler üzerinden sömürenler de yine Batılılar!

Eğer Humanizm, Rönesans ve Reformasyon süreçlerinden itibaren Batılıların geliştirdiği modern meydan okumanın bir yandan Tanrı'ya, hakikate, insana, tabiata ontolojik bir saldırı olduğu, öte yandan da bütün dinlerin, kültürlerin, düşünce sistemlerinin ve medeniyetlerin kökünü kazıyan, özetle insanlığa bir saldırı olduğu yakıcı gerçeğini göremezseniz, hiç bir ulusal, bölgesel ve küresel sorunu tam olarak göremez ve çözemezsiniz!

Sözün özü: En berbat kölelik, zihnî kölelik, zihinlerin istilâsıdır: Fiîlî işgali yok edebilirsiniz ama zihnî işgali yok edemezsiniz, o sizi yok eder! Vesselâm.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Kaplan Arşivi