Elif Nisa

Elif Nisa

Hakkıyla Tevekkül Etseydiniz…

Hakkıyla Tevekkül Etseydiniz…

“Eğer siz Allah’a karşı hakkıyla tevekkül etseydiniz, sabah yuvalarından aç çıkan ve akşam karınları doymuş olarak yuvalarına dönen kuşlar gibi rızıklanırdınız.” (Tirmizi)

Tevekkül, Allah'ın yarattığı kadere kesin bir teslimiyet ve güven anlamındadır. Kavrayabilenler için tevekkülde önemli sırlar ve büyük nimetler vardır. Allah, insanları ve canlı cansız tüm varlıkları bir kaderle yaratmıştır. Örneğin evrendeki milyarlarca galaksinin ve her birindeki milyarlarca yıldızın, güneşin, dünyanın, denizlerin, ağaçtan düşen tek bir yaprağın, ailenizin, okul arkadaşlarınızın, sizin, kısacası her şeyin Allah Katında, sonsuz öncede belirlenmiş bir kaderi vardır. Ve her varlığın kaderi, Allah Katında Levh-i Mahfuz isimli bir Kitapta yazılıdır.Şu anki yaşınıza gelinceye kadar geçireceğiniz aşamalar, hayatınız, ölümünüz; küçük büyük her olay bu Kitapta kayıtlıdır.

Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır. Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Hadid Suresi, 22-23)

Kur’an'da kullanılan "tevekkül" kelimesi, "vekil edinmek" anlamına gelir. Halk arasında yaygın olan inanç, ‘elinden gelen her şeyi yapmak, sonra da işi Allah'a bırakmak’ olarak bilinir. İlk kez ilköğretim yıllarında din dersi öğretmenimden tevekkül konusunu anlatırken işittiğim ve halk arasında çok bilinen bir ‘eşeği bağlama’ örneği vardır. “Eşeğini bağlarsın, sonra Allah’a tevekkül edersin” denir. Oysa ‘eşeğini bağlamak’ da Allah’ın dilemesi iledir. ‘Vekil edinmek’, bir işin yapılmasının tümüyle Allah'a bırakılması anlamındadır.

Ancak olayı tamamen Allah'a bırakmak, insanın kendisini olayın dışında tutması anlamına gelmez. Aksine, mümin olayların içindedir, dini ilgilendiren sorumlulukları üzerine alır. Zaten tevekkülün gerçek anlamı da burada ortaya çıkar. Kendi yaptığı eylemleri de gerçekte Allah'ın dilemesiyle yaptığını bilen mümin, O'nu vekil edinerek bir işe girişir. Çünkü her şeyin ve herkesin olduğu gibi kendi varlığının kontrolü de Yüce Allah'ın elindedir. Sonsuz güç sahibi Allah'a teslim olan bir insan için hastalık da, kaza da, musibet gibi görünen olaylar da sonu hayırla bitecek olan geçici imtihanlardır.

Kur’an'daki bazı Peygamber kıssaları bu konuya açıklık getirir. Neml Suresi'nin 19. ayetinde, Hz. Süleyman'ın, "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat" şeklinde dua ettiği bildirilir. Bu dua, Hz. Süleyman'ın, Allah’ın rızasına uygun işler yapabilmeyi yine O'ndan istediğini gösterir.

Tevekkülün mantığı tam da budur. Tüm varlıkların Allah'ın kontrolünde olduğunun bilincindeki insan, hem dış dünyayı hem de kendi bedenini, ruhunu Allah'a emanet eder.

Eğer onlar yüz çevirirlerse, de ki: "Bana Allah yeter. O'ndan başka ilah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve büyük arşın Rabbi O'dur." (Tevbe Suresi, 129)

Allah'ın yarattığı kadere iman eden, kendisi için en hayırlı ve en güzel olanı bir hikmet üzere yarattığını bilen insan her durumda tevekküllüdür. Allah'ın kendisi için yarattığı olaylara batınından bakar, sonucundaki hayrı görmeye çalışır. İman etmeyen insanın ümitsizliğe kapılacağı olaylar karşısında müminler ‘güzel bir sabırla’ sabreder, bundan zevk alırlar. Çünkü hepsi, Allah Katında imtihan için yaratılmıştır. Tevekkül konfor ve huzurdur. Bu, Allah'ın müminlere verdiği bir sırdır. Ve “Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. (Al-i İmran Suresi, 159)

Tevekkülle ilgili Kur’an'da emredilen bir başka konu da tedbir almaktır. Tedbir, takdiri değiştirmez, Allah dilemesiyle sonuca sebep kılınır, ibadet hükmündedir.

Kur’an’da Hz. Yusuf kıssasında, Hz. Yakup oğullarına şehre girerken tedbir almayı tavsiye eder ve ardından tevekkülü hatırlatır:

"Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah'tan hiçbir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah'ındır. Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler." (Yusuf Suresi, 67)

Bazen bir insanın aldığı bir tedbir, hayatını kurtarmış gibi görünebilir. Ancak bütün yaşadıkları, kaderinde olan olaylardır. “Kaderini yendi", "kaderini değiştirdi" gibi ifadeler, cahilce yorumlardır, büyük yanılgıdır. Bütün varlıklar, Allah'ın karşısında acizdirler ve hepsi kaderlerine boyun eğmişlerdir. Kaderin varlığını inkar eden kişiler de kaderlerinde olan inkârı yaşar. Dolayısıyla, hayatının akışı tamamen değişen insanların yaşadıkları da kaderlerinde belirlenmiş olanlardır.

Karşılaştığı birçok olayla denendiğinin, -zahiren şer gibi görünse dahi- hepsinin hayırla yaratıldığının bilincinde olan mümin, ayetlerde de bildirildiği üzere elinden çıkana karşı üzüntü duymaz, yaşadığı olayın kendisi için en hayırlısı olduğunu bilir, Rabbimize teslim olur.

Tevekkül, dünyada ve ahirette büyük bir kazançtır. Her türlü tehlikeden kullarını selamete çıkaran Rabbimiz, tevekkülle ilgili sırları müminlere vererek, onlar için dünya hayatındaki imtihanı kolay hale getirir.

"O, benim Rabbimdir, O'ndan başka ilah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve son dönüş O'nadır."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Elif Nisa Arşivi