MEDYAYA her gün binlerce haber yansır. Böylece okuyucular da ülkemizdeki ve dünyadaki olaylardan haberdar olur. Haberlerden haberdar olabilmek için sıkça dikkat çektiğim husus, söylenenlerin ya da medyaya yansıyan haberlerin perde arkasını görmeden doğru bilgilere ulaşamayacağımızdır. Yazdıklarımı açmak için bugün medyada yer alan 4 haberi vererek, birkaç soruyla söylenen ile söylenmeyen arasında bir irtibat kurmaya çalışacağım.
İlk haberim dünkü bütün gazetelerde yer alan Yunanistan’ın kendilerine sığınan darbecilerin iadesi ilgili. Medyada genellikle “Atina 3 darbeci askeri vermedi” başlığı altında yer alan haberin içeriği özetle şöyleydi:
“Türkiye, darbe girişimi sonrası helikopterle Yunanistan’a kaçarak siyasi sığınma isteyen 8 askerin iadesini talep etmişti. Yunan mahkemesi dün darbeci askerlerden 3’ünün iadesine, ‘Hayatları tehlike altında’ gerekçesiyle karşı çıktı. 5 darbeciyle ilgili karar bugün verilecek.”
 
Bir gün önceki gazetelerde ise Yunanistan’ın darbeci sığınmacıları iade edeceği haberleri vardı ve haber, savcının talebine bağlanıyordu. Bununla da kalınmayarak, komşuya methiyeler düzülüyordu. Yani, bir gün ara ile aynı konuda birbirini tekzip eden iki haber gazetelerde yer aldı. Bir başka husus ise Yunan mahkemesinin kararını “Hayatları tehlikede” gerekçesine bağlamış olmasıydı. Halbuki Türkiye’de idam cezası yok. Öyle olunca hayatları niçin tehlikede olsun Acaba, darbeciler iade edildiğinde Türkiye’de öldürülecekleri mi söylenmeye çalışılıyor Ya da komşudaki Türkiye düşmanlığı devam mı ediyor Kısacası, haberlerin dünü ve yarını ile mukayese edilmesi gerekiyor.
Üzerinde durmak istediğim ikinci haber ise gazetelerde, “Erdoğan’ın çağrısına İran sıcak baktı, Yıldırım ilk adımı Rusya’da atıyor” başlığı altında yer alan haber. Bana göre haberin dikkat çeken yönü, Türkiye’nin çağrısına İran’ın baştan sıcak bakması. Hem de Türkiye’de birtakım Batı’nın arsız âşıklarının sürekli olarak İran düşmanlığı yapmalarına karşılık. Böyle olunca, Türkiye, AB’nin gönlünü yapmak için sarf ettiği gayretin bir kısmını İran ve diğer Müslüman ülkelere sarf etmiş olsa sanıyorum İslam Birliği’nin kurulması hususunda şimdiye kadar önemli bir mesafe alınabilirdi.
 
Bu noktada haberin spotunda yer alan İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Kasımi’nin  konu ile ilgili açıklaması. Kasımi, açıklamasında, “Türkiye uzun vadeli düşünüyorsa işbirliği yapabiliriz” diyor. Sanıyorum bu değerlendirmeyi ayrıca yorumlamaya gerek yok. Özü, uzun vadeli birlikteliğe varız anlamına geliyor.
 
Aktarmak isteğim 3’üncü haber ise CHP’nin açıkladığı Türkiye raporu ile ilgili. Rapor medyada, “Dört kadından biri 18’den önce evleniyor. Yüzde 10’u ilk çocuğunu 18 yaşından önce kucağına alıyor.”
Raporun sadece 18 yaşından önce evlenenlerle ilgili olmadığını, çeşitli konuları içine alan bir Türkiye raporu olduğunu belirtmek isterim. Sadece 18 yaşından önce evlenenlerle ilgili kısmını almamın sebebi CHP’nin, kısa bir süre önce 18 yaşından önce evlenmiş olanların mağduriyetini önlemeye yönelik teklife “İstismarcılara af getiriliyor” diyerek ortalığı birbirine katmış olmasını hatırlatmak içindir. O zamanki tepkileri gerçek niyetlerini yansıtıyor ise bugün yayınladıkları rapora her dört kadından biri 18 yaşından küçük evlendiğine göre tüm bu kadınlar ve onlarla evlenenler istismarcı mı oluyor Aktaracağım son haber gazetelerde, “ABD füzeleri de PYD’ye gidecek” başlığı altında yer aldı. Haberi sadece başlığına bakarak değerlendirilecek olursa şimdiye kadar PYD’ye gönderilen silahlar yeterli görülmemiş, terör örgütüne bu defa da füze gönderiliyor diye düşünülebilir. Bu yaklaşım sadece gösterilen ile yetinmek demektir. Halbuki bu haberi ABD’nin PYD’ye Suriye’de biçtiği konumu da gösterir. Çünkü verilmiş olan silahları yeterli görmeyerek terör örgütünü füzelerle donatmak PYD’yi Suriye’de devletleştirmek niyeti olarak da okunabilir. Böyle bir değerlendirme yanlış olmaz.