Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Dışa karşı birlik oluşturmak

Dışa karşı birlik oluşturmak


Ülkemiz bir takım ülkelerin üzerimize saldığı terör örgütlerinin saldırısı ile karşı karşıya. Buna ilave olarak Suriye’de yürütülmekte olan Fırat Kalkanı Operasyonu’nun da dikkatli bir şekilde takip edilmesi gerekiyor. Artık her gün yurdun çeşitli köşelerinde şehit cenazeleri kaldırılıyor. Bu bakımdan içeride bir takım fikir ayrılıklarımız olsa da dışa karşı sadece siyasi partiler değil millet olarak birlik oluşturmak mecburiyeti var. Artık farklılıklara rağmen birilikte yaşama mecburiyetinin toplum olarak farkında olunduğunu düşünüyorum. Özellikle siyasi mücadelenin kişiselleştirilmemesi gerekiyor. Çünkü meseleler kişiselleştirildiği takdirde dile getirilen farklı görüşler karşı tarafça topyekûn reddediliyor. Böyle olunca da söz gelimi Meclis’te müzakereleri devam eden anayasa değişikliğine gerekli katkı verilemiyor. Sadece Meclis’te değil toplum hayatında da farklı kesimler birbirlerine kulaklarını tıkıyorlar. Böyle olunca da demokratik uygulama kalkan parmak sayısı ile sınırlı kalıyor. İktidar kanadı Meclis’e getirdiği bir düzenleme konusunda bir fazlasıyla gerekli oya ulaşabildiği takdirde onun istediği sonuç çıkıyor. Aslında demokrasi de bundan ibaret. Yani demokrasilerde çoğunluğun dediği oluyor. Bunun farklı işlemesi için uzlaşma kültürünün yayınlaşması dışında bir yol da bulunmuyor.
Sözü müzakereleri devam eden anayasa değişikliğine getirmek istiyorum. Getirilen değişiklik istikrarsızlığa meydan vermemek için son sözü Cumhurbaşkanı’nın söylemesini öngörüyor. Bununla birlikte Cumhurbaşkanı’nın halka karşı sorumluluğunu da artırıyor. Deniyor ki, seçilmiş bir Cumhurbaşkanı beş yıl boyunca millete verdiği sözleri hayata geçirmek isterken bir engelle karşılaşmadan programını uygulasın. Bu uygulamalar toplum tarafından kabul görmez ise ilk seçimde millet gereğini yapsın. Bu yaklaşımda doğru ile yanlış içe bulunuyor. Yönetiminde istikrarın sağlanmasına kimsenin itirazı olmaz. Ancak, yıllardan beri olduğu gibi istikrar adına temsilde adaletten vazgeçilmemeli, Meclis’in denetim yetkisi devre dışı bırakılmamalı.
 
Anayasa değişikliğine itiraz doğaldır. Özellikle siyasi partiler bu itirazlarını her zeminde dile getirmek hakkına sahiptirler. Ancak, bu itirazlar yapılırken toplumu germemeye dikkat etmek gerekiyor. Çünkü ülkemiz çok ciddi bir şekilde dış tehditlerle karşı karşıya.
Meclis’te devam eden anayasa değişikliği müzakereleri değişmiş anayasaya göre değil, parlamenter sistemin kuralları ile yürümektedir. Bunun da işleyiş şekli bellidir. Özellikle CHP’nin de savunduğu parlamenter sistem kurallarına göre yürümektedir. O zaman Anayasa’da öngörülen rakamlar elde edildiği takdirde değişiklik Meclis’ten geçmiş olur. Sonunda değişiklik millete götürülecektir. Millet de eğer evet derse muhalefetin yapacağı fazla bir şey kalmaz ve bunu kabullenmek gerekir. Çünkü sistem böyle.
Bu noktada CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun yaptığı konuşmada, “Neyine yetmiyor Cumhurbaşkanlığı, daha ne istiyorsun arkadaş”  veya “Anayasa dayatma kültürüyle olmaz” şeklindeki değerlendirmesi benim isteğimin dışındaki değişiklik dayatmadır anlamına gelir ki, o zaman Meclis’te çoğunluğun oyunun bir anlamı olmadığı sonucu ortaya çıkar. Böyle olunca da adı ister parlamenter ister Cumhurbaşkanlığı sistemi olsun işletmek mümkün olmaz. Bu bakımdan özellikle Meclis’te temsil edilen muhalefet partilerinin gördükleri yanlışları her fırsatta dile getirmeleri onların hakkıdır ve bu hakkı kullanmaları mecburiyeti vardır. Böylece Anayasa değişikliği müzakerelerinde referandum sonucu çıkacak olursa milletin hakemliğine gittiğinde yanlışın milletin oyları ile geri çevrilmesi mümkün olur. Yok eğer millet anlamıyor, bizi dinlemiyor denecek olursa o zaman da hangi sistemin savunulduğunun açıkça dile getirilmesi gerekir.
 
Kılıçdaroğlu’ndan bir cümle aktararak yazımı sonlandırmak istiyorum:
“Yüzde 51 ile seçilen cumhurbaşkanına, milletin yüzde 100’ünü temsil eden TBMM’yi feshetme yetkisi veriyoruz. Bu, milli iradeye ihanettir.”
Yıllardan beri Meclis’te yüzde 51’in dediği olmadı mı? Bırakın yüzde 51’in dediğinin olmasını, darbeciler millet iradesiyle mi yönetime el koymuşlardı? Bunu söylerken Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i feshetmesine destek veriyor değilim. Ancak, birçoklarının kutsadığı demokraside yüzde yüzün dediği değil, çoğunluğun dediği oluyor. Buna itiraz varsa yerine neyin düşünüldüğü tartışmaya açılmalıdır.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi