D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Müfredat değişmez, değiştirilemez!

Müfredat değişmez, değiştirilemez!

Millî Eğitim bakanımızdan müfredat değişikliği müjdesini alınca hayli heyecanlanmıştık. Heyecanlanmamak mümkün mü? Nihayet Milli Eğitim’de binadan, masadan, sandalyeden, tayinden-nakilden daha önemli bir şeyin olduğu anlaşılmıştı. Bu heyecanla eleştiriye açılmış değişik müfredatı kıraata koyulduk.

Hani Anayasa’nın “değişmez, değiştirilemez” (ve hatta “değiştirilmesi teklif dahi edilemez!”) maddeleri var ya. Millî Eğitim müfredatının da değişmez ve değiştirilemezleri var. Değiştirmeseniz de, değiştiriyormuş gibi yapsanız bile, “değiştirilmesini teklif dahi edemezsiniz”ciler seslerini ayyuka çıkarırlar.

Tabiî, bu değişmez ve değiştirilemez müfredat “atatürkçü müfredat”tır. Son defa değiştirildiğinde (ki 1980 darbesinden sonradır), bütün derslere atatürkçülük muhtevası eklenmişti. Matematikte Atatürk, fizikte Atatürk, kimyada Atatürk ve hatta dinde Atatürk!

Adamlar 1980 darbesinin şiddetli muarızıdırlar, hatırlatılınca sövme melekeleri harekete geçer; fakat o dönemde oluşturulmuş müfredattan kıl kadar ayrılmayı kabullenemezler.

Bunları bir tarafa bırakalım ve asıl soruyu soralım: Zaten değiştirmek isteyen var mı ki?

Bu soruyu “Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Dersi” müfredatı ile ilgili metni okumaya başlayınca sormaktan kendimi alamadım.

Madde bir: İsim dahi değiştirilmiyor! Yaşasın Kenan Paşa! Yargılandı, mahkûm edildi ve cezasını çekemeden öldü, ama eseri yaşıyor! Adam gerçekten iz bıraktı!

Bu dersin objektif adı ne olabilir?

Mesela: Türkiye’nin Yakın Tarihi. Bu en umumisi. Hadi cumhuriyet esaslı bir yakın tarih dersi olacak, o zaman Türkiye Cumhuriyeti Tarihi olabilir. Tabiî o zaman, ideolojk bir ders olmaktan çıkar, doktrin aşılayıcı mahiyeti ortadan kalkar; yani gerçekten tarih dersi olur. İnkılâp tarihinden maksat gerçekten tarih dersi mi sizce?

Millî Mücadele’nin yüzüncü yılına ne kaldı? Bir asır sonra dahi yakın tarihin bir bölümünü ideolojik amaçlı öğretmek neyin nesi? Bu müfredatın özü şu: Din korkusu, Osmanlı korkusu, doğru tarih korkusu!

Dersin ismi çok uzun olduğu için baş harflerini yazıyorum: TCİTAD tarzı bir müfredatta, eleştirel düşünme sözkonusu olabilir mi? Çünkü ideoloji eleştiriye alan bırakmaz. Atatürkçülüğün “doğru”ları eleştirilebilir mi? Eleştirmeye kalkışsanız malûm kanun hâlâ yürürlükte! Buna rağmen müfredat metninde “Eleştirel Düşünme” bahsi var. Bakalım ne demekmiş:

“Eleştirel düşünme; argüman geliştirme, argümanı kanıtlarla destekleme, mantıklı sonuçlar çıkarma, problemleri çözmek için bilgiyi kullanabilme,  genelleme yapma ve değerlendirme ile ilişkilidir.  Öğrencilerin  düşünceleri destekleyen kanıt ve nedenleri belirlemelerine, gerçekler ve iddialar arasındaki farklılığı ayırt etmelerine, ilgili ve ilgisiz bilgileri ayırt etmelerine, ön yargıları, tutarsız yargıları ve bilişsel hataları belirlemelerine olanak sağlayan çalışmalara yer verilmelidir.”

Müfredat değişmez, bu açık! Peki Millî Eğitim’in dili değişir mi?

O dahi değişmez ve değiştirilemez! “Gelişimsel düzey” ne demek? Gelişme düzeyi, seviyesi varken...Buyurun “finansal okuryazarlık!” Ne demekmiş peki? “Öğrencilerin;  savaşlar  öncesinde,  sırasında  ve  sonrasında  ekonomik  faktörlerin  ülkelerin yapılanmasındaki  etkilerini  analiz  etmelerine  ve  araştırmalarına,  çeşitli  ekonomik  olaylara, gelişmelere verdikleri tepkileri yorumlamalarına olanak sağlanması bu becerinin gelişmesine katkı sağlayacaktır.” Kısaca, Millî Mücadele’nin iktisadî amillerinin, etkenlerinin kavranması...

Bir de “uzamsal beceriler” var! Uzam, uzamsal ne demek? Bunu kaç öğretmen biliyor? Daha doğrusu bu metni yazanlar “uzamsal”ı nasıl açıklayacaklar? Eğitim-öğretim süreci anlaşılırlık, netlik üzerinde yürümez mi?

“Uzam” 1935’te Türkçeden Osmanlıcaya Cep Kılavuzu’nda “imtidad” (devamlılık) karşılığı olarak konulmuş. 1945 sözlüğünde “bir şeyin uzayda doldurduğu yer, hayyiz” olarak açıklanmış. 1955’te açıklamaya “vüs’at” eklenmiş, 1959 baskısında değişiklik yok. 1983 baskısında yer alan açıklama şu: “1. Algılanan nesnenin temel niteliği. 2. Bir nesnenin uzayda kapladığı yer, vüsat.” 2011 baskısında da aynı ibare yer alıyor...

“Öğrencilerin tablo, grafik, resim, fotoğraf, şema vb. sunum tarzlarını kavramaları, bunlarda yer alan bilgileri analiz etmeleri ve yorumlamaları ile ilgilidir. Öğrencilerin bu tarz materyalleri değerlendirmelerine  ve  okuduklarını  tablo,  grafik,  şema  vb.  şekilerde  sunmalarını  gerektiren çalışmalara yer verilmelidir.” Hadi kelimenin sözlük açıklaması ile buradaki açıklamasını birlikte okuyalım ve kafamızı taştan taşa vuralım!

Bu dil CHP dili, bu mantık CHP mantığı!

Bir taraftan “delil”, “tez” dururken “argüman”, “malî” dururken “finansal”, diğer taraftan, uzamsal, bilişsel vs. Ya uyurmaca, ya yabancı kelimeler, doğru Türkçeye yer yok!

Bu dille ve bu mantıkla mücadele ederek bugüne gelen iktidar, demek ki bu dile ve bu mantığa teslim olmuş!

(Müfredat bahsine devam edeceğiz).

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi