Halil Mert

Halil Mert

Kafese Konmak İstenen KURT Ne Yapar?

Kafese Konmak İstenen KURT Ne Yapar?

Kurt..

Hani İslam Âlimleri derler ya; Allah (CC) kitaplar gönderdi, bir de Kâinat Kitabı var. Hayvanlarda binler ibret vardır.

Milletler de insanlar gibidir. Şahs-ı Manevileri ve Milli karakterleri vardır. Yan yana toplumları düşünün, birinin sembolü, aslan, diğerinin ayı, bir diğerinin ejderha, başkasının kartal, Türkler, Moğollar ve akrabalarının da Kurt..

Kurt, tutsaklık kabul etmez. Özgürlüğü için ümitsizce dahi olsa mücadele eder. Aslan, kaplan gibi kuvvetli değildir. Ama sirklerde gösteri yapan bir kurt göremezsiniz. Ecdadımız birçok sebeple KURT’a ehemmiyet vermiş.

Bunları yazarken, putperest ya da totemci değilim elbette. Ancak Trump’ın Suriye’ye asker çıkartma kararını öğrenince Türk Milleti’nin doğrudan kafeslenmek istendiğini bir kez daha gördüm.

 

Bir zamanlar, Milletimiz ümmetin birliğini de sağlayarak ki Selçuklu ve Osmanlı ile coğrafyamızda Kurt Sürüsü misali, çakallara, aslan geçinenlere, ayılara, ejderhalara “DUR!” deyip İslam’ın medeniyet programını ihya etmişti.

Hani diyor ya N. Fazıl;

“Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;

Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;

Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;

Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?

Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!”

Ardına çil çil kubbeler serpen o muhteşem ordu, kopardığı bir üzüm salkımının yerine parasını fazlasıyla asan ordu, İslam’ın Medeniyet Güneşi’ni, İ’lay-ı kelimetullah’tır davamız deyip gittiği her yere mühür yapan ordu Müslüman Türk Ordusu’ydu.

Y. K. Beyatlı’nın dediği gibi;

“Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi.

Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi.

Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,

Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm'ın.”

 

15 Temmuz bizi kendimize getirdi. Kendine hala gelemeyenler bilin ki ya hain, ya da işbirlikçi.. Ancak bu cümlemi anayasa değişikliğinde taraf olmaya bağlamayın. Sadece artık içinde bulunduğumuz sürece nasıl geldiğimizi sorgulayalım.

 

Bir Cuma mesajı paylaşacağım sizinle;

“Evet. Sözde iman kardeşiyiz. Ama her şey bizi bölüyor. En ilkel ideoloji mensuplarının durumu bile bu kadar ayarsız değil. Kendimizi sorgulamalıyız. Bunca fırka, meşrep, mezhep, tarikat, cemaat vd. tüm ifrat ve pisliklerin altında kendimizi arayalım. Ecdad nasıl ve hangi değerlerle muvaffak oldu. Biz neden bu duruma düştük.

N. Fazıl Merhum'un Gençliğe Hitabesi’ndeki "Ham yobaz, kaba softa" ifadesinin günümüzdeki karşılığı kimler? İttihatçı ve Batıcıların karşılığını buluyoruz kolayca da asıl yıkılışı başlatan yozluğun bu gününü konuşmuyoruz.

 

Evet, "Milletimiz Milleti"nin, adını koymaktan ve söylemekten utandığınız Türk Milletin Evlatları… Bu gidişle görünen o ki daha çok tırmalayacağız. Allâh (CC) ümmeti bu enaniyeti kabarmış, hortlamış, âlim ve bilge olduğunu düşünen nefis ve fitne sahiplerinden korusun. En önemlisi de aldanmaktan ve aldatılmaktan korusun.

Hayırlı cumalar diler, büyüklerin ellerinden öperim.

Ümmete merhamet edin.

Dağlarda aç susuz çarpışan Mehmed'e merhamet edin.

Suriye'de, Irak'ta, Yemen'de kardeş kurşunu ile ölen çocuklara, tecavüz edilen masumlara merhamet edin.

Asgari ücretle ev geçindiren insanımıza, tankların karşısına “Vatanım, Devletim, Milletim..” diye dikilen o yiğit insanların geleceğine merhamet edin.”

Bu satırların hepimizde Osmanlı Şamarı etkisi yapmasını diliyorum.

 

Şimdi Cumhurbaşkanlığı Sistemi konuşuluyor.

Konuşulan sistem değil ama. AKPARTİ Hükümetlerinin değerlendirilmesi konuşulan. Bu noktada söylenecekler özet şunlar:

1. Açılım Süreci. Sosyal manada bölücülüğü cesaretlendirdi ve kalıcı hale getirdi. Tabi bu süreçte eyalet sistemi vs. diyen bizlerinde içinde kısmen ya da tamamen bulunduğu STK’nın ayıpları. İhanet diyemiyorum ama ferasetsizlik diyorum. Ne diyor merhum S. A. Arvasi “MARİFET; MİLLETİ ÇÖZEREK HALK YIĞINLARI MEYDANA GETİRMEK DEĞİL!.. HALKI YOĞURARAK GÜÇLÜ BİR MİLLET OLMADADIR.” Diyarbakır’lı Ziya Gökalp ne diyor; “Nerede bir Kürt aradıysam, Türk’ten gayri bir şey bulamadım. Türk’ü sevmeyen Kürt, Kürt değildir. Kürt’ü sevmeyen Türk, Türk değildir.”

Sosyal yapıya dönük olarak yeni şeyler icad etmek çok tehlikelidir. Söylenecek yeni şeyler güçlü iken söylenmeli. Yoksa birileri o oyuncağınızı elinizden alır, silah olarak alnınıza dayar.

2. Suriye Politikası. Son 40 yılda devlet aklını hepten yitirmeseydi ve DEVLET AKLI ile hareket edilseydi Suriye’ye Türkiye’nin bunca olumsuz dahli olmaz, bir yerde “DURMAYI bilirdi.”

Biz Arap Baharı’nı doğru okuyamadık. Bu manada, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki medeniyet topraklarımızla ilişkilerimiz Mısır dâhil yeniden gözden geçirilmelidir. Unutmayalım ki, muhatabımız sadece hükümetler değildir. Buralarda yaşayan bizim Medeniyetimizi ve geçmişimizi paylaşan halklarla ilişkilerimiz de çok önemlidir. Unutmayalım ki; “Teması sağlayan inisiyatifi elde tutar.”

Suriye’de kanın durması için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Ülkemize gelen mülteciler ya Anadolu’nun her yerine yerleştirilmeli ve büyük şehirlerde kantonlar oluşturmalarına engel olunmalı, ya da ülkelerine emniyetli bir şekilde geri gönderilmelidir.

3. FETÖ ve Cemaat. Siyasal İslamcı diyebileceğimiz kesimler zamanında “Nurlu Demirel” diye Demirel’i parlatıp ta, Erbakan Hocam’a ve Başbuğ A. Türkeş’e iftira atanların kimler olduğunu biliyor olmalarına rağmen, 28 Şubat Sürecinde bu ihanet kadrolarının duruşunu yaşamış olmalarına rağmen, cemaati bu kadar büyütmeleri büyük bir hatadır.

Ayrıca; Halen siyasi bir adamın bile yargılanmıyor olması en büyük ayıptır. B. Arınç TV. programlarında aleni söylemedi mi FETÖ’cü yargı mensuplarının bir kısmını 17-25 Aralık Sürecinden sonra dahi tayin ettirerek kurtardığını? Cumhurbaşkanımız demedi mi; “Nabi AVCI Bey MEB olana kadar dershanelerle ilgili bir şey yapamadım.” diye. Nerede o himaye eden siyasiler? Darbe gecesi ABD’nde sonuç bekleyen Belediye Başkanları vs. Neden yargılanmıyorlar? İhanetleri darbeye emirle katılan bir teğmeninkinden daha büyük değil mi?

 

AKPARTİ’nin bu üç büyük hatasına karşılık özellikle sosyal hayatta yaptığı birçok iyi iş var. Yatırımlar var. En önemlisi de AKPARTİ yaptığı tarihi hataları da ancak Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile hızlı bir şekilde telafi edebilir. Milletimizin ümit ve duası R. T. Erdoğan’dan yanadır. “Yaparsa Erdoğan yapar, kurtarırsa sadece O kurtarabilir.” kanaatindedir Aziz Milletimiz. Sayın Erdoğan başta olmak üzere tüm AKPARTİ teşkilatları milletimizin bu iltifatına mazhar olabilmenin derdi ile duruş göstermeliler. Özellikle de yerel yönetici ve teşkilat mensupları.

Yeni Cumhurbaşkanlığı Sisteminin gerekliliğine MHP de inanmıştır. Bu Milli Mutabakat Milletimizin istediği ve özlediği bir durumdur. Vesile olup gayret gösterenler sağolsunlar…

 Evet, yeni sistem siyasi istikrarsızlıkları büyük ölçüde engelleyecek. Bu doğru. Bir gurup diyor ki, “Ya bir gün Millet bir haini Cumhurbaşkanı seçerse!” O zaman Millet karşılığını öder. Rabb’imizin Fıtrat Kanunları yürürlüktedir. İstisnası 15 Temmuz’daki gibi, Çanakkale’de, Bedr’de yaşananlar gibi mucizelerdir.

 

Şimdi;

Ey Milletim, Ey Yöneticiler, Liderler, “Liderim” diyenler.. STK, cemaat, tarikat, siyasi hareket, parti vs. önderleri…

Mazinin Kutlu Zamanlarını ve Kutlu Mekanlarını özleyenler..

Emperyalizmle ve uşakları ihanet kadroları ile, sermayesi ile kavgalı olanlar..

Ülkemizin bölgesinde öncü ve etkin olmasını isteyenler..

Milletimizin Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Şii, Çerkez, Boşnak vs. diye ayrıştırmadan birlik ve beraberliğine inananlar..

Halkın oyuna sunulan Cumhurbaşkanlığı Sistemi, Milletin menfaatine ve hayrınadır. Siyasi istikrar getirir. Milletimizin mayasına daha uygundur. Yöneticilerin sıralı olarak sorumlulukları vardır.

Mevcut 1980 Darbe Anayasasında Cumhurbaşkanının yetkileri sonsuz ve sorumsuzdur. R. T. Erdoğan kendisi için istese durumun devamını isterdi. Ama hamd olsun ki Cumhurbaşkanımız da, hükümetimiz de, MHP’nin değerli kadroları da Milli bir sistem için mücadele veriyorlar. Bize 1970’li yılların Milli Cephesini (Demirel hariç) hatırlatan bu duruşun yanındayız.

Tek beklentimiz de Milli Devletin teşekkülü ve ihyasıdır. Devlet aklının yeniden ortaya çıkartılması ve geleceğe taşınmasıdır. Fatih Muhammed Han’a hocaları Ayasofya’yı gösterir, “Kızıl Elma Kubbesinde” derlermiş. Koca Sultan fetihle hemen baktırmış sahiden “Kızıl Elma orada mı?” diye.. Bulamayınca hocaları; “Kızıl Elma’yı Vatikan’a kaçırmışlar.” Demişler Fatih’e.. İşte devlet aklı. Bir karış toprağı kutsal ve Millet malı diyen, Oğuz Kağan’dan, Alparslan’a, Abdulhamid Han’a, Erbakan’a kadar yürüyen akıldır Devlet Aklı..

Devletin aklını başına alması için, bizi kafese sokmak isteyen düşmanlarımıza “DURUN!” demek için, Milletimizin selameti, ümmetin birliği ve Müslümanların İttihadı için büyük bir adım olarak gördüğümüz Cumhurbaşkanlığı Sistemine “EVET” diyeceğiz.

KURT KAFESE SOKULMADAN, TEDBİR ALIP, KURT’UN FITRATINA UYGUN SÜRÜLERİNİ BU TOPRAKLARDA ÖZGÜRCE DOLAŞTIRMASI İÇİN, HAKK’I HÂKİM KILMAK İÇİN ALINACAK EN BÜYÜK TEDBİRLERDEN BİRİ DE CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ OLACAKTIR.

KAFESE GİRMEMEK İÇİN KURT NE YAPIYORSA BİZDE AYNISINI YAPACAĞIZ. SON NEFES, SON NEFER, SON DAMLA KANIMIZA KADAR BAĞIMSIZ, GÜÇLÜ VE BÜYÜK TÜRKİYE İÇİN, ÜMMETİN VE MİLLETİMİZİN İHYASI İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Mert Arşivi