Orhan Karataş

Orhan Karataş

Garabetin devam etmesi daha mı iyi?

Garabetin devam etmesi daha mı iyi?

Türkiye yönetim sistemini yenileyecek Anayasa değişikliğini yapmak mecburiyeti noktasına çoktan gelmişti, ama buna kimse cesaret edemiyordu. Yaşanan fiili durum garabeti, bardağın taştığı nokta oldu. Ya, Anayasayı bir kenara bırakacak ve oluşturulan oldu-bittiye rıza gösterecektik veya oturup bu yanlışı ortadan kaldıracak bir düzenleme yapacaktık.

Nitekim, MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli, bu konuyu gündeme getirirken, "Anayasa değişmeden yönetim sistemi üzerinde zorlamayla ve fiilen oynama yapılmıştır. Demokrasiyle yönetilen ülkelerde oldubittiyle sistem değişikliği görülmüş şey değildir. Türkiye Cumhuriyeti'nin beka mücadelesi verdiği bugünlerde, siyasi iktidarın ve devletin en tepesinde bulunan Cumhurbaşkanın hukukla ters düşmesi geleceğimiz açısından çok mahsurlu, çok tehlikelidir." Demiş ve ne yapılması gerektiğini ayrıntılı biçimde anlatmıştı.

BU ÜLKEDE BİRLİKTE YAŞAYACAĞIZ

Açılan bu yolda adımlar atıldı. Bir paket hazırlandı ve TBMM'ye sunuldu. Uzun ve sıkı görüşmelerden sonra bu paket Genel Kurulda yeterli desteği buldu ve referandum süreci başladı. Elbette herkes kendi görüşünü söyleyecek, kendi doğrusunu savunacaktır.

Ancak, meseleyi başka yerlere çekmek, çarpıtıp bir rejim değişikliği olarak sunmak, yeni ve derin gerginlikler doğurmaya çabalamak, kimseye bir şey kazandırmayacağı gibi, zaten çok zor durumda olan ülkemizi yeni sıkıntılara sürükleyecektir. Buna kimsenin hakkı yoktur. Referandumda her ne sonuç çıkarsa çıksın bu ülkede birlikte yaşayacağız. Birbirimizin yüzüne bakacak, aynı vatanı paylaşacak, aynı kıbleye yönelecek, aynı bayrağın altında toplanacağız. Bölünmez bütünlüğü canımız pahasına korumak hepimizin görevidir. Herkes Türk milletinin vereceği her karara saygılı olmak ve bağlı kalmak zorundadır. Egemenliğin sahibi aziz milletimiz aynı zamanda son sözün de sahibidir.

TIKANIKLIĞI AŞMAK ZORUNDAYIZ

Türkiye bir tıkanma sürecine girdi. Bunu aşmak mecburiyetindeyiz. Meclisten geçen paketin bugünkü garabet düzenden çok daha iyi, çok daha ileride olduğu muhakkaktır. Madde madde değerlendirildiği zaman, bugün sorun teşkil eden birçok olumsuzluğun ortadan kalktığı, iki başlılığa son verildiği, erkler ayrılığı ilkesinin çok daha kesin ve keskin hale getirildiği, sorumsuz ama istisnasız her şeye karışacak kadar yetkili Cumhurbaşkanına dengeli bir sınırlama ve denetleme getirildiği, hukukun işlemesi için ileri adımlar atıldığı görülmektedir. Garabet düzene sessiz kalıp, işin hukuka ve Anayasaya uygun hale getirilmesini itiraz edilmesinin kimseye bir faydası olmayacaktır.

HÜKÜMET SİSTEMİ

Bu Anayasa değişikliği ile bir rejim değişikliği değil, sadece ve sadece bir hükûmet sistemi değişikliği, daha doğru bir ifadeyle hükûmet sistemi netleştirmesi yapılmaktadır. Hükûmet sistemimizin ne olduğu tartışmalıdır. Mevcut uygulamanın parlamenter sistem, hatta başkanlık sistemi ve Cumhurbaşkanlığı sistemiyle izahı mümkün değildir.

Ülkenin varlığının ve birliğinin teminatı olan, milletin bölünmez bütünlüğünü emniyete alan maddeler aynen korunmaktadır ve zaten bunların gündeme getirilmesi dahi ihanettir. Bugün Anayasa değişikliğini kasıtlı biçimde ilk dört maddeyle ilişkilendirmek isteyenler, 2011 ile 2013 arasında faaliyet gösteren 24'üncü Dönem Anayasa Uzlaşma Komisyonunda açıktan açığa bu maddelere saldırmışlardır ve buna ilişkin kayıtlar Türkiye Büyük Millet Meclisinde mevcuttur.

Geçmişte de, bugün de Anayasa'nın ilk 4 maddesine, tam anlamıyla bir tuğlasına bile dokundurtmaksızın sahip çıkan sadece Milliyetçi Hareket Partisi olmuştur.

YETKİ SINIRLAMASI

Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini Anayasanın 104'üncü maddesi düzenlemektedir. Bir parlamenter sistemle izahı mümkün olmayan, iki buçuk sayfa tutan, çok geniş, yetki sıralaması yapılmaktadır. Bu yetkiler garabet düzene gerekçe yapılmaktadır ve bunu engelleyecek bir sistem de bulunmamaktadır. Getirilen düzenlemede bu durumu ortadan kaldıran müesseseler oluşturulmaktadır. İtiraz edilen hususlar, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve veto yetkisidir.

Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, yürütme yetkisine ilişkin olarak söz konusudur. Temel haklar, kişi hakları, siyasi haklarla ilgili Cumhurbaşkanlığı kararnamesi düzenlenemez. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamayacaktır. Kanunlar ile Cumhurbaşkanlığı kararnameleri arasında farklı hükümler varsa kanunlar uygulanacaktır. Aynı konuda bütün bunlara rağmen bir kararname çıkarılmışsa ve Türkiye Büyük Millet Meclisi sonradan aynı konuda bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesine karşılık kanun çıkarırsa, söz konusu kararname kendiliğinden yürürlükten kalkacaktır.

SALT ÇOĞUNLUĞUN ÖNEMİ

Veto yetkisi mevcut Anayasamızda da mevcuttur. Herhangi bir oran belirtilmeksizin kanun Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderildiğinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından aynen kabul edilirse, yayımlanması zorunluluğu söz konusudur. Yeni düzenlemede bir oran getirilmektedir ve bu salt çoğunluktur. İşin pratiği itibarıyla bakıldığında, sizin eğer salt çoğunluğunuz varsa, hükümet olabilirsiniz. Daha az sayıyla kanun çıkarabilirsiniz ama salt çoğunluğunuz bulunmuyorsa, genel olarak yasama faaliyeti yürütemezsiniz. Dolayısı ile yeni düzenleme, durumunnetleştirilmesinden ibarettir.

FESİH YETKİSİ

Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu, önemli bir yeniliktir. Mevcut Anayasamızda Cumhurbaşkanı sadece vatana ihanetle ve meclis tam sayısının dörtte 3'ünün kararıyla suçlanabilir. Şimdi suç tipi bakımından herhangi bir sınırlama bulunmuyor ve her türlü suçtan Cumhurbaşkanı sorumludur. Dörtte 3 değil, üçte 2'yle suçlandırılabilecektir.

Anayasa'nın 116'ncı maddesinde Cumhurbaşkanına tanınan fesih yetkisi vardır. Cumhurbaşkanına tanınan bu yetkinin Parlamentoya tanınması gibi bir durum ne yazık ki söz konusu değildir. Yeni düzenlemeyle yasamanın yürütmeye, yürütmenin de yasamaya karşı sorumluluğu olacaktır. Eğer karşı kuvveti feshederse kendisini de feshetmiş olacak ve yeniden milletin hakemliğine gidilecektir.

İlk günden itibaren itiraz edenler, bu maddelerle ilgili elle tutulur hiçbir şey ortaya koyamadılar. Yaşanan mevcut tıkanıklığı aşmaya yarayacak, alternatif oluşturacak bir teklif getiremediler. Ahlak ve vicdan sınırlarını sonuna kadar zorlayarak rest çekti ve karalamaya yöneldiler. Bu bir yöntem olamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Orhan Karataş Arşivi