Mustafa Karaalioğlu

Mustafa Karaalioğlu

Kılıçdaroğlu’nun bir şey daha yapması lazım

Kılıçdaroğlu’nun bir şey daha yapması lazım

CHP’nin anayasa değişikliği paketini Anayasa Mahkemesi’ne götürmeme kararı alması isabetlidir. Bu karar, sıradışı bir gerilim yaşamakta olan siyasette bir tür normalleşme adımı bile sayılabilir. CHP ilk defa AK Parti iktidarları döneminde bir anayasa değişikliği kararını mahkemeye götürmüyor. Karar hem isabetli ve esasen hem de zaruridir. İki açıdan…

Birincisi, Meclis’in anayasa değişikliği kararları AYM’ye sadece usul yönünden götürülebilir. Cumhurbaşkanlığı sistemi değişikliklerini içeren paketin bu açıdan dava konusu olması mümkün değildir. Yani, daha baştan dava açmak amaçsız ve imkansız bir girişim olacaktı.

İkincisi… Bu nokta daha da önemli. Kemal Kılıçdaroğlu, alışılagelmiş bir CHP davranışını, klasik bir parti şablonunu bozarak, partisinin sırtında ağır bir yük olan 367 hatırasının canlanmasını da engelledi. Yüksek yargıdan istediği kararı çıkarmak, CHP’nin sistem tarafından kaynaktan avantajlı olduğu yılların doğal bir durumuydu. Hatta bu ilişki doğal bir siyasi faktördü. Partiler seçim kazanır, iktidar olur ama altın hisse CHP ve paydaşlarının elinde bulunurdu. Dün aldıkları AYM’ye müracaat etmeme kararı bir anlamda bu dönemin sonunu da ilan etmiş oluyor. Nitekim, Kılıçdaroğlu’nun şu ifadesi de bunun teyididir:

“Şimdi söz, karar ve yetki milletindir. Sandıkta kararın verileceği 16 Nisan’a kadar önümüzdeki 60 günü milletin hakemliğine emanet edeceğiz. İşte bunun için AYM’ye başvurmayacağız. CHP olarak bu milletin ferasetine güveniyoruz. Son söz, milletin divanıdır.”

Bugüne kadar CHP liderleri veya sözcüleri buna benzer cümleler kurmuşlardır ama ilk kez bir başka kuruma dayanmaksızın, bir başka yol aramaksızın söylüyorlar. Zaruret de olsa isabettir…

***

Hazır CHP’nin millete itimatı bahsi açılmışken daha mühim başka konuları da hatırlatalım. Hatırlatalım ki siyaset kanalıyla hiç olmazsa bazı meselelerimizin hallolması için bir yol açılabilsin.

Türkiye’de tek parti yıllarından kalma ve bilhassa Cumhuriyet’in ilk dönem tatbikatlarından kaynaklanan bir dizi inanç hürriyeti problemi vardı. Başörtüsü meselesi, Kur’an kursları eğitimi, İmam Hatip Liseleri, dindarların kamu ve özel hayatta istihdam ve görünürlüklerinin kısıtlanması ve buna bağlı bir dizi mesele… AK Parti iktidarları döneminde bunlar adım adım aşıldı ve mesele olmaktan çıkarıldı. Birçoğuna yasal dayanak kazandırıldı, birçoğu da hızlı bir uygulama pratiğiyle problem olmaktan çıkarıldı.

Bunu CHP elitleri veya tabanının bir bölümü veyahut da genel olarak Kemalist kesimler anlamayabilir ama dindarların bu başlıktaki meseleleri ağır bir hayat tarzı problemi ve buna bağlı olarak da sarsıcı bir istihdam, eğitim, inanç ve sosyal statü engelleriydi. Bu engellerin kaldırılması toplumun yarıdan fazlasını bir anda devletle barışık hale getirmiş ve bu büyük toplum kesiminin zihinlerini kuşatan karanlık dönem tarihe gömülmüştür.

***

Ancak her şeye rağmen bu alanlardaki çözümler henüz çok tazedir. Yani, inancını istediği kıyafetle yaşamak isteyenler, inancıyla devlette ve özel hayatta rol olmak isteyenler, milli eğitimde dini bilgiler almayı talep edenler, dindarlığı nedeniyle başına bir iş gelmeme özgürlüğünü yaşamak isteyenlerin zihni hala geçmişin yasaklarıyla endişelidir. Gelecekte bir gün bu haklardan geri dönüş veya kısıtlama tehdidi bazı zihinlerde canlıdır.

En önemlisi de bütün bu yasakların, engellerin, kısıtlamaların, yani inancını dilediği gibi yaşama hürriyetini kısıtlamanın sembolü CHP’dir. Tek parti yıllarından Demokrat Parti’ye, 12 Eylül’den AK Parti’ye kadar uzun tarihi yürüyüşte CHP hep muhafazakar/dindar kitlelerin hayat tarzını tehdit eden ana unsur olarak zihinlere kazınmıştır.

Şimdi CHP’ye düşen, Türkiye’nin bu alanlarda ulaştığı özgürlüklerle bir sorunu olmadığını, o devirlerin geride kaldığını ve herhangi birinin tehdit olmak şöyle dursun bilakis kazanım olduğunu ve geri döndürülemeyeceğini ilan etmektir. “Milletin inancıyla sorunlu ve mesafeli parti” bagajından kurtulmaktır. Bu, sadece bir siyasi tercih değil aynı zamanda CHP’nin topluma borcudur da…

Kılıçdaroğlu’nun partisi bu kaygıları giderecek bir hamle yaparsa böylelikle siyasetin ürettiği bir çözüm ortak bir değere ve kazanca dönüşecektir. 

CHP bu istikamette cesur ve samimi olduğunda “Herkes için iyi Türkiye”ye doğru büyük bir adım atmış oluruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Karaalioğlu Arşivi