Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Bizi kavramlarımız üzerinden vurdular

Bizi kavramlarımız üzerinden vurdular

Genç bir kardeşim, Ilımlı İslam projesinin yeni gündeme geldiği dönemlerde yayınlanan bir yazıyı benimle paylaştı ve küresel-Siyonist odakların epey zamandır üzerinde çalıştığı dönüştürme hareketine dikkat çekti.
 
2008 tarihinde Yeni Çağ Gazetesinde yayınlanan yazıda ourenet isimli sitede 5 dilde yayınlanacak olan projenin amacının, İslam dünyasıyla Batı arasında bir iletişim köprüsü kurmak olduğu açıklanıyor. Henry Kissinger’e ait olan medeniyetler çatışması söylemi ile kamufle edilen Ilımlı İslam Projesi’nin alt yapısı Siyonist-Kapitalist odaklar tarafından daha o yıllarda laboratuvar ortamında hazırlanıyor. Söz konusu proje ile hedeflenen şey, gerçek İslam’la Ilımlı İslam’ın çatıştırılması ve İslam’ın inkişafının önlenmesidir. Bunun için İslam’ı Pasifize edip kendileri ile işbirliği yapabilecek olan Ilımlı İslam’ı destekleme hevesi güdüyorlar. 
 
Siyonist-Emperyalist zihniyetin ürünü olan proje ile halkın düşünce ve davranış örüntüsünü oluşturan kavramları yozlaştırmak ve Müslüman halkların bilincini körelterek, köklerinden uzaklaştırmak istiyorlar. Günümüzde Müslümanlar hemen her fırsatta İslam’ın ilkelerine bağlı kaldıklarını ifade etseler de, elin oğlu asırlardır Müslüman halkları ve bu halkları ümmet ekseninde birleştiren temel kavramları yozlaştırmak için çaba gösteriyor. Hanemize, sokağımıza kadar girip, bizi özümüzle buluşturan asli kavramlarımızı emellerine hizmet edecek şekilde dönüştürüyor, başkalaştırıyor ve özünden uzaklaştırıyor. 
 
2008 yılında Yahudi bir profesör olan Ofer Grosbard’ın yönettiği ve üç Müslüman araştırmacının da danışmanlığı yaptığı Guranet isimli proje ile Ilımlı Müslüman prototipinin portresi çizilmiştir. Anlayacağınız Müslüman halkları, inanç ve değerlerinden uzaklaştırmak için harekete geçen Siyonist odaklar İslam’ın modern yorumunu gündeme getirerek kendilerine bir kapı araladılar. Ilımlı İslam Projesi kapsamında fussilet suresinin kötülüğü önlemeyi emreden 34 ayetini Siyonist mantıkla ele alıp gün gelir düşmanın en iyi dostun olabilir şeklinde yorumladılar. Sözde İslam dünyası ile Batı arasında bir köprü oluşturma hedefi taşıdıklarını ifade eden güç odakları bizi kavramlarımız üzerinden vurarak Kur’an’ı emellerine hizmet edecek şekilde yorumlamaya çalıştılar.
 
Batılı emperyalist güçler Müslüman halkların doğup büyüdüğü topraklardan önce onların kavramlarını hedef aldılar. Bizi fıtratımızla buluşturan İslami kavramların içini boşalttılar ve asimile edilen bu kavramları yerli işbirlikçiler aracılığıyla bizim insanlarımıza satmaya kalktılar. Yerli işbirlikçiler çoğu zaman topluma hizmet veren bir hoca efendi olarak ortaya çıktı ve ılımlı İslam, dinler arası diyalog, hoş görü ve özgürlük gibi kavramlara yaslanarak çocuklarımızın zihinlerine nifak tohumları ektiler.  
 
Sömürgeci zihniyetler, İslam’ın temel kavramlarını bizim mahallede besleyip büyüttükleri şiddet içerikli örgütlerle özdeşleştirerek İslam’ı şiddet yanlısı bir din olarak lanse ettiler. Menfi emellerine ulaşabilmek için İslam’ı yeniden şekillendirmeye bir nevi Protestanlaştırmaya çalıştılar. 11 Eylül olayının ardından ilkelerini Hak ve adalet üzerine kuran İslam’ı ve Müslümanları fobik bir vakıa olarak gösterip şiddeti daha da körüklediler. Bir yandan ürettikleri yapay kavramları kullanarak Müslüman halklar uyutmaya çalıştılar diğer yandan, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de halkları katlederek işgal faaliyetlerine devam ettiler. 
 
Peki, Batı işgal faaliyetlerini sürdürürken İslam toplumlarının liderleri ne yaptılar? Onlar mezhep ve meşrep çatışması üzerinden birbirlerine sataşmaya ve düşmanın ekmeğine yağ sürmeye devam ettiler. Ne acı!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi