Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

AB sevdası devam edecek mi?

AB sevdası devam edecek mi?

Almanya ve Hollanda’da iki bakanımıza yönelik uygulama haklı olarak tepkiye yol açtı. Önceden ilan edilmiş toplantıların bir takım bahanelerle iptal edilmesi üzerine iki bakanımız kararlaştırılmış resmi görüşmeleri de iptal ederek yurda döndüler. Almanya’nın sergilediği tavırla ilgili olarak, “Tam anlamıyla faşist uygulama” ya da “Demokratik hak engellendi” gibi değerlendirilmelerde bulunuldu. Hatta söz konusu tavır öylesine tepkiye yol açtı ki bir köşe yazarı bundan böyle kimsenin “Avrupa medeniyeti, AB kriterlerinden” söz etmemesini istedi. Tepkiler üzerine iki ülke arasındaki ilişkiler fazlaca gerilince Almanya Dışişleri Bakanı’nın Dışişleri Bakanımızı telefonla araması ortalığı biraz sakinleştirmiş olacak ki, önümüzdeki günlerde iki bakanın bir araya gelmesi kararlaştırılmış durumda. Hemen belirteyim ki, tepkileri haklı buluyor, sonuna kadar katılıyoruz. Ancak, mademki Avrupa medeniyeti ve AB kriterlerinin samimi olmadığı, sadece Haçlı ittifakının çıkarlarını korumayı hedef aldığı noktasına gelinmiş ise hiç olmazsa bundan böyle AB’nin kapısında beklemekten, insanımıza ulaşılması gereken hedefin AB kriterleri ve Batı medeniyeti örnek gösterilmekten vazgeçilmelidir. Uzun yıllardan beri kendi kimliğimizi tamamen terk etmeden birliğe alınmayacağımızı anlatıp duruyoruz. Türkiye’nin AB içinde yeri olmadığını, iki farklı medeniyetin mensupları olduğumuzu, kimliğimizi tamamen terk edip onların boyasına boyansak bile aralarına almayacaklarını, yerimizin Haçlı ittifakı değil, İslam Birliği olduğunu Milli Görüşçüler olarak anlatmaya çalıyoruz.
 
Tüm bunların dışında AB ile uyumu hızlandırmak için bir AB Bakanlığı kurulmuş olmasına rağmen Türkiye sürekli dışlanıyor. Bu bakımdan AB’nin gerçek yüzünü görmek ve ona göre tavır belirlemek zor değil. Ayrıca, sadece referandum kampanyası münasebetiyle AB ülkeleri terör örgütlerini ve teröristleri koruyor, buna karşı bakanlarımızın seslerini duyurmalarını engelleyerek gerçek yüzlerini gösteriyor değillerdir. Yıllardan beri terör örgütlerine AB ülkelerinin kucak açtığı, destek verdiği kimsenin meçhulü değil.
 
Her fırsatta Türkiye karşıtı tutum sergilenirken bu ülkeyi yönetenlerin ısrarla kapıda beklemeyi strateji haline getirmeleri öyle anlaşılıyor ki, Haçlıları daha da küstahlaştırıyor. Bu bakımdan artık Haçlı ittifakı demek olan AB’ye karşı şimdiye kadar sergilenen tavır terk edilerek yeni bir tutum belirlemek gerekiyor. Yapılanların insan hakları ve demokrasiye aykırılığını tekrarlamanın fazlaca bir anlamı yok. Çünkü Haçlı ittifakının demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerden anladıkları bizden çok farklı. Onlar için önemli olan çıkarları. Bu arada ülkemize yönelik tavırlarını belirleyici unsur ise İslam düşmanlığı. Bu gerçeği görmek için iki bakanımızın önceden belirlenmiş programlarının engellenmesine gerek yoktu. Yani iki bakanımız planlanan programlarını uygulayabilmiş olsalardı da AB’nin ikiyüzlülüğü son bulmuş olmayacaktı. Bu bakımdan artık Haçlı ittifakını sözlü eleştirilerle bir noktaya getirmenin mümkün olmadığını görerek, AB sevdasını rafa kaldırmak gerekiyor. Bunun ilk adımı olarak AB Bakanlığı’nın iptali ya da Gümrük Birliği’nden çıkmak için harekete geçmek olabilir. Bu kararlar alınırken elbette ülkemizin çıkarları düşünülecektir. Ancak, Haçlılar üzerimize geldikçe, ikiyüzlü tavırlarını sürdürdükçe bizim sorunu bir takım beyanatlarla geçiştirmeye çalışmamız onları daha da küstahlaştırıyor.
 
Artık toplum ve özellikle de yöneticiler olarak Türkiye için Avrupa medeniyeti ya da AB kriterlerinin bir masaldan ibaret olduğunu görmek durumundayız. Masallar hayatın gerçekleri ile hiçbir zaman uyuşmamıştır. Bu noktada AB’nin bir Haçlı ittifakı olduğuna, Türkiye’nin bu ittifak içinde hiçbir şekilde yerinin olmayacağına/olamayacağına 40 yıl boyunca Milli Görüş Lideri rahmetli Erbakan Hocam dikkat çekmiştir. Ne var ki her fırsatta birçok şeyi ondan öğrendiklerini söyleyen öğrencileri AB’ye girebilmek için bir bakanlık bile oluşturdular, bu birliğe girmeyi öncelikli hedef haline getirdiler. Bu bakımdan gelinen noktada sanki onların gerçek yüzünü bilmiyor, bu hususta ikaz eden olmamış gibi tavır sergilemeleri de düşündürücüdür. Yapılacak iş teslimiyetçi tavırdan vazgeçilerek bunun net bir şekilde uygulamaya geçirilmesi gerekiyor. Bu yapılmadan bir başka dışlanma ve ikiyüzlülük karşısında, “Kimse Avrupa medeniyeti, AB kriterleri demesin” demenin bir anlamı olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi