Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Bağlarımızın kopması için ne yapmaları lazım!..

Bağlarımızın kopması için ne yapmaları lazım!..

Ülkemiz komşuları ve müttefikleri ile arasının en kötü olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bu noktaya komşularla sıfır sorunun hedeflendiği, düşmanlıkları azaltıp dostlukları artırma noktasından geldiğimiz hatırlanacak olursa dış politikada ters giden bir şeylerin olduğu, hatta ters gitmenin de ötesinde gerek komşularımızla gerek tüm müttefiklerle ilişkilerimizin berbat bir noktaya geldiğini söylemek yanlış olmaz. Bunları sadece iktidarı suçlamak için dile getiriyor değilim. Müttefik kabul ettiğimiz AB ülkeleri, ABD ve Rusya’nın hiçbir zaman Türkiye’nin dostları olmadığını, sadece bugün değil, geçmişten günümüze Haçlı ruhu ile hareket ettiklerini elbette biliyoruz. Bu gerçeği bile bile ille de bu İslam düşmanlarını müttefik ilan etmek, bunun da ötesinde AB ülkelerinin bakanlarımıza karşı uyguladıkları yasakları, ABD ve Rusya’nın Suriye’de açıktan YPG/PYD terör örgütünü Türkiye’ye tercih ettiğini göre göre tüm bu uygulamaların Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu tarafından bağlarımızı koparamayacağının ifade edilmesi ister istemez, Haçlı ittifakı daha ne yapmalı ki bağlarımızın kopma notasına gelmesi gerekir, sorusunu akla getiriyor.
 
Bir yandan, AB ülkeleri ile diğer yandan Suriye ve Irak’ta yaşananlar ülkemize yönelik bir saldırıyı gündeme getiriyor. Bu arada ABD Suriye’de PYD’yi tercih etmesi, bu konuda da yalnız olmayışı Rusya ile birlikte hareket ediyor olması ülkemizin çapraz ateşe tabi tutulduğunu gösteriyor. Zaten Başbakan Yıldırım’ın ABD’nin Rakka operasyonunda PKK’nın Suriye uzantısını tercih etmesine tepki göstererek, “ABD’nin tercihi talihsizliktir” şeklindeki değerlendirmesi haklı ve yerinde bir tepki olmakla birlikte bu tepkinin ardından ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesi hususunda bir adımın atılması gerekmez mi? En azından İncirlik Üssü’nün konumu tartışmaya açılamaz mı? Bu adım atılmıyor/atılamıyorsa o zaman sözlü tepkilerin inandırıcılığı kalmıyor. Sadece atılan her yanlış ve düşmanca adımın ardından sorunu sözlü tepkilerle geçiştirmeye çalışıyoruz gibi bir görüntü ortaya çıkıyor. Bu ise tepkilerimizin etkisini yok ediyor. El Bab’ın ardından ÖSO ve TSK güçlerinin Münbiç’e yönelmesinin ardından başta ABD ve Rusya olmak üzere bir anda oluşturulan ittifak ile Türkiye’nin Suriye’de devre dışı bırakılmaya çalışıldığı açıkça görülüyor. Medyada son gelişmelerin, “Münbiç tiyatrosu. Yazan Washington yöneten Moskova”, “Tehdit biz miyiz?” ya da, “YPG’ye koruma resmen açıklandı” veya “Rejim ile YPG el ele” başlıkları altında yer alıyor olması da sanıyorum gelişmelerin ciddiyetini göstermeye yetecektir. Söz konusu değerlendirmelerin iktidar yanlısı gazetelerde yer almasına ayrıca dikkat çekmek gerekir. Böylesine Türkiye aleyhine gelişmeler bir takım açıklamalarla geçiştirilmeye çalışılsa da bir sonuç çıkmaz. Özellikle Suriye’de sadece ABD ve Rusya değil aynı zamanda rejim de bu ülkelerle birlikte hareket ediyor. Sömürgeci güçlerin tahammülü olmayan tek güç ve ülke Türkiye diyebiliriz ki İran bile Türkiye kadar Suriye’de dışlanmıyor.
Özellikle ortak bakanlar kurulu toplantısı düzenlediğimiz Suriye yönetimi ile bugün gelinen noktanın sorumluları arasında ABD ve Rusya’nın bulunduğunu elbette görmek lazım. Çünkü işin başından beri ABD ve Rusya Suriye rejiminin çökmesinden yana olmadılar. Ancak, Türkiye’ye karşı ikiyüzlü bir tavır sergilediler. Suriye rejiminin kısa bir süre içinde çökeceğini ileri sürerek Türkiye yanıltılarak oyalandı. Ancak, işler öyle bir noktaya geldi ki artık oyun kartlar açık oynanıyor. ABD’nin YPG sevdası karşısında Rusya ile yakınlaşmada bir işe yaramamış görünüyor. Çünkü Suriye, ABD, Rusya ve rejim arasında birlikte paylaşılıyor. Bu arada PKK-YPG’ye de bir hâkimiyet alanı açılıyor. Türkiye’ye de kontrol altına aldığı alan yeter, daha ileri gitme anlamına gelen bir tavır sergileniyor. Ancak, bu alanın elden çıkma tehlikesi söz konusu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi