M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Yıldız parkında ikindi çayı

Yıldız parkında ikindi çayı

Pazartesi günü ikindi çayını Yıldız Parkında içmeye, biraz hava almaya, (kaldıysa) kuş sesi dinlemeye niyetlenmiştim. Yola çıktım, parkın ana kapısına geldim ki, otomobil girişlerine kapalı. Niçin kapalı?.. Kapatmışlar… Peki parka nasıl gireceğiz? Şuradan git, buradan sap… Ortaköye gittik, dolandık, velhasıl kapıyı bulup giremedik.
 
Parkta çay içip kuş sesi dinlemek hayallerim buhar olmuştu. 
 
Geri döndük. Ortaköyden Beşiktaşa giderken, yolda budanmış bir ağaç gördüm. Dal mal bırakmamışlar, telgraf direği gibi ortasından kesmişler. Yahu böyle ağaç budanır mı? Budama adı altında dehşetli bir ağaç katliamı yapılıyor. Bir kısmının fotoğraflarını çektirip broşür halinde yayınlamak istiyorum. Ağaçların, yeşilliğin bizim üzerimizde hakları var. Bitkilerin de dili var ama biz anlayamıyoruz. Onların haklarını korumam gerekir. 
 
Tophaneye geldik, sağa döndük, İtalyan hastahanesinin bulunduğu dik yokuştan yukarıya çıkarken sol tarafta ekolojik gıda maddeleri satan Balya Organik isminde bir dükkan var. Önünde birkaç masa… Çayı orada içtik, yanında poğaçaya benzeyen enteresan tuzlu kekler yedik. Oradan karışımı içinde siyez unu bulunan doğal bir ekmek aldım. (Siyez: Bir tür yabani buğdayın ekilip biçilmesi…) (Balya Organik, Defterdar Yokuşu, Batarya sokak 16/A Cihangir) 
 
Gelmişken biraz Cihangir’i gezelim dedik. Bir kenarda kalmış bahçeli bir köşk var ona baktık. İçinde oturan yok. Böyle bir köşkü olup da imar edip oturmayana şaşılır.
 
Çukurcumanın üst tarafındaki bir eskiciden içleri dışlarından müzeyyen (süslü, nakışlı) antüika çay fincanları aldım. Bir de Şam işi sedefli markütöri bir sehpa.
 
Bir dükkandan ithal malı çay almak istedim. Elli gramı 35 liraydı, almadım. Evdeki Yunnan çaylarıyla yetinmeliyim.
 
Saat 17’de Eminönüne geldik. Akşam trafiği başlamış. Cankurtarana tam otuz beş dakikada geldik. Yolda, şehri bu hale getirenlere beddua ettim.
 
Yıldız Parkına gidememiştim ama antika porselenler, harika bir sehpa ve çok kaliteli bir ekmek almıştım. 
 
***
 
Avrupa’da okul çocuklarının yüzde onu ile yüzde otuzu doğru dürüst yazamıyormuş. Bütün dünyada, nadir ülkeler dışında eğitim geriliyor, seviye düşüyor. Nadir ülkelerden biri Singapur.
Orada en zeki, en istidatlı, en kabiliyetli gençler eğitim fakültelerinde okuyor, öğretmen oluyor ve vasıflı öğrenciler yetiştiriyormuş.
 
Bazı ülkelerde eğitim seviyesi, yokuş aşağı, gevşemiş de olsa frenle düşüyor. Bizde iniş frensizdir.
 
Akıllı anne babalara, çocuklara okuma ve yazma zevki aşılamalarını tavsiye ediyorum.
 
İnternette güzel yazıyı öğreten siteler var. Çocuklarımız güzel yazı programlarını takip ederek inci gibi estetik yazılar yazabilir.
 
Eciş bücüş, karınca ayağı gibi kargacık burgacık okunmaz, çirkin yazı yazanlara diploma verilmemelidir. Öğretmen sayısı bir milyonu geçti. Öğrencilere bari güzel ve okunaklı yazı öğretsinler.
 
***
 
İmam Rabbanî hazretleri, 1400 yıllık İslam tarihinin müstesna ve mümtaz şahsiyetlerindedir. O bir Kur’an, Sünnet, Şeriat, Tarikat ve Hakikat Müslümanıdır. Büyük âlimdir, büyük âriftir, büyük bilgedir. Kâmil mürşiddir. Resul-i Kibriya Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemin varisidir, vekilidir, halifesidir. İkinci bin yılın müceddittir. 
 
Bir islamî sitede “Kılavuzu İmam Rabbanî Olanın…” başlığını taşıyan bir yazı gördüm. Çok üzüldüm, teessüf ediyorum. Bir Müslüman, İmam Rabbanî yolunda ve meşrebinde olmayabilir
ama bu büyük ve aziz zata asla hakaret edemez. 
 
Rüzgara tükürenler kendilerine tükürmüş olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi