Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Gereği şimdi değilse ne zaman yapılacak?

Gereği şimdi değilse ne zaman yapılacak?

ANAYASA referandumu ve AB ülkelerinin ‘hayır’ cephesinde yer alıyor olması sebebiyle ilişkiler iyice çığırından çıktı. Olay sanki karşılıklı güç gösterinse dönüştü. Elbette güç gösterisi derken silahlı çatışmadan söz ediyor değilim. Karşılıklı ölçüsü kaçan açıklamalardan söz ediyorum. Söz konusu açıklamaların içeriğini tekrarlamak niyetinde değilim. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi ölçü iyice kaçmış durumda. Bu arada Almanya ve Hollanda özelinde AB’ye yönelik değerlendirmelerin büyük bir bölümüne yıllardan beri dikkat çeker, bu birlik içinde yerimizin olmadığını vurguluyoruz. Bu bakımdan AB’de faşizmin hortladığı, gerçek yüzlerinin ortaya çıktığı, Türkiye’ye karşı düşmanca ve ikiyüzlü tavır takınıldığı gibi derlendirmeler bir gerçeği ifade etmekle birlikte tüm bu değerlendirmelerin ardından, Başbakan Yıldırım’ın, “Ya seçimlerden önce ya da seçimlerden sonra Avrupa Birliği bir tercih yapmak durumunda ve Türkiye ile ilişkileri yeni baştan gözden geçirecek, bunun başka yolu yok” demesi akla bir taktım sorular getiriyor. Söz gelimi 50 yılı aşkın bir süreden beri Türkiye kapıda bekletilirken daha 1990’larda Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bağımsızlığa kavuşan ülkeler üyeliğe alınıyorsa bu AB’nin Türkiye konusunda tercihini yaptığı anlamına gelmez mi? Türkiye bunca zamandır bekletilip ‘evet’ ya da ‘hayır’ denilmezken üyeliğe alınan ülkelerin ortak özelliğinin Hıristiyan oluşu dikkate alınırsa bu durum AB’nin bir Hıristiyan kulübü olduğunu göstermeye yetmez mi? Son bir misal daha vererek işin bu yönünü kapatmak istiyorum. O da Suriye’den ülkemize yönelik başlayan göç dalgasının ardından ülkemizdeki mültecilerin sayısı 3 milyonu aşınca bir bölümü AB ülkelerine gidebilmek için her türlü tehlikeyi göze alarak yollara düşüp, AB ülkelerinin kapısına dayanınca paniğe kapılan birlik ülkeleri alelacele Türkiye ile bir anlaşma yaptılar. Anlaşmanın ardından Türkiye kendine düşen kısmını uygulamaya koyarken AB ülkelerinin henüz bu konuda bir adım atmamış olmaları da onların tercihinin ne olduğunu göstermeye yetmez mi?
 
Şu sıralarda söylenmesi gereken husus Avrupa Birliği’nin tercihini yapmasını istemek değil, bizim tercihimizi kesin olarak ortaya koymamızdır. Bunun içinde bağırıp çağırmaya hiç gerek yok. Bir takım kararlar alınır ve adım adım uygulamaya konulur. O zaman, AB ülkelerinin tavrı da net bir şekilde ortaya çıkar. Bu noktada Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun, “AB’nin bizi oyaladığını görüyoruz. Bizim de sabrımız sınırsız değil. Vize serbestîsi gelmezse göç anlaşmasıyla ilgili adımları atacağız. Avrupa bizi oyalamasın bizde gereğini yapacağız” şeklindeki açıklaması da hep topu karşı tarafa atmaya yöneliktir. Kaldı ki, bunca yaşanan olayın ardından AB ile tek sorunumuzun vize serbestîsi gibi gösterilmesi, vizeler kaldırılırsa bunca yaşananın bir önemi yok anlamına gelebilecek böyle bir açıklama bize göre talihsizlik olmuştur. Mademki oyalandığımızın farkındayız bu noktada adım atıp net tavır belirlemek durumunda olan Türkiye’dir. Çünkü Türkiye’yi kapıdan içeri almayan, yani tercihini yaptığı halde bunu ilan etmeyen, Türkiye’yi oyalayan AB’dir. Çünkü Türkiye üye olabilmek için verilen ev ödevlerini eksiksiz yerine getirirken AB attığımız her adımı yetersiz görüyor. Daha fazlasını istiyor. Şimdilerde ortaya çıkan bir başka husus ise AK Parti iktidarının erişilmesi gereken hedefin AB üyeliği olduğu yönündeki tavrı sonucu verilen ödevler vakit geçirilmeden hayata geçirilirken, Türkiye tarafından açılmayan fasılların bir an evvel açılması istenmekte, buna karşılık bu istekler AB tarafından duymazdan gelinmektedir.
 
Sözün özü AB ile ilişkilerde tercihini gözden geçirmek durumunda olan biziz, çünkü oyalanan biziz, gereğini yapmayan AB’dir. Böyle olunca artık bu defterin kapatılması gerekiyor. Aslında AB tarafından üyelik defteri tam olarak açılmış da değil. Sadece açık gibi gösterip hep kapalı tutuyorlar. Bu bakımdan yaşanan son olaylar da AB’nin niyetini net bir şekilde ortaya koymuştur. Buna karşılık bizim niyetimizin ve ısrarımızın boşuna olduğunu görmek durumundayız. Bu noktada AB ile ilişkilerimizi gözden geçirmenin ille de bir çatışmaya dönüştürülmesi gerekmiyor. Sadece, yapılması gereken istenmeyen yerde daha fazla beklemenin insanımızı incittiğini görmek ve anlamaktan ibarettir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi