Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Babanın servetini reddeden oğul

Babanın servetini reddeden oğul

Çinli bir zenginin oğlu olan Jianlin’in babasına “senin gibi bir hayat yaşamak istemiyorum” deyip mirası reddetmesi beni şu sorulara götürdü: 
 
Oğulun babada görüp de tasvip etmediği şey nedir?
 
Ekonomik anlamda her türlü konfora sahip olan genç, acaba ihtiyacı olan sevgi ve ilgiden mahrum kalmış olabilir mi?
 
Çin’in en zenginleri arasında yer alan bir kişinin oğlu acaba baba ile ne kadar vakit geçirebildi?
 
Oğul babadan ne istemişti, nasıl bir hayat düşlemişti de ulaşamadı?
 
Oğul acaba elde edilen serveti, baba ile arasını ayıran bir araç olarak mı gördü?
 
Aslında bütün bu sorular beni tek bir sonuca götürüyor: Mirasın devriyle birlikte o mirasın dayattığı yaşam biçimi de çocuğa devrediliyor. Ve Jianlin aslında sadece babanın mirasını değil, mirasa endeksli olan yaşam biçimini de reddediyor. Genç yaşamının en güçlü en dinamik çağında babanın görmediği şeyi görüyor ve parayı değil saadeti tercih ediyor. Tamam, miras haktır ve çocuklar bunu gönül rahatlığı ile kullanabilirler. Fakat İslam’ın öngördüğü yaşam biçimi, biriktirmeye değil, paylaşıma ağırlık verir. O yüzden sahip olduğumuz imkânları ihtiyaç sahiplerine dağıtmak ve cömertliği yaymak zorundayız. Elimizde tuttuğumuz, biriktirdiğimiz her şey, hayatımıza soktuğumuz her nesne, aslında bizim öznemiz oluyor ve bizi nesneleştirerek özümüzden, ahlaki değerlerimizden uzaklaştırıyor.
 
İslam şahısların mülk edinmelerine müsaade eder fakat bunun bir elde birikmesine şiddetle karşı çıkar. Zira bu durum insanı özünden uzaklaştırır, bel hum adal dediğimiz ters istikametteki karakter ve davranışlara yönlendirir. Kamil insan ise, ihtiyaç sahibinin halini anlar, sahip olduğu imkânları onun paylaşır, onunla hemhal olur, iyiliklerin gelişmesi kötülüklerin önlenmesi için mücadele der. Kamil insan ferdiyetçi değildir, tüm toplumun faydası için çalışır, yaşamını otokritik ederek iç görüsünü geliştirir ve ahlaki manada yücelir. 
Mülkün bir yerde toplanması, kişiyi nesneleştirerek edilgen bir varlığa dönüştürür. Servetinin kölesi olan kişi çevresiyle ve yakınlarıyla bağını koparır ve yalnızlaşmaya başlar. Kör kibri artık onu yalnızlık dehlizlerine sürüklemiştir, o kendini her ne kadar üst bir konumda değerlendirse de özünden tamamen uzaklaşmıştır.
 
Mülkünün esiri olan kişi biriktirme tutkusuyla insanları küçümser, onları kendinden uzak görür yaratıcısına karşı ise nankör ve şükürsüzdür. Aşırı koruma içgüdüsüyle sevdiklerini kırar, mülkünü korumak için maskelerle dolaşır. 
 
İşte o yüzden Jianlin bütün vaktini sahip olduğu mülkün peşinde harcayan babanın bu donuk yaşantısından uzak bir hayat sürmek istiyor. Jianlin sahip olduğu imkanlarla iktifa edip kalan vakitlerini sevdikleriyle geçirmek istiyor. Yani o paraya karşı mutluluğu tercih ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi