Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Hay hay Aydın Bey öderiz... 300 milyar lira ne ki?

Hay hay Aydın Bey öderiz... 300 milyar lira ne ki?

Buyurmuş ki tosun, ‘Vatanı koruyan Genelkurmay’a sataşacağına, git askerliğini yap...’

Aklınca bu satırların yazarını güç durumda bırakacak.

İsmi de lazım değil, cismi de...

Delikanlı olmadıkları, ellerine tutuşturulan kaleme güvenmedikleri için, hemen mahkemeye koşuyorlar.

Fakirin buna tevessül etmemesi, dava açmayı ‘tenezzül meselesi’ sayması da onlar açısından bir güvence tabii... Bu yüzden, bol keseden atıp tutuyorlar...

Hiç heveslenme tosunum.

Dava açmayacağım sana.

Benim adım Aydın Doğan mı ki, küçücük bir eleştiriyi fırsat bilip soluğu mahkemede alayım? Elimde kalemim var, bizzat kendim okuyacağım canına... Tabii sen de azıcık delikanlı olacaksın, canın yandığında ‘Hakim Bey, bu adam beni dövüyor’ diye mahkemeye koşmayacaksın.

Ergenekon’cu büyüklerine de güvenme.

Efendi efendi kapışalım. Kim kimi yerse...

Kapışalım, güzelleşelim. Olur mu?

Bu arada ‘Ahmet Kekeç düşmanları’na müjde:

Değerli basın patronu Aydın Bey, ‘POAŞ’ı alırken kamu kaynaklarından kredi kullanmadın mı? Gazetelerin yalan haber yazmadı mı? Dışbank’ı yabancılara satmadın mı? TEDAŞ ihalesine girmedin mi? Genel yayın yönetmenin Başbakan Mesut Yılmaz’a küfretmedi mi?’ dedim diye dava açmış.

Hem de 300 milyar lira istiyor. Yeni para birimiyle, 300 bin YTL...

Bir de yazıyla yazayım, tam olsun: Üç yüz milyar lira.

Bu kadar parayı ne yapacak, bilmiyorum.

Umarım kamu borçlarını kapatmayı düşünmüyordur.

Neden 300 milyar lira, onu da anlayabilmiş değilim. 50 yahut 100 kurtarmaz mı? Hadi 150 olsun... 200 olsun...

Madem istiyorsunuz, biz de öderiz Aydın Bey...

Hay hay...

Emriniz olur...

Fakat siz de maaş verdiğiniz ‘adamlarınıza’ ve ‘dükkanlarınıza’ sahip çıkın biraz. ‘Dükkanlarınıza’ nitelemesinde bir hakaret, bir istihfaf yok. Elan ortağınız yahut çalışanınız konumunda bulunan Zafer Mutlu Bey bizzat buyurmuştu ki, ‘Ne gazeteciliği kardeşim? Biz burada dükkan açtık para kazanıyoruz.’

Bunu, üstelik, sahibi bulunduğunuz bir mevkuteye söylemişti.

Bu mevkutenin ismi, ‘Pazar Postası...’

Bu beyanatı kaydeden muhabirinizin ismi de Nihal Mete Ün...

Zafer Mutlu Bey’e yalancıktan da olsa bir tarizde bulunmayacak mısınız?

Maaş ödediğiniz ‘adamlarınızı’ karşınıza alıp, ‘Neden yalan haber yapıp insanın canını sıkıyorsunuz? Neden sağa sola küfrediyorsunuz? Neden bu kadar kaba, bu kadar saldırgan, bu kadar cahilsiniz?’ demeyecek misiniz?

Kendisini ‘entelektüel’ olarak pazarlayan arkadaş dahil, neredeyse en nato kafa nato mermer adamlar sizde çalışıyor.

Birkaç normal adamı dışarıda tutarsak, neredeyse hepsinin ağzı bozuk...

Biri önüne gelene ‘ahmak, kuş beyinli, snop, mide bulandırıcı yaratık, züppe’ diye sataşıyor.

Biri Başbakan’ı ‘utanmazlıkla’ suçluyor.

Biri, elalemin kıçına hortum bağlamaya uğraşıyor.

Biri, ‘Ben bir tarassut köpeğiyim’ diyor ve yönettiği gazetede tarassutu meşrulaştıracak haberler yapıyor.

Biri, Türk halkını ‘maymun’a benzetiyor.

Biri, ‘Ey kapatma davası açan Başsavcı... Başbakan’ı vurmak için elinde tek kurşun var. Vurdun vurdun... Vuramadın, olacakları sen düşün artık!’ kabilinden akıl-fikir yazıları yazıyor.

Bu ‘adamınız’ üstelik, ‘Türkiye, Türkiye’ye bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir’ demiş, diyebilmiş bir adamdır. Bir ‘çakma liberal’dir...

Bunlara bir itirazınız olmayacak mı?

Madem 300 milyar lira isteyecek kadar yüzgöz oldunuz, bu kadarcık talebimi de ‘anlayış’la karşılarsınız artık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi