Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Cümle Âlemin Efendisi’ne (s.a.v.) hâlnâme

Cümle Âlemin Efendisi’ne (s.a.v.) hâlnâme

Zamana kendinden bakılan, bütün zamanı kendinde gösteren ayna, aynasında iki dünya huzurunu bulduğum Efendimiz.

Önce kuşların yuvası bozuldu dünyada. Ufuklarından çekildi fecir pırıltıları. Bir çiçekle, bir yüreğe insafı yok zamanın.

Bir çığlık yükseliyor dünyadan, insanların ruhu mâsiva pazarında. Çiğniyorlar Hak muştulayan mabetleri, dillerinden karanlık akıyor. Sulara gam düşmüş hilkatine kir karıştığından; kötülük, zulüm ve korku kol geziyor.

Mâveraî geceler kör bir kuyu artık dolunaysız. Şimdi her şey sırrına aykırı dünyada. Ne saadet asrında doğan güneş doğuyor her sabah, ne muhabbetin kaynağı bugün levh-i mahfuz.

Bühtan satan harâmiler dolaşıyor has bahçede. İz kalmadı “levlâke levlâke” sırrından. Virâneye dönmüş dünyayı yeniden gülden terinizle vahiy medeniyetine döndürünüz.

Sen’i çok göresim geldi ey Resûller Resûlü! Yüreğime derman olan kokunuzu özledim. Rüyalarıma giren Hira Dağı’ndaki ayak izlerinize, Sevr Mağarası’ndaki dokunduğunuz yerlere dokunmak istiyorum.                                         

Kalpsiz mekânlardan, insanların kıyıcılığından kaçıp Medine-i Münevvere’de yaşamak ve kalp âfetlerine uğramadan Ravzâ-i Mutahhara’da ruhaniyetinize sığınmak istiyorum.

Yok edilen merhamet duygusunu, güzellikleri katleden çirkinlikleri, yürek yakan savaşları, ümmetin adam sıkıntısı çektiğini, Müslümanların birlik olamadıklarını, yüreğimi kanatan bütün olup bitenleri makam-ı huzurunuzda anlatmak istiyorum.                                                                                                          

Yüce aşkları, temiz fıtratları yok eden kirli insan medeniyetlerinden münezzeh kalpgâhınıza varıp yüreğimi kavî kılmak, bu âcizin boynunda vebal olan insanların günahları ve günahlarım için şefaat istiyorum. Huzurunuzda diz vurup af dilemek istiyorum.

ALLAH’IN, KALBİNE BAKTIĞI; CEBRAİL’İN, GÖĞSÜNÜ SIKTIĞI EFENDİMİZ

Allah’ın, kalbine baktığı; Cebrail a.s’ın, göğsünü sıktığı Efendimiz,

Hira’da başlayan sızılarınızla tâlim ediyorum her vakit. Mâsivadan kurtulup gül devşireceğim mübarek terinizden. Gül kokulu terinizi ve ulvî sızılarınızı toplayıp yüreğime ahretime azık yapacağım.

Bütün dâvam sızılarınızı yaşatmak. Ne mutlu Sen’den sızı alabilenlere. Dünya onlarındır, âhiret de onların olacak.

Sana salât ü selâm ederken matematik biter, akla veda edilir, dörtten üç çıkarsa bir kalmaz. Sana salât ü selâm ederken su içilmez, su ateşi söndürür, ateşli bir hâldir içimdeki Sen’den.

Sana salât ü selâm ederken gülünmez; hüzünle, gözyaşıyla kıvranarak mübarek yüreğinize varılır. Sana salât ü selâm ederken nimete gark’olunmaz, bütün âzalar ateş topağı gibi aşka kesilir. 

TUT YÜREĞİMİ EFENDİMİZ, YÜREĞİM SANA MUHTAÇ

Huzurunda bulunamadığım Efendimiz! Dilâsâ bir güldesteydi Veda sözleriniz. Dildâr öğütlerdi gönül kapımıza bıraktıklarınız.

Asr-ı saadet hasretiyle döktüm Eyyüp gibi gözyaşlarımı. Yolunuzu gözledim hep kandil gecelerinde.

Âsumâna yükselen, kelimelere dökülen dualarım mübarek yüreğinize sokulmak içindir. Tut yüreğimi Efendimiz, yüreğim Sana muhtaç.

Efendimiz’e olan hasretim ulvî ateş gibi yüreğimi sarıp dilimden çıkıyor. Dolunaylı bir seher vaktinde salât ü selâm edip, Efendimiz’e yolladım. Efendimiz’in dâr-ı bekâda tebessüm ettiğini söyledi kalbim.

O seher vaktinden sonra her yer Efendimiz, her yer gül, bütün zaman hasret, bütün zaman Efendimiz oldu gönül gözümde. Mâsivayı terk ettim, gönül aynamı cilaladım, imanımı kavî kıldım, dünyayı sırtımdan attım o tebessümden sonra…  

Kâinatın künhüne açılan âyettir O. Mazlumların umut kapısıdır O. Karanlık devirleri nurlu şafaklara çevirendir O. Câhiliye İdrakleri kül eden nur-ı beyza bir aşktır O.                                                          

Hz. Mevlânâ’nın sözüyle: “Yaşadığım müddetçe Kur'an'ın kölesiyim ben / Seçilmiş Muhammed’in yolunun toprağıyım ben / Benimle ilgili kim bundan başka bir şey söylerse / O kişiden de söylediği sözden de şikâyetçiyim ben.”

Mum’un etrafından dönen pervâne’yim şimdi. Mum’un, yâni Efendimiz’in ateşinde yanma tâlimi yapıyorum. Geceler boyu gönlümde ateş, dilimde Gül’ün adı... Bir gün vuslat gecesine döner, Sevgili Gül tebessüm eder diye beklerim hep.                                                                                                                         

Efendimiz’in mübarek yüzüne bakacak yüzüm olsun diye canımı yakan ateşleri, hüzün ve hasretten dökülen gözyaşlarımı biriktiriyor ve âhiretin kapısına varıp divane gibi “açın kapıları” demeye hazırlanıyorum.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Doğan İlbey Arşivi