Yusuf Kaplan

Yusuf Kaplan

Türkiye’siz yeni bir dünya kurulamaz...

Türkiye’siz yeni bir dünya kurulamaz...

Küresel sistem çöktü.
Yeni bir dünya kurulacak.
Yeni bir dünyanın kurulmasında, Türkiye, iyi hazırlanırsak, yeniden kurucu rol oynayacak...

Biiznillah..

OSMANLI'NIN TASFİYESİ VE AVRUPA'NIN TARİHTEN ÇEKİLİŞİ...

Yüzyıl önce Osmanlı tasfiye edildi ama bir dünya düzeni inşa edilemedi.

1648 yılında Vestfalya Anlaşması'yla birlikte kurulan Avrupa Dünya Düzeni, bir yandan Avrupa'daki iç savaşları ve çatışmaları sona erdirdi, ulus-imparatorluklar üzerinden sömürgecilik ve emperyalizm saldırılarılarını küre ölçeğine genişletti. Ama öte yandan da, her yeri dize getiren Avrupalılar, Osmanlı'yı dize getirmekte çok zorlandılar.

Sonunda 20. yüzyılın başında Osmanlı'ya ölümcül darbeyi vurdular, Osmanlı'yı tarihten uzaklaştırdılar ve Osmanlı coğrafyasını paylaşmaya başladılar.

Avrupalılar, Osmanlı'nın durdurulmasıyla önlerindeki en büyük engeli bertaraf ettiklerini düşünüyorlardı. Osmanlı'yı tasfiye etmek ve parçalamak üzere tasarlanan Birinci Dünya Savaşı'nın meyvelerini yemeden Allahu Teâlâ İkinci Dünya Savaşı'nın başlarına belâ etti.

Onların bir oyunu varsa, Allah'ın (cc) da bir oyunu, planı vardı:İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupalı emperyalist devletler birbirlerinin boğazlarına çullandılar. Savaşın sonunda hem Avrupa Dünya Düzeni çöktü hem de Avrupa tarih yapan bir aktör olarak tarihten çekildi.

Soğuk Savaş döneminde Amerika hem Avrupa'ya hem de dünyaya çeki düzen verdi.

Burada Amerika derken ülkenin ekonomisine, dış politikasına, medyasına, akademyasına, silah endüstrisine hükmeden Amerika'daki Yahudi gücünü kastettiğimi hatırlatayım münhasıran.

Osmanlı'nın tasfiyesi, Avrupa'nın da tasfiyesini getirdi.

Ama özellikle Yahudilerin kontrolündeki küresel kapitalist sistem, merkez İslâm coğrafyasında Osmanlı'dan boşalan vakumu doldurma savaşı verdi, Yahudileri bölgenin kalbine yerleştirdi: Yahudiler üzerinden bölge cehenneme çevrildi.

KÜRESEL SİSTEMİN BAASÇILIK HAMELELERİ VE BUNLARIN KISA DEVRE YAPMASI

Gelinen noktada karşımıza çıkan manzara şu: Osmanlı'nın beş asır barış yurdu kurduğu üç kıtanın kesişme noktasında oluşan vakum, küresel sistem tarafından doldurulamadı.

Arap dünyasındaki Sovyetler'in de içinde aktör olarak yer aldığı küresel sistem güdümlü, özellikle de İngiliz icadı Arap milliyetçiliği ve Arap sosyalizmi gibi sonuçta Baasçılık'ta birleşen hareketler yarım asırda çöktü, yerine coğrafyanın ruh köklerinden beslenen İslâmî oluşumlar yerleşmeye başladı.

İşte ne olduysa bundan sonra oldu: İslâm, küresel sistemin lordları ve NATO gibi kurumları tarafından “küresel sistemin önündeki en büyük tehdit” olarak konumlandırıldı.

Küresel sistem, terörle mücadele stratejisi adı altında terörle özdeşleştirdiği İslâmî söylemlerin ve hareketlerin İslâm dünyasına çeki düzen verebilecek bir konuma gelememeleri için her yola başvurdu: İşgaller, iç-savaşlar, kabile, meşrep çatışmaları, etnik çatışmalar gibi bölgeyi, hatta bölge ülkelerini paramparça edecek bütün şeytânî stratejileri hayata geçirdi.

TÜRKİYE'NİN YARMA HAREKÂTLARI...

Bütün bu parçalama stratejilerinden etkilenmeden yoluna devam eden tek ülke Türkiye oldu. Ama Batılıların hedefindeki asıl ülke de Türkiye'ydi: Türkiye'nin küresel sistemin kontrolünden çıkmaması, bölgede etkin bir güç konumuna yükselmemesi de en temel stratejileriydi Batılıların.

Türkiye, Kıbrıs Harekâtıyla küresel sisteme teslim olmayacağına dair önemli bir “nota” vermişti deyim yerindeyse...

İşte ondan sonra Türkiye önce iç savaşın eşiğine sürüklendi, sonra da askerî darbe yedi.

Türkiye, teslim bayrağı çekmeye niyetli değildi.

Rahmetli Özal, Karadeniz İşbirliği Teşkilatı'nı kurdu ama defteri dürüldü, öldürüldü. Bu proje, Orta Asya'ya koridor açacaktı. Başlamadan bitirildi.

Ardından rahmetli Erbakan, cumhuriyet tarihinin en büyük projesi D-8'i kurdu ve küresel sisteme meydan okunmuş oldu böylelikle.

TÜRKİYE'SİZ BİR DÜNYA KURULAMAYACAĞI ANLAŞILDI...

2000'li yılların başında küresel sistem, renkli devrimlerle bölgeye çeki düşen veremeye kalkıştı. Her yeri düşürdüler. Ama Türkiye'yi düşüremediler.

Erdoğan, Türkiye'nin ekonomisini, stratejik hedeflerini büyüttü, medeniyet coğrafyasına yaydı: Böylelikle korunaklı bir duvar ördü.

İşte bu korunaklı duvar, içerden ve dışardan yapılan bütün siyasî, ekonomik, etnik saldırıları püskürtmeye yetti: Gezi kalkışması, 17-25 Aralık saldırısı ve nihayet 15 Temmuz saldırı ve işgal girişimlerinin hepsi bu korunaklı duvara çarptı ve püskürtüldü.

Türkiye yaklaşık iki yıldan bu yana, özellikle de Fırat-Kalkanıoperasyonundan sonra bölgede inisiyatifi eline almaya başladı: Hem küresel sistemin lordlarının oyunlarını bozdu hem de yavaş yavaş oyun kurucu bir role kavuştu.

İşte Erdoğan'ın sadece bir ay içinde yaptığı ve yapacağı önemli görüşmeler ve ziyaretler, bütün bu zorlu mücadelelerin meyvesidir: Putin'le görüşüldü, Hindistan ve Çin ziyaretleri gerçekleştirildi. Sırada Trump görüşmesi, NATO ve Brüksel toplantıları var...

Bütün bunlar, Türkiye'nin dünyanın stratejik olarak en etkili 10 hatta 5 ülkesinden biri konumuna ulaşmasını sağladı.

Artık Türkiye'siz bir dünya kurulamaz. Bu anlaşıldı.

İYİ HAZIRLANIRSAK TARİHİ BİZ YAPARIZ YENİDEN...

Fakat asıl iş, asıl büyük iş şimdi başlıyor: Batı uygarlığının felsefî olarak çöktüğü, dünyaya söyleyeceği hiç bir şey kalmadığı, sadece işgallerle hegemonyasını idame ettirmeye çalıştığı; Japonya, Çin, Hindistan ve kısmen Rusya'nın kapitalist sistem tarafından yutulduğu ve uyutulduğu bir zaman diliminde, dünya yeni bir medeniyete gebe...

İşte bu medeniyet fikrini dünyaya sunabilecek özgüvene, tarihî derinliğe ve aktüel imkânlara sadece Türkiye sahip. Bu yakıcı gerçeği, Batılılar bizden daha iyi biliyorlar; o yüzden Türkiye'yi kuşatıyorlar.

Ama köprünün altından çok sular aktı...

Türkiye, önümüzdeki süreçte, hem ekonomik ve stratejik gücünü tahkim etmeli hem ülke içinde barış, kardeşlik ve huzur ortamını kalıcı olarak tesis ederek ülkeyi bir güven adasına dönüştürmeli hem de kısa, orta ve uzun vadeli programlarla düşünce, eğitim, kültür, medya, sanat alanında bir medeniyet fikrinin tohumlarını gergef gibi örecek, 10 yılda 100 yılın tohumlarını ekecek zorlu bir yolculuğa soyunmalı...

Eğer bu üç yolculuğu özenle ve dikkatle gerçekleştirebilirsek, dünyanın geleceğinin şekillendirilmesinde yeniden kilit rol oynayabiliriz -Allah'ın izniyle.

Vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Kaplan Arşivi