M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Ümmet Birliği ve Hilâfet

Ümmet Birliği ve Hilâfet

ON milyonlarca Müslümanın gündeminde HİLÂFET, ÜMMET BİRLİĞİ, İTTİHAD-I İSLAM, MÜ’MİNLERİN KARDEŞLİĞİ konuları ve maddeleri yer almalıdır.
Bu konuları İslam düşmanları, gayr-i müslimler işleyecek değil.
 
Müslüman kesimin âlimleri, fakihleri, şeyhleri, münevver ve ziyalı kişileri, üstadları, reisleri, ağabeyleri, seçkinleri; halkı Ümmet birliği ve Hilafet konusunda şuurlandırmalıdır.
Halka, Ümmet birliği ve bütün mü’minlerin biat ve itaat ettiği râşid bir Halife olmadan; kurtulamayacakları, aziz olamayacakları, zillet ve esaret içinde sürünüp duracakları, düşmanlarının maskarası olacakları anlatılmalıdır.
Ümmet birliği ve Hilafet kavramını bilmeyen, ittihadı İslam’ı istemeyen Müslüman çok eksik ve kötü bir Müslümandır.
Müslümanların ehliyetli bir İmam veya Halife seçip ona biat ve itaat etmeleri vaciptir.
 
Ulema, fukaha, meşayih bu konuda on milyonlarca Müslümanı eğitmeli, aydınlatmalı, uyarmalı ve bilgilendirmelidir.
Bendeniz okuduğunuz bu yazıyı yirmi sene önce yazamazdım.
Zalim faşist egemen azınlık vesayet rejimi buna izin vermezdi. 
 
Vay Ümmet diyor, vay Halife diyor diyerek beni tutuklar, ağır ceza mahkemelerinde yargılar, ağır hapis cezaları verirler, zindanlarda çürütürlerdi. 
Ümmet birliği ve Hilafet konusu İslam’ın temel değerlerindendir.
Katoliklerin Papa’sı olabiliyor da, Müslümanların Halifesi niçin olamazmış?
 
Anglikanların Canterbury başpiskoposu oluyor da, Müslümanların niçin Halifesi olamazmış?
Laik Kemalist rejimin, genel müdürlük seviyesindeki Diyanet Başkanlığı, Hilafetin yerini tutamaz.
Ümmet birliği ve teşkilatı olmazsa Müslümanlar hür olamaz.
Hilafetsizlik esaret, zillet getirir.
 
Halifede şu şartların ve sıfatların bulunması gerekir:
Birincisi: İslam’ı iyi bilecek, dinde fakih olacak.
 
İkincisi: Ehliyetli ve liyakatli olacak.
 
Üçüncüsü: Yüksek ahlak ve karaktere sahip olacak.
 
Dördüncüsü: Müstakim yani doğru ve dürüst olacak.
 
Beşincisi: Âdil olacak.
 
Altıncısı: Halifeliği kendisi istemeyecek, istenen olacak.
 
Yedincisi: Resulullahsallallahu aleyhi ve sellem efendimize iki koldan (Şeriat ve Tarikat) irtibatlı, biatli olacak.
 
Sekizincisi: Muhlis (ihlaslı) ve muslih (ıslah edici) olacak.
 
Dokuzuncusu: Müdebbir ve kiyasetli olacak.
 
Onuncusu: İhlaslı, salih, veli bir kul olduğu için AllahüTealanın yardımına nail olacak.
 
1920’li yıllarda Osmanlı Hilafetini kurtarmak, ayakta tutmak için, o tarihte İngiliz boyunduruğu altındaki Hindistan Müslümanları Hilafet komiteleri kurmuşlar ve ellerinden geldiği kadar çalışıp çırpınmışlardı. Günümüzde hürriyet ve imkan var ama Türkiye
Müslümanları Ümmet birliği ve Hilafet için gereği gibi ve topluca çalışmıyorlar.
Bu, ihmalin ötesinde büyük bir günahtır, vebali ağırdır.
 
Ümmet birliği ve Hilafet olmazsa âkıbetimizin; Irak, Mısır, Libya ve Suriye Müslümanlarınınki gibi olmasından korkulur.
AllahüTeala, Peygamber (Salat ve selam olsun ona), Kur’an, akl-ı selim; bize Ümmet birliğini, İmam-ı Kebire itaat ve biati emrediyor ama biz buna kulak asmıyoruz, günlük dedikodularla, yapay gündem maddeleriyle, cıvık magazin haberleriyle meşgul oluyoruz. Bunun sonu iyi olmaz.
 
Sürü sepet cemaat, tarikat, grup, hizip, fırka, sekt, parça var ama Ümmet yok, birlik yok.
Her devirde bir tek gavs olur, bugün bin gavs var!..
İrtidat aldı başını gidiyor, feryad edip önlemeye çalışan yok.
Gerekli dâvet ve tebliğ yapılmıyor, halk dinini ve ilmihalini doğru dürüst bilmiyor.
Namaz kılanların oranı yüzde ona düştü.
 
Vakit namazlarında, bilhassa sabahları camiler boş.
Ramazan günlerinde cayır cayır açıkta oruç bozuluyor.
Cuma ezanı okununca çarşılar pazarlar, sokaklar, caddeler adam dolu.
Fısk ve fücur ayyuka çıktı, büyük günahlar açıkta, açıkça, küstahça, meydan okurcasına, fütursuzca işlenir oldu.
Birtakım bezirganlarşer’î tesettüre aykırı rezil kıyafetler ihdas ettiler.
 
Ölmüş Mutezile mezhebi hortlatıldı.
Dinde reformcular, yenilikçiler, değişimciler, tarihselciler, light ve ılımlı İslamcılar, onlarca sapık bid’at fırkası cirit atıyor.
Bunlarla gereği gibi mücadele edilemiyor, halk uyarılamıyor.
Fırka-i NâciyeEhl-i Sünnet garip kaldı.
Din hizmetleri paraya indekslendi. Para din iman oldu.
Farzlar ihmal, terk ve tatil edildi, nafile umre farz haline getirildi.
 
Zina, riba, yüksek bina yaygınlaştı.
Cahil ve gafiller, cep telefonunu fetiş ve statü haline getirdi, dinî değerleri ve kavramlara vermediği değeri ona verdi.
Kur’ana,. Sünnete, Şeriata, fıkha uygun şekilde zekat verilmez oldu.
Daha yılı dolmadı, dinî bir cemaat darbe teşebbüsüne girişti.
En son Mekke-i Mükerreme’de sopalı, kanlı kavga yapıldı.
 
İslamî hizmetler ve faaliyetler için halktan, yılda milyarlarca dolar yardım parası toplanıyor; ortak ciddî bir plan, program, proje olmadığı için gereken hizmetler yapılamıyor.
Bu yaşa geldim, Müslüman kesindeki on muhterem büyük zatın bir arayla gelip de ümmet birliğini kurmak, Hilafet-i islamiye kurumunu canlandırmak, ortak bir hizmet ve ıslah projesi hazırlamak için müzakere ettiklerini, karar aldıklarını görmedim.
Resulullah din nasihattir buyurmuş, Müslümanlar nasihatsız kaldı.
Dinî hizmetler ticarete, şahsî menfaate alet edilir oldu.
 
Müslümanlar ümmet birliğini kurmazlar, başlarına ehliyetli bir Halife seçip ona biat ve itaat etmezlerse kurtulmaktan ümitlerini kessinler.
Resulullah Efendimiz buyurmuşlar: “İslam garip geldi, garip gidecek (avdet edecek).”

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi