Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Anlamak ve anlaşılmak

Anlamak ve anlaşılmak

Meryl Streep bir insana verilebilecek en değerli şeyin empati olduğunu ifade eder. Yani iletişim halinde olduğunuz kişiye odaklanmanız ve onun ifadelerine onun nazarı ile bakabilmeniz, onun algı alanına girebilmeniz o kişiye yapılabilecek en büyük yardımdır. İnsan yavrusu dünyaya geldiğinde başkalarını anlama potansiyeline sahiptir. Çocuğun sahip olduğu bu potansiyel anne babanın desteği ile gelişme imkânı bulur. Bu konuda yapılan araştırmalar, sahip olduğu nöronlar sayesinde insanın, karşı tarafı sadece izlese dahi onların duygularını hissedebildiğini göstermektedir. Dünyaya yeni gelen bir bebek, annenin dokunuşlarından, yüz ifadesinden kendisine nasıl bakıldığını hissedebiliyor. 
 

ANLAMAK SABIR İŞİDİR

Bir insanı anlamak, ona yanındayım, ihtiyacın olduğunda elinden tutabilirim mesajı verebilmektir. Olayları onun duyguları ile yeniden ele alıp değerlendirebilmek ve onun acısını hissedebilmektir. Bu sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Emek, sabır, anlayış, vicdani duyarlılık, samimiyet ve cesaret isteyen bir şeydir. Karşı tarafı anlayabilmek için o kişinin sokağına girip, elinden tutmak ve düştüğü yerden kaldırmak gerekir. Bunu ancak yaşamlarını iyilik ve erdem üzerine kuran duyarlı kişiler yapabilirler.
 

SESSİZİĞİN ARKASI

Hayatta öyle kişilerle karşılaşırsınız ki, derdinizi anlattıkça deşarj olacağınız yerde yalnızlığınızın daha da arttığını hissedersiniz. Karşınızdaki kişi yüzünüze hissiz bir duvar gibi bakmaktadır. Ve siz konuştukça o sizden ziyade kendi dünyasına dönmekte ve kendi meramını anlatmaktadır. Böyle durumlarda sessizliğe çekilir ve durgun bir deniz gibi beklersiniz. Yanınızda hemen yakınınızda onlarca insan vardır fakat sizi görebilen ve halinizi anlayabilen tek kişi dahi yoktur. Sessizliğin arkasında ise derin bir hıçkırık vardır….
 

ANLAŞILMAYA İHTİYACINIZ VARDIR

Bazen bir yakınınıza derdinizi açar ve onun sizi anlamasını beklersiniz. Ama nafile. Karşınızdaki kişi daha siz sözü bitirmeden başlar akıl vermeye. Eğer diye başlar söze sonra kendi yaşamından örnekler verir, sizi sabırsız olmakla, zayıflıkla ve başarısızlıkla suçlamaya devam eder. Siz ağzınız açık vaziyette karşı tarafa odaklanır ve karşınızdaki kişinin susmasını beklersiniz. Fakat onun susmaya hiç niyeti yoktur, sizin üzerinizden kendini tatmin etme ve bir baskı oluşturma hevesine kapılmaktadır. Az sonra ortamdan uzaklaşır ve evinize doğru yönelirsiniz. Fakat zihninize takılan o soruya hiç cevap bulamazsınız. Derdinizi açtığınız kişi sizi neden suçlamaktadır? Ya da iç dünyasında yaşadığı yetersizlik ve değersizlik duygularını neden sizin üzerinizden gidermeye çalışmaktadır? 
 

BİR SÖZ 

Varlığı bir şey kazandırmayan şeyin yokluğu bir şey kaybettirmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi