Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Karar vermek durumunda değil miyiz?

Karar vermek durumunda değil miyiz?

ABD ve AB ile ilişkilerde isteklerimizin ve beklentilerimizin dikkate alındığını söylemek mümkün değil. Türkiye’nin ısrarlarına rağmen ABD Suriye’de operasyonu YPG ile birlikte yürüteceğini net bir şekilde ortaya koydu. Gerçi Türkiye’ye bir takım sözlü teminatların verildiği anlaşılıyor ama bu sözlü teminatların ne ölçüde hayata geçeceği şüpheli. AB ile ilişkilerimizde de son sözü onlar söylüyor. Bu bakımdan gerek ABD gerek AB ile ilişkiler toplumu rencide ediyor. Artık, insanımız ilişkilerde sadece dışımızda verilmiş kararlara uymanın ötesinde kendimizin verdiği kararların hayata geçirilmesini istiyor. Aslında gelinen noktada ABD ve AB ile ilişkilerin sıkıntı verdiğinin, buna daha uzun süre evet denilemeyeceğinin başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere Başbakan ve Dışişleri Bakanı da farkında. Yapılan açıklamalar bunu gösteriyor. Mesela, Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün yaptığı konuşmada, “Bizi sürüm sürüm süründüren AB’nin kapıkulu değiliz” diyerek tepkisini bir kez daha ortaya koyuyor ve bu tepkisi ile de insanımızın duygularına tercüman oluyordu. Ancak, aynı konuşmada Gümrük Birliği Anlaşması’nı yenileyerek yolumuza devam edeceğimizi de ifade ediyordu. Aslında, birliğe girmeden Gümrük Birliği Anlaşması yapan bizden başka bir ülke yok. Daha baştan AB Türkiye ile Gümrük Birliği Anlaşması imzalayarak kalıcı olarak kapıda tutma niyetini ortaya koymuş oluyordu ama bu anlaşma insanımıza AB’nin kapısını açacak diye takdim edildi. Takdimin yanlış olduğunu, AB’nin Türkiye’den alacağını aldığını, içeri girmemize gerek olmadığını göstermiş oldu.
 
Bu arada İncirlik Üssü deyince akla ilk olarak ABD gelir. Diyebiliriz ki, bu üs ABD ile birlikte zikredilmekteydi. Son yıllarda birde devreye Almanya girdi. Hatta, Suriye’ye yönelik operasyonlar için oluşturulan ABD’nin başını çektiği koalisyon ülkeleri de hatırlanmaya başlandı. İncirlik Üssü deyince öncelikli ülke ABD olmakla birlikte son zamanlarda bu üsteki askerlerini ziyaret etme maksadıyla Almanya sıkça parlamenterlerini göndermeye başladı. İzinsiz, ellerini kollarını sallayarak gelip gitmek isteyen Almanlar Türkiye’den izin çıkmayınca da sanki kendi topraklarına girişleri yasaklanıyormuş havasına büründüler. Bunun sonucu olarak da bir takım tepkiler sergiliyorlar. Bununla da kalmıyorlar sıkça, “İncirlik’ten çekiliriz” mesajı veriyorlar. Sanki keyif bağışlıyorlar. Çekilirseniz çekilin deyip son sözü söylememiz gerekiyor ama bu hususta da AB’de olduğu gibi son sözü söylemeyi geleceğe erteliyoruz. Kısacası, bizimle ilgili konularda kararı muhataplarımıza bırakıyoruz. Galiba bizim bu tavrımız iyi niyetli olmayan muhataplarımızı şımartıyor. Ancak Türkiye’nin de sabrının kalmadığı ortada. Almanya’nın, “İncirlikten çekiliriz” mesajına Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Yalvaracak değiliz. Kendileri bilir, gülü güle deriz” diyerek tavrımızı ortaya koyuyor. Bu tavırda toplumu rahatlatacak nitelikte ama değişen ne diye soracak olursanız değişen bir şey yok. Çünkü ABD ve AB ile ilişkilerde nedense son sözü söylemiyoruz. Bizim hakkımızdaki kararı muhataplarımıza bırakıyoruz. Bu ise toplumsal rahatsızlığı giderek artırıyor. Bu değerlendirmeyi sözün gelişi yapıyor değilim. İktidarın yaptıracağı bir araştırma Türk toplumunda artık AB’ye girelim diyenlerin sayısının çok gerilediğini gösterecektir. ABD ile ilişkiler ve özellikle de İncirlik Üssü’nün kapatılması da insanımıza sorulsa bu konuda da çok büyük oranda, “Kapatılsın” sonucu çıkacaktır. Yapılmış bazı araştırmalar bu gerçeği ortaya koyuyor. İncirlik Üssü’nün kapatılması için belki referanduma gerek yoktur, hükümetin alacağı bir karar ile kapatılabilir ama artık şu AB üyeliğinin kesin bir sonuca bağlanması gerekiyor ve hususta da son sözü milletin söylemesi doğru olacaktır. Böylece hem iktidarın eli muhatapları karşısında güçlenecek, hem de belirsizliğe son verilmiş olacaktır.
 
Yetkililerin doğruları söylemesi, insanımızı rahatlatıyor ama tüm tepkilerimize rağmen hiçbir şey olmamış gibi ABD ve AB ile ilişkilerin sürdürülüyor olması, yapılan açıklamaların, sert tepkilerin anlamını yitirmesine sebep olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi