Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

EE’ee!..

EE’ee!..

Frankfurt
60. Frankfurt Kitap Fuarı'ndayım. Kültür Bakanlığı'nın konuğuyuz. Aslında biz bireysel konuklar değiliz; "Frankfurt'a konuk olan Dünya Kültürleri" programı çerçevesinde konuk ülke olarak buradayız.
500'den fazla yazar ve yayıncı burada. Sergiler, forumlar, Ahmet Haşim'den Yaşar Kemal'e, Orhan Pamuk'a, Osmanlı'dan, Modern Türkiye'ye film gösterileri, oyunlar, gösteriler, konserlerden Türk toplumunda Yahudi yaşamından kesitlere, Türkiye'de Hıristiyanlara, İslâm'da cinsiyetlerarası ilişkiye kadar ne ararsanız var.
Bu arada, bu vesileyle onlarca kitabın Almanca'ya çevrildiğini de söyleyelim.
Karagöz, Noel Baba, Mevlana, Doğu-Batı ilişkileri, Türkiye'nin nereye gittiğini sorgulayan forumlar.
Sadece Türkiye yok tabii. Dünyanın beyin gücü burada. Kehanetten magazine, dinden siyasete, bilimden ekonomiye ne ararsanız var.
Ve tabii bu fuara damgasını vuran 2. olgu e-book şair 'yazısız, pulsuz dilekçe'den söz ediyordu yıllar önce. Eskiden dilekçelere pul yapıştırılırdı. Kenan Paşamız 12 Eylül sonrası bu uygulamayı yeniden başlattı.
Şimdi artık kağıtsız, kalemsiz kitap dönemi başlıyor.
Birkaç hafta önce 2 matbaacı ile konuştum. Biri matbaacılığın geleceğinden kaygılı idi. Ötekisi, daha uzun yıllar sonra belki diyordu.
Fransa kağıtsız-kalemsiz öğrenim için düğmeye bastı ve pilot uygulamayı başlattı. Bu arada e-paper, yani e-kağıt dönemi de başlıyor. Tekrar tekrar kullanılan boyaya gerek duymayan, selüloz ve tek kullanımlık yazı kağıtlarının papucu dama atılıyor.
Ne yayıncı, ne dağıtım, ne kitapçı kalacak. Tabii bu durumda matbaa sektörü de küçülecek. Daha ekonomik, daha hızlı ve daha etkin bir okuma.
Tabii buna uygun yazılımlar da geliyor. Artık "yabancı dilde" olduğu için okuyamadığınız kitap kalmayacak. Gözünüz yoruluyorsa yazıyı sese çeviren programlar da hazır.
Yıllar önce IBM Viavoice ile bu kapıyı aralamıştı. Artık sıradan bir işbu.
Çocuğunuzun bir yıllık kitap, defter, kağıt, kalem, çanta parasına bütün eğitim hayatı boyunca kullanacağı bir e-book yani e-kitab'a sahip olabilirsiniz. Daha doğrusu e-library/e-kütüphaneye. E-book'unuza sadece ders kitaplarını değil, ansiklopedi, sözlük, atlas, her şeyi yükleyebilirsiniz.
111 ülke 7000 yayınevi, binlerce yazar, yüzlerce etkinlik. O kadar insan kalkıp buralara geliyor; etkinliklerin çoğunu izlemeniz mümkün değil. Eş zamanlı birçok etkinlik var. Oysa bunları artık dünyanın dört bir yanında real time/gerçek zamanında ve geri çağırmalı olarak izlemek, tartışmalara interaktif bir şekilde katılmak mümkün. İsterseniz programları dilediğiniz zaman geri çağırmalı olarak izleyebilirsiniz.
Bilişim ve Genom, tarihi daha öncesine hiç benzemeyen bir şekilde dönüştüreceğe benziyor. Bu fuarda bunun izlerini görebiliyorsunuz.
Uzaysal ve uzamsal, ilişkilendirilmiş bir veri tabanı üzerinden, bilgiye zaman, mekan ve tema tanımları ile 3 boyutlu bir şekilde ulaşmak mümkün.
3G gelmeden 4G'yi konuşmaya başladık. Int.2 gelirken Int.3'ü konuşuyoruz. Yeni teknolojiler test edilmeye başladı bile.
Türk Telekom'un Int TV'si ya da "akıllı ev" projesi sadece lüx konutlar için değil. Yakında "herkes için teknoloji" paketinde yer alacak. Bu iş e-book/e-kitapla kalmayacak e-education/e-eğitim/int.üni, e-market, e-business/e-iş, e-devlet diye uzayıp gidecek.
Bugünkü e-devlet uygulamalarını unutun, onlar çok basit. Bekleyin, göreceksiniz daha neler olacak!
Biz burada geleceğin dünyasını konuşalım derken, birileri hep 301'i youtube'yi soruyor. Ergenekon'u, çeteleri, darbeleri soruyor. Tam da Cumhurbaşkanı, Kültür Bakanı bu sorulara cevap vermeye çalışırken Başbuğ'un sert açıklamaları işin tuzu biberi oldu. Frankfurt Uluslararası Kitap Fuarı'nın onur konuğu Türkiye için talihsiz bir gelişme oldu bu durum. Biz ne anlatmaya çalışıyoruz Ankara'da neler oluyor! Türkiye'nin onur konuğu olduğu bir fuarın açılışında, Türkiye Cumhurbaşkanı özgürlüklerden, barıştan, demokrasiden söz ederken gündem bir anda tepetakla oluyor. TSK'nın başarısını kanıtlamaya çalışırken Türkiye kaybediyor. Türkiye kaybederken TSK kazanamaz oysa! Bu tür zamansız, üslûbsuz çıkışlarla Türkiye hep kaybetti ve kaybetmeye devam ediyor.
Yanlış bilgi veren değil, yanlış bilgi vereni haber verenler azarlanıyor. Hayır! Böyle bir şey kabul edilemez!
Bilgi vereni cezalandıracaksanız, ölenlere cenaze töreni düzenlerken, yaralı askerleri hapse mi tıkacaksınız! Şehid askerlerin mektuplarını, not defterlerindeki bilgiler için ne yapacaksınız!
Hayır Paşam! Mızrak çuvala sığmıyor! Basını azarlamaktan vazgeçin, içinizdeki yanlış yapanları soruşturun.
Eminim ki Başbuğ göreve gelmeden önce, bu işlerin böyle olmasını beklemiyordu. İsmi etrafında farklı beklentiler vardı. Ama hal ve gidiş iyi değil. Böyle giderse gelecek günler geçen günleri aratır.
Neyse kitap fuarı ile ilgili notlarımıza yarın devam edelim
Selâm ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi