Lütfü Oflaz

Lütfü Oflaz

Bana havlayacağına karşımdakine havlasın!

Bana havlayacağına karşımdakine havlasın!

Akif Emre ile tanışmamız vefatından kısa bir süre önce gerçekleşmişti.

Tanıştırıldığımızda Akif Emre bana, “Sizin vicdani öncülüğünüz, vicdani bakış açınız, emperyalizme, kapitalizme karşı duruşunuz ve mütevazı yaşam tarzınız beni çok etkiledi” demişti.

İktidara yakın medya içinde vicdanıyla yazan, tetikçilik yapmayan bir kalemdi.

Ne yazık ki vefatından sonra Akif Emre için “Yandaş mahalleden bir tetikçi eksildi”, “Yeni Şafak gazetesinden bir tetikçi eksildi” denmesi, onun ölümü kadar üzdü beni.

Bunu hak etmemişti.

Onun için “Yandaş mahalleden bir tetikçi eksildi” diyen vicdansızlar, tetikçinin ta kendisiydi.

Bunlar için değil mi ki karşı mahalledeydi; öyleyse tetikçi olan da olmayan da birdi.

Vicdanıyla yazan ile tetikçilik yapan aynı kefeye konulursa, bu tetikçiliği özendirmez mi?

Hangi mahalleden olurlarsa olsunlar, hangi siyasi görüşü taşırlarsa taşısınlar, tetikçileri sevmem.

Onlarla dostluk etmem. 

Benim için tetikçilik köpekliktir!

Yeri gelmişken bu konuda bir anımı anlatmadan geçmemeli.      

Geçmişte kendisi gibi büyük kapitalistleri ağır şekilde eleştiren bir yazım hakkında Sakıp Sabancı’yla yaptığımız görüşme, bir ara oldukça gerginleşmişti.

Bunun üzerine kendisine “Sizler eleştiriden değil dalkavukluktan hoşlanıyorsunuz. Sizlere dalkavukluk eden gazetecileri, yazarları seviyorsunuz” diyerek tepki göstermiştim.

Sakıp Sabancı’nın bu tepkime verdiği karşılığı da hiç unutmamacasına not etmiştim.

Sakıp Sabancı, benim bu tepkim üzerine önce aramızdaki gerginleşmiş havayı yumuşatmaya girişmişti.

Sonra da “Bizlere dalkavukluk edenleri severiz, ama onlara saygı duymayız” demişti.

Ardından da eklemişti:

İnsan köpeğini sever, ama köpeğine saygı duymaz ki!

Evet, tetikçiler de tıpkı köpekler gibidir!   

Sahipleri onları sever; ama onlara saygı duymaz ki!

Anı anıyı açarmış; nitekim bu anı aklıma eski başbakan ve cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’le ilgili bir anımı getirdi.

Süleyman Demirel 12 Mart askeri darbesiyle devrilmiş, ancak kendisini deviren 12 Mart darbesinden bir süre sonra yine iktidara gelmişti.

İşte bu anı Süleyman Demirel’in yeniden iktidara geldiği o döneme aitti.

O dönemde ben Süleyman Demirel’in, geçmişte kendisine karşı darbe yapan Faik Türün gibi bazı emekli generalleri, devlet kuruluşlarının yönetim kurullarında görevlendirmesinin ya da milletvekili seçtirmesinin nedenini anlayamıyordum.

Dahası, Faik Türün gibi darbeci, faşist, işkenceci generalleri yanında barındırdığı için Süleyman Demirel’e kızıyordum.

O dönemde evindeki bir görüşmemizde Süleyman Demirel’e “Faik Türün gibi size karşı darbe yapmış generalleri niçin yanınızda barındırıyorsunuz” diye sordum.

Süleyman Demirel gevrek gevrek gülümseyip “Bir zamanlar darbe yapıp beni devirdiler; ama şimdi karşımda hazırolda durup bana topuk selamı veriyorlar. Onun gibileri bu durumda görmekten hoşlanıyorum” dedi.

Ardından  “Hem bana havlayacaklarına karşımdakilere havlasınlar! Onları niye yanımda barındırdığımı şimdi anladın mı” diye de ekledi.

Dedim ya, sahipleri tetikçileri sever; ama onlara saygı duymaz ki!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Oflaz Arşivi