D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Dil arenası!

Dil arenası!

“Türk Dili Yılı” güzide basınımızın şanına lâyık şekilde kamuoyunun gündemine girdi! Türkçenin içinde bulunduğu durumdan en fazla mes’ul olan kesim iletişim alanında bulunanlardır. Elbette bu işin ilim cihetinde olanları unutmuş değiliz; onlar arka planda oldukları için tesirleri ona göredir fakat basın yayın kesimi öyle mi?

Büyük çoğunluk günümüzde gazetelerden, radyolardan, televizyonlardan gördükleri, duydukları ile amel ediyor; konuşuyor veya yazıyor. Dilimizin tarihî akışı içinde anlam dünyamıza mal olmuş kelimelerin yerine hiçbir zihnî ameliye yapmadan, dilimizdeki karşılığını araştırmak zahmetine girmeden, ingilizce veya fransızcadan bir kelimeyi koyuvermek ve bunu reklam edercesine ısrarla kullanmak elbette kitleleri etkiliyor. Bir süre sonra bu “modalaştırılmış” kelimeler esas kelimelerimizi unutturuyor.

Dildeki bu şuursuz değişimin varacağı nokta, bir yabancı kelimenin kendi akraba kelimelerini davet etmesidir.

Bunun bilmişlik olarak tezahür eden züppelik arka planı herkesin malûmu.  Fakat asıl önemlisi, zihin tembelliğini besleyen tarafı. Bir süre sonra günlük dili kullanan kesimler, bilhassa siyasîler de bu sele kapılıyorlar. İnovasyon fuarı açılışı yapan bakanlarımız, lansman toplantıları icra eden bakanlıklarımız, performans ölçen bürokratlarımız.

Basın yayın organlarımızda dili önemseyen bir tavır görmek zor. Eskiden kültür sanat sayfaları yapan, dil ve edebiyat bahislerine yer veren yazarlar istihdam eden basın yayın kuruluşları şimdi siyaset ve ekonomiden öteye gitmiyor. Tabii spor ve bilhassa futbolun vazgeçilmezliğini de unutmayalım.

Çocuklarımız neden kitap okumuyor? Bıraktık çocuklarımızı, okur yazarlarımız, yüksek tahsillilerimiz, daha ötesi öğretmenlerimiz ve üniversite hocalarımız neden okumuyor?

Çünkü bunun vasatı yok! Ayda bir bazı gazetelerin verdiği kitap ekleri istisna, yayın alanıyla ilgili haberler, bilgiler basın yayın kuruluşlarında dolaşımda değil.

Televizyon programlarında her hususta vır vır konuşan zevatın elinde kitap gören var mı? Hadi kitap olmasın, kitaba atıfta bulunan var mı? Sıradan malumatı sürekli tekrarlamak, ilim kisvesi giydirilmiş amiyane bilgileri pazarlamak bizi nereye götürür ki?

Şimdi okur yazarımız çok, üniversitelerimiz öğretim üyesi fabrikası. Fason akademisyenler yüksek liselerde gündüz yetmiyor geceleri de ders veriyor.

Bundan hasıl olacak bir şey yok!

“Türk Dili Yılı” dolayısıyla yapılacaklar ancak iletişim alanında görünür hale gelirse kamuoyuna mâl olur. Bu görünürlüğün derecesine göre Türk Dili Yılı ilânı bir sonuç doğurabilir. Bugüne kadar güzide basınımızın konuyu gerçek anlamda ele aldığına şahit olamadık. Bir tek kapalı ve açık spor mekanlarına “arena” adını verme furyası karşısında Cumhurbaşkanımızın tepkisi basına malzeme olabildi.

Evet, bizim için arena son on, on beş yılın kelimesi. Daha önce “kapalı spor salonu” ve “stadyum” vardı. Her ikisine de arena denilmesinin sebebi ne ola ki? Şu itiraz haklı elbette: “Bu isimler ne zaman verildi?” Burada dil şurunun sadece yüksek derecede okur yazarları değil herkesi kuşatması gerektiği ortaya çıkıyor. Arena diyenler “final four” da diyor. “Süper lig” yine bu alanın kelimesi. Ya “play-off” neyin nesi? Skor, fikstür...liste uzayıp gider.

Eskiden “Milli lig” vardı. Neden “süper lig” oldu? Ne demek süper? İngilizce “super”i ünlü sözlükçümüz Mustafa Nihat Özön 1961’de yayınlanan Türkçe-Yabancı Kelimeler Sözlüğü’nde “üstün, üstünde anlamlı bir ön ektir” şeklinde açıklıyor.

“Milli lig”in üstüne neden “süper lig” çıktı?

Bunun düşünüldüğünü sanmıyorum. Süper kelimesi bugün bu anlamının ötesinde kullanılıyor. Hani olağanüstü bir şey görünce “süper” deniliyor ya... Bunun türkçesi “müthiş”dir, “olağanüstü”dür, “fevkalade”dir! Futbola yerleşen kelimeler zamanla diğer alanlara doğru yayılıyor.

Spor terimlerini neden türkçeleştirmedik?

En önce ata sporumuz at yarışları ile ilgili 1930’larda yapılanlara bakalım. “At meydanı”nı “hipodrom” yaptık. “Sipahi Ocağı”nı “Jokey Klubü”ne çevirdik. “Binici”ye “sipahi” derdik, nedense “jokey” demeye başladık!

“Dil devrimi” dediğin böyle olur çelebi! Maksat dili devirmek!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi