Halil Mert

Halil Mert

Şanlı Ordumuz, Şehadet ve Şehid Aydoğan Paşa

Şanlı Ordumuz, Şehadet ve Şehid Aydoğan Paşa

Çin Seddi’nden Viyana’ya..

Sibirya’dan, Afrika’ya..

Adalet götüren Türk Ordusu.

İslam’ın sancağını,

Allah’ın ahkâmını,

Âleme haykıran,

Alperenleri ile

Gülümüz (SAV)’in sevgisini dağıtan

Büyük Türk Milleti..

1000 yıldır Anadolu, Balkanlar, Kafkasya, Hicaz, Yemen, Mısır, Trablus… Ümmetle devlet olduk, Devlet-i Aliye olduk. Merhum Abdulhamid Han’ın ifadesiyle, İslam’ın emrinde Hükümet-i Türkiye olduk…

1000 yıldır Haçlı Batı binbir kılıkta bizimle savaşıyor. Biter mi bu savaş. Biter de nasıl? Ya biz İslam’dan dönüp, onların dinine gireceğiz, ya bizi toptan yok edecekler, ya da kıyamet kopacak. Tabii bizim duamız her zaman “Yarabbi, hidayet ver!” Ancak düşmanlığa devam edenle de aman dileyene kadar savaşacağız.

Son 200 yılda teknolojinin de gelişmesi ile düşmanlığın binbir çeşidini gördük. En kötüsü de içimizdeki ihanet o kadar büyüdü ki, kılıktan kılığa girip saldırıyor hayasızca..

Mübarek şehid mangamız vesilesi ile hatırladıkladıklarımı paylaşağım sizlerle.

Öyle bir manga olmuş ki, Tümgeneralden Uzman Çavuşa.. Ülkemin Dağlarını tutmuşlar. Kime karşı; ihanete karşı, işbirlikçi bölücülüğe karşı..

Ne için peki?

Vatan için.

Milletimiz için.

Dinimiz ve İmanımız için.

Devletimiz ve Bayrağımız için.

Bu değerleri kim öğretti bize peki?

Ninelerimiz, dedelerimiz öğretti.

Ya onlar?

Onlara binlerce yıllık mazimizden gelen yiğitliğimiz ve cihangirliğimizin üzerine İslam’la şereflenmiş töre, gelenek, örf ve Allah’ın Ahkâmı ile ALPLER olmak, ALPERENLER olmak öğretildi. İmanı, yüreği ve bileği güçlü olmasa Milletimiz bu toprakları bırakın YURT yapmayı tutunabilir miydi?

Türk Tarihini, savaşlarımızı kupkuru akılla izah edebilir misiniz?

40 bin kişilik Ordusu ile Malazgirt’te 200.000 kişilik Bizans Ordusu’na taarruz eden Alparslan’ı anlayın hadi. O kıtalar arası yapılan seferleri ve fetihleri..

Sırp Sındığı’nda Hacı İlbey’i, Niğbolu’yu, Mohaç’ı, Plevne’yi hatırlayın.

Yüzbaşı Aydoğan Aydın’ın sınırlarımızın ötesinde dağda ihanetle savaşırken, son isteğini soran Tugay Komutanına, “Tüm ateşleri üzerimize kaydırın Komutanım, yoksa burası düşecek.” demesini ve tüm topçu atışlarının üzerlerine yapılması ile boğaz boğaza çatışmadan çıkmalarını..

Her bir muharebemiz adeta Bedir, adeta Uhud değil mi?

Merhum Devre Arkadaşım Aydoğan Aydın Hakk’a yürüdü.

30 koca yıl gece gündüz ülkemin dağlarında ve sınır boylarında görev yaptı.

Yetim yaşadı, çocukları ile birlikte olamadı onları zaten yeti bırakmıştı, sonunda yetim öldü. Dilerim Milletimiz hatırasını yetim bırakmaz..

Fetö İsyanı’nda ülkemizin en önemli tugaylarından birinin Komutanıydı. Kayseri’de konuşlanmış tugayına operasyon bölgesinden sahip çıktı. Hainlere fırsat vermedi.

Vefatının ardından birileri Atatürkçü bir subaydı dedi, birileri Mütedeyyin bir subay.. Aydoğan Paşa sağ olsa ve O’na sorulsa idi o sadece kendisini “Türk Subayı” olarak tanımlardı.

Ömrümüzün sonbaharına girerken bakıyorum, yiğitliğimize, fedakârlığımıza, vatan sevgimize Atatürkçülük denen tanımlanmamış ideoloji ne kattı? Peki, tam karşısında durduğunu değerlendirdiğimiz geleneksel cemaat yapıları, sözde İslamcı duruşlar? Onlar ne kattı?

Ben bu soruya cevap vereceğim de herkes kırılacak. Sorunun cevabını vicdanlara bırakıyorum.

Sadece şunu düşünün.

Dağlarda şehid olan yiğitlerin ailelerine bakın.

O yiğitleri yetiştiren Ana, babalara bakın…

15 Temmuz’da kimseden haber ve talimat beklemeden gözünü karartıp tankların, uçakların üzerine yürüyen yiğit insanlarımıza bakın. Türk, Kürt, Sünni, Alevi, Çerkez, Boşnak, Arnavut, Gürcü, Arap vb. demeden…

Bunları kaçı sizin Atatürkçü tanımlarınızın içinde ya da Mütedeyyin tanımızın içine giriyor. Evet, her iki gurubunda aşağılayıp sokakta selam vermeyeceği toplum kesimi değil mi? Seçimlerde, askerlik hizmetinde, fedakarlık gerektiren zamanlarda hatırlanan insanlar..

Biriniz “Yobaz” dedi o insanlara, diğeriniz “Cahil”..

Biriniz “gerici” dedi, diğeriniz camide bile selam vermedi.

Bu milleti aşağı gören herkes, her kesim dilerim Allah’tan rezil olsun, zelil olsun…

Şimdi kendisini Milletin üzerinde ve farklı gören her kesime soruyorum. “Bir tane Aydoğan Aydın yetiştirdiniz mi? Bir tane dahi yetiştirebilecek gayret ve değerler manzumeniz var mı? Çoğumuz kaba tarafgirlikle menfaat edinme yer tutma derdindeyiz. Ama bakın bu milletin evladı, Allah’ın huzurunda, Milletin gönlünde yer tutmuş. Şehidlerin manevi ağırlığı çöktü ülkemin üzerine farkında mısınız? Aynı manevi örtü Merhum M. Yazıcıoğlu’nun vefatında da sarmıştı yurdumu.

Aydoğan Aydın’ı içi ve yüreği boşalmış okullarımız yetiştirmedi ya da şu, bu cemaati. O’nu gariban ve cahil addettiğiniz İmanlı bir Anadolu Anası yetiştirdi.

Duyun, görün.. Kendisini Kemalist, İslamcı, Türkçü vb. tanımlayanlar.

Sol mu? Onlar kırmızı kurdeleli hain kızın taziye çadırında. Onlar yok zaten bizim cephemizde. İhanetle kol kola girmişler…

Alınan alınsın, gücenen gücensin.

Benim diyeceğim herkes aynaya baksın.

Biz “Milletimizin verdiklerini nerede, nasıl kullanıyoruz?” diye sorsun kendisine.

Biz nerede hata yapıyoruz diye de sorsunlar..

Siyasiler, kanaat önderleri, yazarlar, çizerler, enteller, münevverler… Hocalar, hacılar, dedeler, şeyhler.. Kendisini toplumun üzerinde ve önünde gören herkes..

Haydi, gelin bir Aydoğan Aydın yetiştirin. Dağlara heybeti ile yürüyen, havası ve endamı ile yürüyen bir yiğit yetiştirin. Kendi topçu ateşlerini tuttuğu dağlar düşmesin diye geri de çekilmeyip üzerine isteyen Ulubatlı Misali bir Kahraman yetiştirin. O kahramanı binbir yoklukla bir Anadolu Anası yetiştirdi. Kimsenin haberi bile olmadı çektiklerinden.. Hala dağlar kahraman dolu çatışıyorlar. Hala şehirler kahraman dolu. Bakın yiğit polislerimize.. Kim biliyor onlar ne yaşıyor, aileleri, anaları, babaları.. Ya çocukları ve eşleri?.. Kim haberdar onlardan? Fetih Süresi ile çatışmaya giden bu yiğitlerden ve ailelerinden haberdar mısınız?

Umurunuzda mı?

İhaleler, işler, kolay kazançlar mı tek dert? Yoksa istismar edeceğiniz yeni insanlar mı?

Ben bu mübarek Ramazan Gününde herkesi birazcık düşünmeye, Allah’tan korkarak vicdanlı olmaya, Yüce Ruhlu Milletimizi sevmeye, yürekli olmaya, insanlarımız arasında çıkacak fitnelere karşı durmaya ve uyanık olmaya davet ediyorum.

Ne mutlu heybetle Hamza Misali şahadete yürüyenlere..

Ne mutlu Ülkesi, Milleti, Ezanı ve Bayrağı için sıra dağlar gibi duranlara..

Ne mutlu ulvi hedefleri için süfli hayatlardan geçebilenlere..

 

“Hanke'ye ağıt

"Doksan kişiydik biz o gün.

Aç, susuz, uykusuz.

Nasır tutmuş ayaklarla, yürüyorduk kaygusuz.

Sis, çamur, kanla, terle, üzerindeydik bulutların.

Ayrım Hanke Yaylası'nda, yeşerirken umutlarım.

Soğuk namlular elimizde, yürüyorken dağlara.

Şehitlerden selam geldi, savaşan tüm sağlara.

Uzaklarım yakınlaştı, inancımla, davamla.

Uyan Hanke geliyorum, heybetimle, havamla".

1992, Topçu Üsteğmen Aydoğan AYDIN”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Mert Arşivi