M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Eliyle ve diliyle…

Eliyle ve diliyle…

İslam’ın temel prensiplerinden biri şudur: “Müslüman o kimsedir ki, onun elinden ve dilinden insanlar emin (güvende) olur.” Müslüman, Müslümanların kurdu değil, meleğidir. Müslüman olmayan kimseleri, bilgisi kültürü ilmi irfanı hikmeti, ahlakı fazileti, güzelliği, hali ile hayran bırakır, İslama çeker. Müslüman bilhassa komşuları ile iyi geçinir. Olgun Müslüman o kimsedir ki, bilerek bir karıncayı bile incitmez. Müslüman, çevresini tertemiz tutar. Burnunu sildiği kağıt mendili otomobilin camından yola atan kişi, kesinlikle olgun ve kibar Müslüman değildir. Müslüman kalp kırmaz, gönül yıkmaz. Müslüman açıkça herkesin arasında yemez içmez. Böyle bir şey mürüvvete aykırıdır. Olgun Müslüman eşittir âdil ve insaflı insan… Halkın bir kısmının maddî sıkıntı çekerken Allahtan korkan hayâlı Müslüman, imkanı olsa da lüks, israflı, ihtişamlı bir hayat sürmez. Müslüman, piknikten dönerken bir tek çöp bırakmaz. Müslümanı görenin içi açılır. Abusülvech (asık ve ekşi suratlı), diliyle herkesi inciten Müslüman çok eksik bir kimsedir. Eliyle ve diliyle insanlara zarar vermeyen iyi Müslümanlar; aile terbiyesiyle, İslam okullarında iyi eğitim almakla, İslam toplumunda, Fütüvvet ahlakı ile yetişir.
***
 
Cuma Namaz Cami İmam
 
 * CUMA namazlarında, öğle vakti girer girmez Ezan okunmalıdır.
 
* Ezan okunur okunmaz, cumanın ilk Sünneti kılınmalıdır.
 
* Cumaya gelen Müslümanların büyük kısmının vakitleri dardır.
 
* Memur, işçi, esnaf, tezgahtar onlar hemen namazı eda edip işlerine döneceklerdir.
 
* Yaşlılar abdest konusunda zorlanabilir.
 
* Öğrenciler okulu bırakıp camiye gelmişlerdir. Onların da vakti azdır.
 
* Ezan okunduktan sonra va’z u nasihati uzatmak, vakti dar olan Müslümanlara zulm olur.
 
* Cuma namazı bittikten sonra, va’z u nasihate devam edilebilir. Vâiz başarılı ise, cezb edici konuşma yapabiliyorsa, vakti müsait olan Müslümanlar, bir müddet daha camide kalıp onu dinleyebilir.
 
* İşi dar olan Müslümanlar düşünülerek, Cuma hutbesi uzun olmamalı, fakat çok tesirli olmalıdır. 
 
* Minberler, Resulullah efendimizin (Salat ve selam olsun ona) makamıdır. O makamda cemaatten para istenmemelidir.
 
* Camilerde makbuzsuz, hesapsız, kitapsız para toplanmamalıdır.
 
* Cuma namazı kılındıktan sonra, sünnet ve zuhr-i âhir kılınmadan tesbihata geçilmesi yanlıştır, Ehl-i Sünnete aykırıdır.
 
* Ülkemizde, Hanefî fıkhına göre cumanın şartları konusunda şüphe ve tereddüt bulunduğu için ihtiyaten zuhr-i âhir namazı kılınmalıdır.
 
* Hutbe okunurken konuşan birine sus demek bile caiz değildir.
 
* Cuma namazı ve diğer bütün namazlarda baş takkeyle, sarık ile, arakiye ile, islamî bir serpuş ile örtülü olmalıdır. Bu, namazın edeb ve sünnetidir. Resulullah efendimiz (Salat ve selam olsun ona) ihramlı olmadığı zamanlarda, bütün ömrü boyunca bir kere bile başı açık olarak namaz
kılmamıştır. Biz namazı, o nasıl kılmışsa öyle kılmakla vazifeliyiz.
 
* Cuma ezanı okununca Müslümanlar iş yerlerini, dükkanlarını, büro ve ofislerini, atölyelerini kapatıp, ticaret ve alış verişe ara verip camilere gitmelidir.
 
* Cuma ezanı okunduktan sonra ticarete, alış verişe devam etmek cumhura göre haramdır. Bu vakitte yapılanın ticaretin, kazanılan paranın hayrı ve bereketi olmaz.
 
* Cuma namazı esnasında iç ezanı okunup hatip minbere çıktıktan konuşmak caiz değildir.
 
* Camiye girerken cep telefonu kapatılır ve camiden çıkıncaya kadar açılmaz.
 
* Telefonu cami içinde sessize almak bile caiz değildir, mutlaka kapatılmalıdır.
 
* Cuma namazı esnasında telefona bakmak, telefonu kurcalamak, mesaj atmak, mesaj okumak büyük görgüsüzlük, laubalilik ve terbiyesizliktir.
 
* Camide köpek oturuşu ile oturmak edebe aykırıdır.
 
* Camide (zaruret olmaksızın) ayaklarını uzatarak oturmak terbiyeye aykırıdır. 
 
* Üzerinde yazı ve resim bulunan tişörtlerle camiye girmek edebe aykırıdır.
 
* Madenî sesli hoparlörleri 65-70 desibelden daha fazla açarak ezan okumak cahilliktir.
 
* Camilerdeki ses düzeni, ruhsatlı akustik elemanları tarafından yapılmalı ve ayarlanmalıdır. Akustik kültürüne sahip olmayanlar bu işe karışmamalıdır. 
 
* On on beş kişilik küçük bir cemaate namaz kıldırırken imamın, önündeki sabit mikrofon yetişmiyormuş gibi, bir de yakasına mandallı seyyar telefon takması ibretlik bir hadisedir.
 
* Cuma namazının farzı bittikten sonra, cami içinde ve kapısı önünde ciyak ciyak yüksek sesle bağırarak para toplamak görgüsüzlüktür, ayıptır. Böyle bir şey sünnet ve zuhr-i ahir namazlarını kılan, tesbihat yapan, Kur’an dinleyen cemaati rahatsız ve tedirgin eder.
 
* Vaazlarda ve hutbelerde gramer yanlışı yapanlar ehliyetsiz ve kültürsüz kimselerdir.
 
* Bazı zamanlarda, bilhassa 28 şubattan sonra, bazı hutbelerde “Büyük kurtarıcı…” edebiyatı yapanlar büyük vebal altına girmiştir. Tevbe ve istiğfar etmeleri, tecdid-i iman ve nikâh eylemeleri gerekir.
 
* Vaaz ve hutbeler, hitabet edebiyatının başarılı örnekleri olmalıdır.
 
* Cemaati uyutan, esneten, ilgisini çekmeyen hutbeler… 
 
* Hutbe okunurken cemaat uyanmalı, pür dikkat kesilmeli, heyecanlanmalı, titremeli, bir kısmı hüzünlenip ağlamalıdır, arada bir bayılanlar olmalıdır.
 
* Hutbelerde tesiri (etkisi) olmayan ucuz edebiyat yapılmamalıdır.
 
* Siyasî otorite hutbelere karışmamalıdır.
 
* Camilerin kapılarına, içlerine Latin yazısıyla saçma sapan, gülünç levhalar konulmamalıdır. (Klimayı karıştırmayınız… Saatin ayarına dokunmayınız… Pabuçlarınızı üst rafa koymayınız… Camimizde XYZ kamera sistemi vardır… gibi)
 
* Camilere, secdeye mani olan kalın halıfleks ve yaygı serilmemelidir.
 
* Cami altlarındaki, bahçe ve avlularındaki WC’lerin reklamı yapılmamalıdır.
 
* Camii bahçesinde top oynamak yasaktır gibi gülünç ve cahilce ilanlar asılmamalıdır. (Doğrusu Camii bahçesi değil, cami bahçesidir.)
 
* Çok mühimdir) Cami imamı, maaş, ücret, para karşılığında namaz kıldırma memuru değil, din önderidir.
 
* İmamların camilere lise ve üniversite gençliğini çekmeleri gerekir. 
 
* İmamlar camilere yüksek elit tabakayı, seçkinleri çekebilmelidir. 
 
* İmamlar zülcenaheyn olmalıdır, yani hem Şeriat, hem de Tarikat-ı Muhammediye kanatları bulunmalıdır.
 
* İmamlar karizmatik olmalı, Müslüman halkı cezbetmelidir.
 
* İmamlar cami çevresindeki fakirleri, miskinleri, sıkıntıya düşmüş mültecileri, güçsüzleri, perişan güçsüzleri, ihtiyaç sahiplerini tesbit etmeli ve onlara zekat verilmesini ve yardım edilmesini sağlamalıdır. 
 
* Camiler İslam kültür merkezleri gibi çalışmalıdır.
 
* Camilere siyaset sokulmamalıdır.
 
* Camilere cemaatçilik, tarikatçılık, hizipçilik, fırkacılık, holiganlık, militanlık, meşreb taassubu sokulmamalıdır.
 
* İslamî geleneksel sanatlardan biri ile meşgul olan, ürün veren, talebe yetiştiren imam; sanat ve estetik boyutu olmayandan daha üstündür, daha hayırlıdır, daha faydalıdır.
 
* Camilerde Fırka-i Nâciye Ehl-i Sünnet ve Cemaat dairesinde ilmihal, akaid, ahlak dersleri verilmelidir.
 
* Camiye gelenlerin her yeni günü, bir öncekinden daha iyi, daha üstün olmalıdır. 
 
* Camiler ilim, irfan, hikmet, kültür yuvaları olmalıdır.
 
* İmamlar faydalı, kaliteli kitaplar yazmalıdır ama bunları camilerde satmamalıdır.
 
* Cami imamlarının ilmini, irfanını, faziletini, meziyetlerini, üstünlüklerini din düşmanları bile kabul ve tasdik etmelidir.
 
* Cami imamlarının, geçimleri için maaş almalarına izin, fetva ve ruhsat verilmiştir ama cami imamları, imamlıkla zengin olmamalıdır. (Bir sanatla iştigal ediyorsa, mesela hattat ise bundan para kazanabilir ama asla bezirganlık yapmamalı, para hırsına kapılmamalıdır.)
 
* Camilere kaba saba zevksiz berbat kitap rafları, dolaplar, ayakkabılıklar konulmamalıdır.
 
* Camilere, sanat değeri yüksek ayet, hadis, hikmet hatlarının replikaları asılmalıdır. (Tarihî camilerimiz orijinal levhalarla doluydu, son otuz yıl içinde bunlar namussuz eşkıya tarafından yok edilmiştir. Bu vakfedilmiş eserleri çalanlar mel’undur.)
 
* Camilere yürüyen veya yürümeyen ışıklı yazılar konulmamalıdır.
 
* Camilere çok zevksiz, çok sanatsız, çok kaba kırmızı ışıklı namaz vakitleri levhaları konulmamalıdır.
 
* Camilere ucuz, çirkin, pilli saatler asılmamalıdır.
 
* Büyük camilerin imamlarının edebiyat, tarih, sanat, mimarlık, şehircilik, hikmet kültürleri yüksek olmalıdır.
 
* Yakın tarihte Üsküdar İskele meydanı Valide camii imamı olan hezarfen Necmeddin Okyay, aziz dostu hattat ve neyzen Emin efendi vefat ettiğinde üç lisanda, Osmanlıca, Arapça, Farsça tarih düşürmüştür. Kendisi hat üstadı idi, sanat boyutu yüksek kitap ciltleri yapardı, ebru sanatkarıydı,
ok ve yay uzmanıydı, Toygartepedeki evinin bahçesinde 400 çeşit gül yetiştirir, bunların Latince isimlerini bilirdi.
 
* İskenderpaşa camii imamı Mehmed Zahid efendi hazretleri Nakşibendî şeyhiydi, zülcenaheyndi, âhir ömründe Hasan Çelebi’den hat dersleri almaya başlamıştı. İmamlık yaptığı cami beş vakitte dolar taşardı. Orası sanki bir Kâbetü’l-uşşaktı. 
 
* 1960’lı yıllarda Kırklareli’nde imamlık yapan Abdülhamid hocayı ortaokullu ve liseli gençler o kadar çok severlerdi ki, cami bir gençlik merkezi haline gelmişti. 
 
* Ümmet-i Muhammed’in (Salat ve selam olsun ona) en zeki, ruhen en soylu, en yüksek karakterli, en ehliyetli, en liyakatli, en istidatlı, en ihlaslı, en fedakâr, en azimli, en başarılı, hizmet konusunda (olumlu mânada) en hırslı gençleri cami imamı olarak yetiştirilmelidir. 
 
* Camiler ihlasla, planlı programlı şekilde yapılan İman, İslam, Kur’an, Sünnet, Şeriat, ahlak, hikmet, kültür hizmetleri mekanları ve merkezleri olmalıdır.
 
* Mihraplara vasıflı, güçlü imamlar geçirilirse camiler dolar taşar, sabah namazlarında bile, bugünkü cumalardakinden fazla cemaat toplanır. Böyle imamlar namaz kılanların, oruç tutanların çoğalmasına vesile olur. Onlar Müslümanları derler toparlar, ittihad-ı İslam ve iman kardeşliğinin
kuvvetlenmesi için çalışır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi