Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Suriye bölündü, kaynaklar paylaşıldı

Suriye bölündü, kaynaklar paylaşıldı

Her ne kadar bazıları hâlâ Suriye’nin bölünmediğinden, toprak bütünlüğünün devam ettiğinden, bunun için de ısrarlı bir şekilde her fırsatta, “Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız” açıklaması yapsalar da, gelinen noktada Büyük Ortadoğu Projesi’nin Suriye ayağında da sona gelinmiş görünüyor. Sözü, ‘biz demiştik, baştan beri bu gerçeği hatırlatmıştık’ noktasına getirmek istemiyorum ama Suriye’de bir dönem muhaliflerin Genelkurmay Başkanlığı’nı yürüten Selim İdris’in ülkesinde gelinen noktayı ifade eden açıklamalarını aktarmak istiyorum. Bizim haklı çıkmamız çok önemli değil ama, Irak’tan sonra Suriye’nin de parçalanmış olması sıranın ülkemize gelmekte olduğunu göstermez mi? Yıllardan beri Milli Görüşçüler bugün itiraf edilen hususlara dikkat çekiyor, Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanlığına soyunmanın meziyet olmadığını hatırlatıyorlar. Bu rağmen Suriye’de çatışmaların hemen başlamasının ardından ABD’nin dolduruşuna gelerek Esed’in bir-iki ay içinde iş başından uzaklaştırılacağını tekrarlayıp durdular. Ama aradan 6 seneden fazla bir zaman geçti, Esed görevinin başında ve milyonlar ya ülkelerini terk etmek zorunda kaldılar ya da hayatlarını kaybettiler. Kandırılmak kandıranların ikiyüzlülüğünü gösterir ama, kanmanın da sorumluluğu yok mudur?
 
Bu hatırlatmanın ardından İdris’in neler dediğine geçmek istiyorum.
 
İdris, yaptığı açıklamada, ABD, Avrupa ve Rusya’nın Suriye’yi fiilen paylaştığını, şartlar olgunlaşınca mevcut durumun resmiyet kazanacağını belirterek, “Yeraltı kaynakları için süren paylaşım savaşı ise daha da kızışabilir” diyor. Aslında masa başında Suriye’nin yeraltı kaynaklarının paylaşımı da büyük ölçüde yapıldı. Birtakım pürüzlerin olması bu paylaşımın yapılmadığı anlamına gelmiyor. Böylece Suriye’de başlatılan çatışmalar önceden belirlenmiş iki hedefe de ulaşmış bulunuyor. Bu iki hedeften ilki Suriye’nin parçalanması, ikincisi ise zenginliklerinin sömürgeci güçler tarafından paylaşılmasıydı. Bu arada Irak’ın ardından Suriye’nin de paylaşılması İsrail’in güvenliği hususunda önemli bir adım daha gerçekleştirilmiş oluyor.
 
Başında itibaren olayların içinde olan Selim İdris, açıklamasında, ABD, Avrupa ve Rusya’nın 3 ayrı güdümlü bölge konusunda anlaştığını belirterek, Suriye’nin daha en az 10 yıl savaş ve krizlerle boğuşmak zorunda kalacağını hatırlatarak, şunları söylüyor:
“ÖSO ve rejim arasında kazananı olmayan 6 yıllık savaşta ABD’nin planı ‘aradan yeni gücün doğması’ idi. Geldiğimiz nokta itibarıyla bunun PYD  merkezli ayrılıkçı bir Kürt devleti olduğunu hepimiz gördük. Bu konuda gerçekten tutarlı(!) ve samimi davrandılar. Bize ABD’liler açıkça ‘milli güç olmanızı istemiyoruz’ dediler. Şimdi PYD’den devlet ürettiler. Bizi ise en küçük parçalara bölerek yok olmanın eşiğine getirdiler.
***
 
Batılı güçler bize Suriye istihbaratı ile Esed ordusunun ayakta kalması gerektiği yönünde telkinlerde bulunmaya başladılar. Hatta bir adım daha öteye giderek ‘bir gün ÖSO ve Esed ordusunun birleşmesi gerektiğini’ söylediler. Bunlar Batı’nın gerçek yüzünü görmemizi sağladı.
 
Varşova Paktı sonrası ABD öncülüğündeki Batı’nın düşman konsepti İslam ve Müslümanlar oldu. Suriye’de olup bitinler bu niyetin sahadaki tatbikinden ibaret.”
 
İdris’in açıklamaları çok daha geniş ama yaptığımız alıntı olayın özünü ortaya koymaya yetecektir. Ancak uluslararası ilişkilerde olaylar olup bittikten ya da sömürgeci güçler hedeflerine ulaştıktan sonra gerçeği görmüş olmak bir anlam ifade etmiyor. Önemli olan, sorumluluk mevkiinde bulunanlar daha olaylar başlamadan ya da işin başında sonucu görebilmeleridir. Devlet adamlığı bunu gerektirir. Birtakım makamlarda bulunuyor olmak devlet adamı olarak nitelendirmeye yetmiyor. Heyecanla ve dost bilinen birtakım ikiyüzlü ülkelerin dolduruşuna gelmemek devlet adamlığının ilk şartıdır. İşin başında bugünler görülebilseydi sanıyorum Suriye’de bunca can kaybı yaşanmaz ve ülke parçalanmazdı. Meseleye bu açıdan baktığımızda uzun süre ÖSO’nun Genelkurmay Başkanlığı’nı yapmış İdris’in değerlendirmelerinde bugün geldikleri noktanın geç kalınmış bir durumu gösterdiğini söylemek yanlış olmaz. Ancak geç kalınmış da olsa bu yaşananlardan ders alınabilmiş ise, aynı yanlışa en azından bundan sonra düşülmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi