Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

AB Türkiye’yi karar vermeye zorluyor!..

AB Türkiye’yi karar vermeye zorluyor!..

Ülkemizde her seviyeden yetkili çeşitli kereler Avrupa Birliği’ni (AB) Türkiye konusunda bir karar vermeye davet etmişti. Bu davetler karşısında bu köşede bu kararı AB’ye bırakmanın anlamı olmadığına, kararı biz verelim ve lüzumsuz tartışma ve sürtüşme son bulsun anlamına gelen değerlendirmeler yapmıştım. Çünkü AB Türkiye’nin istekleri doğrultusunda bir adım atmadığı gibi, özellikle terör örgütleri konusunda Türkiye aleyhinde adımlar atıyor. Bunun ötesinde ülkemizdeki mülteciler konusunda AB ile ülkemiz arasında imzalanmış anlaşmaya rağmen verdikleri sözü yerine getirmemekte direnmiş, Türkiye’yi hem aralarına almamak hem de kapıdan uzaklaşmamasını sağlayıcı bir tavır sergiliyorlar. Karşılıklı ithamlar ve suçlamalarla ilişkiler adeta her gün tartışan ve kavga eden geçimsiz bir aile manzarası arz etmeye başlamış durumda. AB bu tavrından vazgeçmediği, iddialarında geri adım atmadığı gibi Türkiye’de kapıda beklemeye talip bir görüntü veriyor. Bu görüntü ister istemez her geçen gün tartışmaların ve restleşmelerin dozunu artırıyor. Görünen oydu ki, AB Türkiye ya kendilerine teslim olsun ya da kapıdan çekilsin isterken, Türkiye de kendisi ile ilgili kararın AB tarafından verilmesini istiyordu. Tam bir çıkmaz söz konusuydu. Bu çıkmaz Belçika’nın Brüksel kentinde yapılan Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog Toplantısı öncesinde AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn yaptığı açıklamada, “Türkiye AB konusunda temel bir karar vermeli” şeklindeki sözleri ile netlik kazandı. Çünkü şimdiye kadar Türk yetkililerin AB’ye yaptığı benzer çağrıyı bu defa Hahn Türkiye’ye yapıyordu. Bir bakıma topu Türkiye’ye atıyor, kalacaksa da ayrılacaksa da kesin bir tavır belirlemesini istiyordu. Bu noktada denebilir ki, AB Türkiye’yi arasına almayacağı gibi, adeta teslime zorlamaktadır.
 
Çünkü sürekli olarak Türkiye AB’yi kendisi hakkında karar vermesini isterken bu defa AB’den gelen açıklama kararı Türkiye’nin vermesini istiyordu. Bu durumda Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin taraflardan birisi bıkana kadar hiçbir sonuç alınmadan devam edecek görünüyor. Netice itibariyle ya Türkiye AB’nin bize göre düşmanca ve yanlış bir takım karar ve tavırları karşısında ne tepki verirse versin AB ülkelerinin Türkiye’ye tavırlarında bir değişiklik yapma niyetleri yoktur. Çünkü özellikle darbeciler ve terör örgütleri üyeleri konusunda Türkiye ile AB’nin bakış açısı ve değerlendirmesi birbirinden çok farklıdır. Bu hususa Brüksel’deki toplantıya katılan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “AB, FETÖ’yü terör örgütü olarak görmediği için onlara yönelik attığımız her adımı hukukun ihlali olarak görüyor. Sorun burada” diyerek taraflar arasındaki görüş ayrılığına dikkat çekiyordu. Böyle olunca AB’nin bizim terör örgütü dediklerimize farklı bir gözle bakmaya devam ettiği ve onlara kucak açmayı sürdürdüğü müddetçe aradaki sürtüşmenin son bulması mümkün değil. Bunun yanında bir de, “Bizim yaklaşımımız değişmez, AB konusunda kesin kararı Türkiye vermeli” şeklinde bir yaklaşım da söz konusu olduğuna göre bu meseleyi sürdürüp durmak Türkiye açısından ciddi bir sıkıntı oluşturmaya devam edecektir. Bu arada AB ile Türkiye arasında ihtilafın sadece terör örgütü militanları ile mülteciler konusunda Türkiye’ye verilen sözün tutulmaması ile sınırlı olmadığı, Almanya’dan gelen, “Gümrük Birliği’ni iptal ederiz” şeklindeki açıklamada muhataplarımızın hem suçlu hem de yüzsüz olduklarının işareti değil mi? Böyle bir yaklaşım AB ile eşit şartlarda bir ortaklık oluşturmamızın mümkün olmayacağı anlamına gelmez mi? Aslında özellikle Gümrük Birliği konusunda şimdiye kadar bizim bir karar vermemiz gerekmez miydi? Çünkü yapılan açıklamalardan anlaşılıyor ki, AB’ye üye kabul edilmeden Gümrük Birliği anlaşmasını imzalayan tek ülkeyiz. Buna rağmen “Gümrük Birliği’ni iptal ederiz” şeklinde bir tehdidin gündeme gelmesi sanıyorum ülkemizi sabrın sonuna doğru hızla sürüklüyor. Çünkü bizim söylememiz gerekenleri onlar bize söylüyorlar. Buna rağmen Türkiye hâlâ AB ile ilişkilerin devamından yana tavrında ısrar ediyor. İki taraf arasında iplerin böylesine gerildiği bir ortamda gerçekleştirilen Brüksel’deki toplantıda daha sonraki toplantının Adana’da yapılmasının kabul edilmiş olması da gösteriyor ki, iki taraf birbirine rest çekmeye devam edecek, barış ve huzur söz konusu olmayacak.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi