M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Şekersiz Muhallebi

Şekersiz Muhallebi

* İSTANBUL o hale geldi ki, işlek bir caddedeki muhallebici dükkanında, içindeki şeker yok denecek kadar az olan muhallebi satılsa, kırk yıl boyunca müşterisiz kalmaz.
 
* Şu anda din ve tasavvuf piyasasında çok sayıda gavs var. Benim bildiğim, bir devirde bir tek gavs olur. Bunca gavsın hangisi gerçek gavs? Belki de hiçbiri değil. Gerçek gavs kendi reklamını yapmaz yaptırmaz, gizlenir.
 
* Bir dostum, Fatih camiine yakın bir yerde yeni açılmış pideciye götürdü. Pide çok lezzetliydi, yanında hakiki limonata içtik, o da nefisti. Adam başına 30 lira. 
 
* Akşam namazını Fatih camiinde kıldık. Eski cemaat yok. Çoğunluk başı açık namaz kılıyor. Namazdan çıkarken müezzin mahfelinin gerisinde on kişilik bir grup namaz kılıyordu, imamın başı açıktı. Allah kabul etsin dedim ve teessüf ettim.
 
* Bir dostum Belçika’dan trüflü (siyah yer mantarlı) çikolata getirdi. Böyle lüks ve pahalı şeyler alıp yemiyorum. Bu çikolataları galiba yalnız yiyeceğim!..Trüfün kilosu Avrupada birkaç bin euroya satılıyormuş.
 
* İstanbul artık düzelmez. Rantçılar şehri o kadar şişirdiler, büyüttüler ki, sonunda patlamaya mahkum. 
 
* Üçüncü dünya savaşı, içinde bulunduğumuz 2017 yılında patlayabilir. Kimsenin umurunda değil. Herif bunca hengâme içinde banyosunu yenilettiriyor. Eski banyo açık pembe granit kaplıymış, karısı istemem koyu pembe olacak demiş. 
 
* 1912 Balkan savaşından önce ülkede büyük tefrika, çekişme, tepişme, didişme varmış. Her kafadan ayrı ses çıkıyormuş. Siyasî partiler birbirini yiyormuş. Sultan Abdülhamid’in otoriter rejimi yıkıldıktan sonraki anarşik hürriyet havası herkesi sarhoş, sersem
etmiş. Balkan devletleri savaşa hazırlanırken, bizimkiler orduyu terhis etmişler. Asker gırtlağına kadar siyasete batmış. Sonra Balkan harbi çıkmış ve kısa zamanda Rumeli-i şahaneyi kayb etmişiz.
 
* Birine: Epey para vererek satın aldığın o okunmuş kefen seni kabir azabından kurtarmaz. Ateşten kurtulmak istiyorsan, itikadını tashih et, beş vakit namazı dosdoğru kıl, zekatını dosdoğru ver (zekat eşkiyasına kaptırma), ahlakını düzelt, hayır hasenat yap, ihlaslı ol, fitne ve fesat çıkartma, dilini tut.
 
* Birine: İslamın ilk çağında yaşamış o meşhur zatın, Kerim ve Rahim bir Rabbi vardır; yine son derece mürüvvetli ve faziletli bir hasmı vardır. Onların arasına girme. O ihtilafı senden sormazlar. Teberra yapıyorum diye başını belaya sokma, aklını başına topla. 
 
* Yirmi beş yaşındaki Müslüman gence: Senden sekiz yaş küçük, on yedi yaşındaki bir gence mürşid-i kâmillik yapıyormuşsun. Kör köre yol gösterirse akıbet ikisi de bir çukura yuvarlanırmış.
 
* Ruhbanları, mürşidleri, şeyhleri erbab haline getirmek, putlaştırmak şirk olup o muhteremlere yapılacak en büyük hakaret ve kötülüktür.
 
* Bir cemaatin mensuplarına: Kendinizi övüp durmayın, bitmez tükenmez reklamlarınız usanç veriyor. Bırakın, (varsa) faziletlerinizi düşmanlarınız ve hasımlarınız kabul ve beyan etsinler.
 
* Vaktiyle müfteri serserinin biri aleyhimdeki seviyesiz yazısında “Namaz kılarken şunları düşünüyordu” cümlesini kullanmıştı. Geri zekalı sanki içime girmiş, düşüncelerimi okumuş. Nezih, efendi, insaflı, kibar kimseleri tenzih ederek söylüyorum: Birtakım ham
şirret saldırganlar sözü ayağa düşürdüler. Öyle reziller var ki, reyting yapmak, adlarını duyurmak için hakaretler saçıyor, deli danalar gibi saldırıyorlar. Bendeniz tenkitlere açık bir kimseyim. Tenkitler yersiz ve haksız da olsa sükunetle okurum, dinlerim.
Saldırganları ise, birkaç satır veya paragraftan sonra okumuyorum. Onlara cevap da vermiyorum. Çirkefe taş atan kirlenir, pislenir. Gerekirse hakaret davası açıyorum. 
 
* Mekke-i mükerreme gibi emîn ve kutsal beldede, oraya ibadet için gitmiş olan Müslümanlar, sopalarla ve yumruklarla nasıl kavga ederler, nasıl kafa kırar, kan dökerler, işte buna aklım ermiyor.
 
* Sokağa her çıkışımda, İstanbulu bu hale getiren gözü doymaz alçak rantçılara beddua ediyorum. Bir İstanbullu olarak hakkım onlara haram olsun.
 
* İstanbul’dan taşraya bayram tatili yapmaya, dinlenmeye giden sevgili vatandaşlarıma: Halinize hem ağlıyorum, hem gülüyorum; tatilinizin hiç faydası olmadı değil, siz gittiniz şehir biraz boşaldı, trafik biraz rahatladı… Teşekkürler.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi