Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Babasının kızından Nuray Mert’in kovulma gerekçesi!

Babasının kızından Nuray Mert’in kovulma gerekçesi!

Nuray Mert’in Cumhuriyet’ten gönderilişinin düşünceye tahammülsüzlükle açıklanamayacağına ilişkin bir yazı kurgulamıştım.

Uğur Mumcu’nun “değerli” kerimesi Özge Mumcu’yu okuyunca fikrim değişti.

Esasında “düşünceye tahammülsüzlük”tür, hoşlanılmayan bir düşüncenin umulmadık bir kişi tarafından seslendirilmesidir... Bütün mesele budur.

Nuray Mert de, hiç ummadıkları bir zamanda, “umulmadık” bir kişi olarak “Evrim teorisi”ve “Müftülere nikâh yetkisi” konularında düşüncelerini yazmış, tepki toplamıştır.

Özge Mumcu diyor ki, “Cumhuriyet bir misyon gazetesidir!”

Doğrudur.

Bu gazetenin amacı doğruları yazmak ya da “haber iletme”nin ötesinde, bir misyonu ifa etmektir. Bir dünya görüşünün propagandasını yapmak, tabir-i amiyane ile “adam kafalamak”tır. Esasında hangi gazete böyle değildir ki?

Kemalizm’le ve “Kemalist değerler”le bir sorunu olmadığını söyleyen Nuray Mert’ten beklenen de, elbette, o propaganda çarkının içinde yer alması, o propaganda faaliyetinin bir parçası olması ve kırmızıçizgilerin dışına çıkmamasıdır.

Neredeyse yazdığı her şeyi okuduğum Nuray Mert’in, Özge Mumcu’nun “misyon” diye tanımladığı “değerlere” ve “kabullere” koşut bir yazarlık tutumunu benimsediğini söyleyebilirim.

Bunun için özel bir çaba gösterdiğini anlatmaya çalışmıyorum.

Bir “Beyaz Türk” ve “Cumhuriyetçi çocuğu” olarak Nuray Mert, zaten o değerlerle mücehhezdir: Laiktir, Cumhuriyetin değerleriyle bir çelişki halinde değildir, “çağdaşlık”iddiasındaki birçok Cumhuriyet yazarından (hatta Özge Mumcu’nun kendisinden bile)daha çağdaştır. Bu durumunu özel hayatıyla da tanıtlamaktadır.

Kaldı ki, Nuray Mert’e yazarlık teklif edenler, bu özelliklerini biliyorlardı; Kemalizm’le ya da Kemalist değerlerle sorunu olmasa da, bazen “ezber dışına” çıktığını, kimi spesifik konularda farklı düşündüğünü, “karşıtlığı” felaket olarak görmediğini, laikliğin şablon tanımlarına fazla yüz vermediğini...

Bunları mutlaka biliyorlardır.

Hayır, Özge Mumcu’nun yazdıklarından anlıyoruz ki, Nuray Mert’e Cumhuriyet’te yazarlık kapılarını açan, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından meydanlarda hedef gösterilmesiymiş.

Herhalde Cumhuriyet yöneticileri, “düşmanımın düşmanı...” altın kuralını işlettiler ve uslu kaldığı sürece Cumhuriyet kapılarının kendisine açık tutulacağını (zımnen) beyan ettiler...

Özge Mumcu’ya göre, Erdoğan tarafından meydanlarda hedef gösterildiği için “seçilen”Nuray Mert, biraz “üstten bakar bir üsluba” sahipmiş ve kendi kimliklerini yeniden tanımlama ihtiyacı duyan gençlerin diline (hele “mizahi bir dille yakaladıkları muhalif dile”) oldukça uzakmış.

Bu gençler, muhalefetlerini “İzmir Marşı” ve tehdit edilen -artık ne kadar sembol kaldıysa- “laik hayatın tüm sembolleri” üzerinden yürütüyorlarmış ama Nuray Mert buna da uzakmış... Bak sen!

Biraz yukarıda, Nuray Mert’in, Özge Mumcu’nun “misyon” diye tanımladığı “değerlere” ve “kabullere” koşut bir yazarlık tutumunu benimsediğini, yani “çıkıntılık” yapmadığını, “çağdaşlık” iddiasındaki birçok Cumhuriyet yazarından (hatta Özge Mumcu’nun kendisinden bile) daha çağdaş olduğunu söylemiştim.

O zaman sorun ne?

Sorun, tamam, gençlerin “mizahi bir dille” yakaladıkları muhalefet dilinin Nuray Mert tarafından “gereğince” içselleştirememesi, anladık da, asıl sorun daha başka galiba...

Özge Mumcu anlatsın: “Fikir özgürlüğü ve çok seslilik elbette olmalı velâkin gel gör ki, bildiğimiz temel değerleri savunma günlerinden geçiyoruz. O temel değerler, eğitimin laik, özel hayatın laik olması kadar net...”

Bir Türk yazarı olan Özge Mumcu Türkçe bilmiyor; “velâkin” dedikten sonra “gel gör ki”demesinin anlamı nedir?

Hadi Türkçe bilmiyor, “mesele” yaptığı konuyu da bilmiyor.

Hatırlatalım:

Müftülere nikâh yetkisinin laiklikle bir alakası yok.

Bir kez daha hatırlatalım:

Müftülere nikâh yetkisinin laiklikle bir alakası yok.

Bir devlet memuru olarak müftünün kıydığı nikâhla, belediye memurunun kıydığı nikâh arasında bir farkı yok. İkisi de “resmi nikâh”tır... İpinin çekilmesine neden olan yazısında Nuray Mert de bunu anlatmaya çalışıyordu, konunun laiklikle bir alakası olmadığını söylüyordu. En düşük zekâlı Cumhuriyet yurttaşının bile “hemen” kavrayacağı bu gerçeği, Cumhuriyet yazarları (özellikle Özge Mumcu) niye anlamak istemiyor?

Daha da önemli konu şu:

Babasının (ve tabii anasının) kızı olarak “eğitimde laiklik” isteyen Özge Mumcu, “istemelere” doymuyor; “özel hayat”ın da laik olmasını istiyor. (Nuray Mert bu moron yatağında fazla bile kalmış.)

İzin verilirse, bu isteğe, “şeddeli” tarafından bir “sana ne” çekmek istiyorum.

SANA NE Özge Mumcu!

Kendin özel hayatını nasıl yaşarsan yaşa!

Başkalarının özel hayatını nasıl yaşayacakları seni ne ilgilendiriyor!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi