Yusuf Ziya Cömert

Yusuf Ziya Cömert

‘Hamaset’e artık ‘tefekkür’ diyoruz

‘Hamaset’e artık ‘tefekkür’ diyoruz

Anadolu Buluşmaları’nı konuşuyorduk, araya bayram girdi, yarım kaldı.

Aslında bayram girdi sayılmaz.

Bizler, yaralana berelene bu günlere geldik.

Kurban Bayramı yaklaşırken, hayatımızda iz eden, bir nesil olarak, terbiyemizin önemli bir cüzünü oluşturan ‘uzaktaki mazlum Müslümanlar’la ilgili sıcak, yakıcı bir haber düştü ocağımıza.

Arakan’da zulüm vardı.

Bayram, öyle bir havada geldi.

Paylaşmasak, dertleşmesek olmazdı.

Hüzün, duruyor. Galiba ömrümüz böyle geçecek.

Dönelim, Anadolu Buluşmaları’na.

Konuşmalar güzel.

Benim kafama uysa da güzel, uymasa da.

Bizim meselelerimiz konuşuluyor.

Herkes benim gönlüme göre konuşmak zorunda değil.

İşime gelse de gelmese de... Bir tarafı bana isabet etse de etmese de, ‘özeleştiri’leri önemli buluyorum.

Eğer bir gün kendimizi tamir edeceksek, inşa edeceksek, bize ‘özeleştiri’ler yardım edecek.

***

Atasoy Müftüoğlu’nun konuşması okuduğum eleştirel metinler içinde en kapsamlısıydı.

O konuşmadaki cümlelerden bazılarının platformun sonuç bildirisine de yansıdığını gördüm.

Demek ki görmezden gelmiyoruz.

Atasoy Abi’nin konuşmasının en önemli noktalarından biri, ‘mağduriyet’le ilgili bölümü.

“Bize herhangi bir sorun söz konusu olduğunda kolaycı bir çözümleme yaparak bunların hep dışarıdan kaynaklandığını söyleriz. Bu bize bir mağduriyet dili ve söylemi kazandırır. Mağduriyet söylemine yaslanarak aynı zamanda bir mazeret de bulmuş oluruz. Halbuki bugün karşı karşıya bulunduğumuz sorunlarla ilgili hiçbir mazeretimiz yoktur.”

Bu cümleleri saklamamız lazım.

Avrupa’yı, Amerika’yı, Rusya’yı veya bilmem nereyi suçlamak için ağzımızı her açtığımızda hatırlamamız lazım.

(Bu, tipik kumarcı psikozudur. Kaybettikçe etrafındakilere kabahat bulurlar. Bizim köyde bir Fazlı Coşkun vardı. Rahmetli oldu.

İşi ters gittiği zaman, kahvehanenin kapısında dikilen adamı bile kovaladığı olurdu.

Evet, başkalarının kabahati vardır. Neden olmasın? Ama, biz kendi kabahatimizi anlamadan başkasının peşine düşersek, kendi kabahatimizi tekrar eder dururuz. Böylece, her defasında ütülürüz.

***

Kapitalizm diye bir şey vardı hatırlar mısınız?

Hani, bir tarafta kapitalizm, bir tarafta komünizm. İkisi de kötüydü.

Komünizm sahneden çekilince kapitalizmle barıştık. Buna işaret ediyor Atasoy Müftüoğlu.

“Bir Müslüman, hayata algısal ve zihinsel özürlü olarak çıkmamış olsa, her şeyden önce kapitalist hayat tarzına karşı tepki göstermek zorundadır.”

“Bir Müslümanın ekonomik ahlaksızlıkla aynılaşmasından daha vahim bir şey tasavvur edilemez.”

‘Ekonomik ahlaksızlık’ nasıl bir şeydir acaba?

Biz, yapıyor muyuz ekonomik ahlaksızlık?

Yapıyormuşuz.

Öyle diyor Atasoy Müftüoğlu.

“Bugün biz bu tür bir ahlaksızlıkla iç içe yaşıyoruz. Bu uzlaşmanın İslami bağlamda bir açıklaması yoktur.”

Ve 15 Temmuz.

“15 Temmuz müthiş bir şey olmasına rağmen aradan bir yıl geçti hala hesaplaşılamadı. Bu darbeyi hazırlayan nedenlerle ilgili tek bir cümle kurulmuş değildir.

“Araştırma merkezlerimiz, büyük fikir adamlarımız olsaydı bu darbe gerçekleşemezdi.”

“Siyasiler büyük kitleleri arkasından sürükleyen, din alıp satan bir zatı ziyarete gidiyor. Yarının tarihçisi bunu okuduğunda diyecek ki: bunlar helaki çoktan hak etmiş.”

Son zamanlarda pek bol bulunan bir şey daha. Hamaset.

“Hamaset sistematik bir şekilde yükseliyorsa o ülkede tefekkür uçuruma doğru yuvarlanıyor demektir.”

Şöyle bir sıkıntımız var. Bunu Atasoy Müftüoğlu söylememiş ama, benim aklıma geldi, yazayım.

Biz, öyle bir kıvama geldik ki, ‘hamaset’e artık ‘tefekkür’ diyoruz.

Sadece tefekkür desek iyi.

Hamasete ‘ilim’ de diyoruz.

Çok da hassasız.

‘Hamaset’e ‘hamaset’ diyenlere bozuluyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Ziya Cömert Arşivi