Almanya başta olmak üzere çeşitli AB üyesinde ülkemize yönelik bir tavır var. Bu tavır son zamanlarda iyice sertleşti ve düşmanlık boyutuna ulaştı. Aslında yıllardan beri AB kapısında bekletiyor olmaları bu düşmanlığı açıkça gösteriyordu. Ne var ki, bu ülkeyi yönetenler bu açık tavra rağmen AB’ye karşı net bir tavır belirlemediler. Daha doğrusu, “Kapınızda beklemekten usandık, ne haliniz varsa görün” denilemedi. Bu denilemediği gibi ısrarlı bir şekilde, ‘Size benzemeye çalışacağız, sizin aranıza girmek için verdiğiniz her türlü ev ödevini yerine getireceğiz’ anlamına gelen bir tavır sergilendi. Bu tavır ise AB ülkelerini giderek küstahlaştırdı, sertleştirdi. Kapılarında 50 yıldır bekletiliyor olmanın, ’Sizi aramızda istemiyoruz’ anlamına geldiğini bu ülkeyi yönetenler bir türlü anlamak istemediler. Kısacası AB’nin Türkiye ve özellikle de İslam ile sorunu var. Bu sorunun giderilmesi de mümkün değil. Böyle olunca da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Mertçe söyleyin gereğini yapın.” Yani, “Alın kararınızı, ‘sizi istemiyoruz’ deyin mesele bitsin” şeklinde açıklama yapıyor olması hakkımızdaki kararın yine de onlara bırakılması anlamına geliyor. Aslında başta Almanya olmak üzere AB ülkelerinin büyük çoğunluğunun Türkiye’ye yönelik tavrı ve kararı yıllardan beri bugünkünden farklı değildi. Hep özellikle insan hakları konusunda eleştiri yöneltirler, Türkiye’de yargının adil olmadığı, demokratik bir yönetimin bulunmadığı iddialarını tekrarlayıp duruyorlar. Buna karşılık darbelere destek verirlerdi. Bugün de 15 Temmuz darbecilerine kucak açtılar. Bununla da kalmadılar binlerce terörist AB ülkelerinde yaşıyor. Onların toplantı ve gösteri yapmalarına izin verilirken bakanlarımızın toplantı yapmasına izin verilmiyor. Kısacası, AB ile Türkiye’nin kan uyuşmazlığı var. Bu o kadar açık ve kesin ki bu gerçeği nedense görmek istemiyoruz.

Bu noktada son zamanlarda ilişkilerin iyice sertleşmesi giderek Türkiye düşmanlığı konusunda ipin ucunun kaçtığını gösteriyor. Yani, mesele sadece Erdoğan karşıtlığı değildir. Bu ülkede 50 yıldan beri hemen her siyasi görüşten insanlar yönetimi paylaştılar. Netice itibariyle hiçbir dönemde AB’de artık Türkiye’yi aramıza alma zamanı geldi şeklinde bir yaklaşım oluşmadı. Kısacası, AB’nin sorunu Erdoğan’ın ne yaptığı değildir. Belki, Cumhurbaşkanımızın bazı söylemlerini sindiremiyor, ağırlarına gidiyor olabilir ama esas sorun Türkiye’ye ve İslam’a olan düşmanlıktır.

Böyle olunca da artık, “Türkiye’yi istemiyoruz kararını alın” demenin anlamı yoktur. Çünkü onların kararı bellidir. Kararı belli olmayan, daha doğrusu ille de aranıza gireceğiz diye direten taraf Türkiye, buna rağmen düşmanca bir muamele gören tarafta Türkiye’dir. Bunun içini AB’nin alacağı kararı beklemek yerine biz tavrımızı belirlemek ve kararımızı ilan etmek durumundayız. Eğer, özellikle AB ülkelerinin darbecilere teröristlere kucak açmalarından ciddi olarak rahatsız olunuyor ise bu kararı bizim vermemiz gerekir. Kaldı ki, bizimle ilgili kararın alınmasını AB’ye bırakmanın da fazla bir anlamı yoktur.