Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Aşk ve para

Aşk ve para

Geçtiğimiz ay, yediden yetmişe herkesin gündeminde otel odasında cinayete kurban giden bir sunucunun dramatik öyküsü vardı. Nedense insanlarımız sıradan bir vatandaşın ölümünü başlarını çevirip geçiştirirken, konu meşhur biri olunca bütün ilgi ve alakalarını bu yöne kanalize ediyorlar. Oysa ölüm kimin kapısını hangi saatte ve hangi mekânda çalarsa çalsın iç dünyamızda yaşadığımız kaygı hep aynıdır. Özlem, pişmanlık ve ölüm olduğumuz gerçeği…

Geçtiğimiz ay elem bir cinayetle hayata veda eden sunucuyu İnsanlarımız o kadar sahiplendiler ki, magazin sayfalarını tek tek açarak ölen kişilerin yaşam öyküleri okuyup olayı anlamlandırmaya çalıştılar. Sonuç olarak ise tarihi süreç içinde insanoğlunun zayıf düştüğü iki kavram üzerinde durdular. Aşk ve para…

Aşk duygusu insanoğluna evlenip çoğalabilmesi için fıtri olarak verilmiş bir potansiyeldir. Para ise insanın maddi ihtiyaçlarını karşılayan ve ona rahatlık sağlayan bir araçtır. Biri duygularımızın ihtiyacına diğeri bedenimizin ihtiyacına cevap verir. Her iki unsurun da nasıl ve ne şekilde kullanılacağı ilkelerle belirlenmiştir. Nitekim Rabbimiz zinaya yaklaşmayın diyor ve bunun sonucunda doğacak felaketlere dikkat çekiyor. Bunun yerine evlenmeyi tavsiye ediyor ve birbirlerine yabancı olan iki kişinin gönlünü aşk duygusu ile birleştirerek yeni nesillerin ortaya çıkmasını sağlıyor. Bu anlamda aşk insani bir şeydir. Tıpkı bunun gibi paranın nasıl kullanılacağının ölçüsü bellidir. Zekât, sadaka ve infak yoluyla fertler arasında paylaşılması öngörülen para ancak bu yolla bir değer kazanır. O nedenle paranın biriktirilmesi ve israf edilmesi yasaklanmıştır.

Aşk ve para meşru şekilde kullanılmadığında kişinin nefsini kışkırtarak onu sonu görülmez dehlizlere sürükleyebiliyor. Zira tarih birçok kere, gayri meşru ilişkilerin neticesinde ortaya çıkan şiddet ve nefrete ve paranın kölesi olup varlığını ayakta tutan değerlerden vazgeçenlerin hazin öykülerine tanıklık etmiştir. Ve bu öyküler hâlâ yaşanmaya devam etmektedir.

Tarihi süreç içinde birçok kişi aşk ya da para uğruna cinayet işlemekten kaçınmamış ve bunun adını sevgi ve aşk olarak isimlendirmiştir. Oysa safi bir aşk duygusu, içinde şefkat, adalet ve merhamet gibi değerleri barındırır. Gerçek manada seven bir kişiye sevdiği kimsenin canına kast edebilir mi? Sanmıyorum… O nedenle bu tür olayları aşkın değil ihtiras ve kıskançlığın bir sonucu olarak düşünebiliriz. Kişinin geçmişte yaşadığı travmaların dışavurum şekli ya da çocukluğunda kendisini sahipsiz bırakan birine biriktirilen öfkenin dışavurumu olarak görebiliriz. Bu kişinin maneviyat noktasında yaşadığı açlığın, yoksunluğun ve mahrumiyetin ortaya çıkması olarak tanımlayabiliriz. Bunun adına asla aşk diyemeyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi