Halil Mert

Halil Mert

Hamaset Yerine İcraat

Hamaset Yerine İcraat

Eşref Bitlis…

Var mı hatırlayan?

Ya onunla birlikte şehid edilen vatansever subaylar… Bitlis Paşa'nın ekibinde olan Tuğgeneral Bahtiyar Aydın ve Albay Rıdvan Özden öldürülüyor. Korgeneral İsmail Selen. Albay Kazım Çillioğlu daha sonra şüpheli bir şekilde görev yerinde öldürülüyor. Çillioğlu'nun ölümü kayıtlara “intihar etti” diye geçiyor. Ancak intihar silahının ve mermi çekirdeğinin balistik incelemesinin yapılmadığı, ailesine teslim edilen silahının şarjöründeki mermilerin tam olduğu ortaya çıkıyor. Tuğgeneral Temel Cingöz ve Korgeneral Hulusi Sayın da yaşamını yitiriyor.

Bunca insan öldürüldü. Failler nerede? Niçin öldürüldüler?.

 

Saddam Türkiye için bir tehdit miydi? Türkiye’mize karşı bir kötülüğü mü vardı? Dünya ile birlikte önce Irak’ın dağılışına çanak tuttuk. Sonra ABD’nin ÇEKİÇ GÜÇ ile bölgeye yerleşmesine yardımcı olduk.

Bu satırları okuyan birileri “Ne yapabilirdik ki!” diyorlar. Duyuyor gibiyim. Yetmedi. Sıra Suriye ve Libya’ya geldi. Yine koalisyon içinde yer aldık.

Bölgemizde Rusya kendi çıkarlarına uygun politikalar üretiyor. İran’da aynı şekilde. En aptal siyaseti de S. Arabistan ve Mısır uyguluyor. Sokak köpeği gibi her ete kuyruk sallayan, her tekmeden korkan, sünepe bir siyaset..

Biz…

Ne zaman Milli Politikalar üretebilmek için siyaset bataklığından çıkıp, bir araya gelip çözümü konuşacağız?

 

Devlet-i Aliye Coğrafyasında, Hasan El Benna’lar ile başlayan İhvan Hareketi, Türkiye dâhil tüm coğrafyada karşılık buluyor. Nihayetinde İhvan ile paralel çözümler üretmeye çalışan Milli Görüş’ün Lideri Erbakan Hocamın bu günlere dönük olarak 1980’li, 90’lı yıllarda mecliste yaptığı konuşmalar işin vahametini gözler önüne seriyor. Gören var. Uyaran var. Ancak bir kısmı sağcı ve dindar tanımlı, diğer kısmı Kemalist geçinen birileri bu insanları boğdu. Susturdu. Mahkûm etti.

 

Bir yanda Eşref Bitlis gibi Çekiç Güç tehdidini görüp ABD’ne ve ülkedeki iktidar sahiplerine rağmen çözüm üretme adına Kuzey Irak’ta varlık göstermeye çalışan fedakâr subaylar cinayetlerle hunharca öldürülürken, diğer yandan 28 Şubat Sürecinde resmen siyasi cinayetler serisi diyebileceğimiz hain uygulamalarla ülkemizdeki Milli insanlar ve duruşlar harcanıyor. Küfrün ve ezeli düşmanlarımızın organize icraatlarına bakın. Tek kelime ile Muhteşem.. Süreç bitti mi peki? Hayır! Düşünün teröre karşı etkin kullandığınız SİHA’na dahi karşı çıkan bir muhalefet lideriniz var. 28 Şubattan bu yana bir şekilde ihanetine devam eden Ertuğrul Özkök gibi medya tetikçileriniz var. Adam diyor ki; “Kuzey Irak’a adımınızı atın da görün gününüzü!” “Kimsin ulan sen? Kim?” Diğer yanda ülkenin başında fedakarca duran birkaç yiğit adamın adeta kanını kemiren kene gibi asalakça siyasetlerine yapışıp hem onların hem ülkenin kanını emenler..

 

70 yıl önce “Yeter söz Milletin!” diyen yürekli insanlar bunun bedelini darağacında ödedi. Akabinde 28 Şubat Sürecinde fiili ve siyasi cinayetlerle insanlarımız ödedi. Millet maalesef 15 Temmuz’a kadar seyretti. Neden mi? Çünkü Milletimizi “Değerlerinize sahip çıkıyoruz” hamaseti ile birileri hep oyalıyor. Bu arada iş yapmaya çalışan insanları aynı ihanet kadroları kuşatıyor, yanıltıyor, yavaşlatıyor.

Bir sarmala girmişiz. “Ne doğru, kim haklı, ne yapılmalı?” cevaplar karma karışık..

Tepe kadrolar kolay ikbal peşinde. Dünün kaşar Kemalistleri bu gün sabah namazının faziletlerini paylaşıyor sosyal medyada. Kaşar FETÖ’cüler, tarikatçı oldu FETÖ operasyonlarını yönetiyor. Bir üst makam ya da rütbeye terfi için. Lanet olsun hepinizin insanlığına. Kalıbınıza tükürsün bu millet sizin..” Allah aşkına bu namussuz, omurgasız ilkesiz adamlarla yürünebilir mi?

 

Sınır boylarında tatbikatlar yapıyoruz. Peki siyasi etkisi var mı?.. Düşünün!.. Siyasi kararlılık olursa olur değil mi? Siyasi kararlılık nasıl olacak? Nihayetinde devleti yönetenler Donkişot değil. Milli Kararlılık ile olacak. O zaman Milli Kararlılık için ne gerek?

Milli Kararlılık için; Milli Şuur, İslami direnç, Tarihi kararlılık ve gaza ruhu gerek. Gazasız ne fütuhat olur ne de müdafaa…

 

Milli Kadrolar ne yeni FETÖ’leri çıkartmalı ne yeni Nurlu Demirel’ler ne de şaibeli Akşener’ler… CHP ve sol ise ülke gerçekleri ve değerleri ile barışmalı, S. Tanrıkulu gibi ihanete çanak tutan kişileri süratle tasfiye etmelidir.

 

Türk Milleti’nin bir hayat alanı var. Bu alan sürekli olarak zayıflıyor, zayıflatılıyor. FETÖ ile alan tutulur mu? Kendi devletine, devletinin kurumlarına ve yetiştirdiklerine güvenmeyen bir devlet iradesi olur mu? Alın geriye şimdi Türk Dünyası’nda kaybettiklerinizi.. Adamlara devletler bağışladınız. Aslında ABD’ne bağışladınız.. bölgemizde halka ve ahaliye dönük bir saha çalışmamız var mı? “MİT, Dışişleri, MEB, TSK, DİB”’nın mesela “Kuzey Irak’ta ne yapmalıyız?” diye bir toplantılar serisi yapıp hükümete teklif yaptıklarını duydunuz mu? Ya da bir STK’nun yada bir cemaat ve ya tarikatın?...

 

Bu aralar bir aldatmaca daha var. FETÖ’cü iftirası.. Hepimiz her şeye diğerleri gibi ya da birebir hükümet edenler gibi bakmak zorunda mıyız? Elbette hayır! Haydi bulun faili meçhul ölümlerin müsebbiplerini.. Bağırarak cinayet diyoruz işte. Rahmetli Yazıcıoğlu cinayeti yüreğinizi yakmıyor mu? Uğur Mumcu Cinayeti üzmüyor mu sizi? Suçu MOSSAD-CIA-PKK-Barzani İlişkisini deşifre etmekti, suçu S. Arabistan-MI6-CIA ilişkilerinin bölgemize ve ülkemize açacağı yaraları ifşa etmekti. Ama biz bunları Merhum Mumucu’nun İslam Düşmanlığı’na bağladık. Şimdi birileri farklı bir şey söyleyen herkesi FETÖ’cülükle itham etme hafifliği ile içinde bulundukları STK, cemaat, dernek ve kadrolarda yer tutma derdindeler. Onlara da söyleyeceğim tek şey “Ölüm var, ahiret var, hesap var.”

Büyük ve Mazlum Milletimin , Muharip ve Mücahid Balaları..

Türkler, Araplar, Kürtler, Çerkezler, Gürcüler, Abazalar, Arnavutlar… ve bu topraklarda İslam ve İman ebediyete kadar var olsun diye mücadele eden sayamadığım diğer toplulukların Münevver evlatları…

Tevhid ve ittihad ile emrolundunuz.

Yolumuza ışık tutan hayat kitabımız, O’nun örnek uygulayıcısı Gülümüz (SAV)’in sünnetleri, Şanlı ecdadımızın Çin Seddi’nden Viyana’ya verdiği mücadele, Malazgirt Ovası’nda verdiğimiz söz, İstanbul surlarında ettiğimiz yemin, Balkanlar, Kafkasya, Afrika ve Arap yarımadasında döktüğümüz gözyaşı ve yaşadığımız esaret, öz yurdumuzda paryalaşma sürecimiz bizim geleceğe yürüyüşümüzde yolumuzu aydınlatan ışık, sırtımızdaki manevi yük, ensemizdeki düşman kılıcı olacaktır.

Bölgemizde halkı şuurlandırmalı ve etkinleştirmeliyiz. Başka türlü Kukla Oynatıcısı emperyalizmle ve çıkarttıkları envai çeşit kukla ile mücadele etmek zordur. Bakın Barzani’ye verdiğimiz emeği, bölgedeki Kürt, Arap ve Türkmen’e doğrudan verseydik bu gün çok farklı bir resim ortaya çıkacaktı. Bu manada, Erbil’den Merhum Eşref Bitlis Paşa ve Erbakan Hocam ile irtibat tesis edip, bölgede Türkiye ile omuz omuza emperyalizme karşı Mücadele etmeye çalışan akabinde 28 Şubat’ın ihanet kadrolarınca tasfiye edilen Kürdistan İslami Hareketi’nin lideri Şeyh Osman Abdulaziz'i de rahmet ve şükranla anıyoruz.

 

Bizim en büyük avantajımız İslam ve İman davasına Milletçe verdiğimiz emeğin karşılığı İslam ahalinin bize ve devletimize olan teveccühüdür. Bu iyi değerlendirilmelidir. Bu halka hamaset değil, icraat lazım. Bilginize…

 

“Ölenler

Dövüşerek öldüler;

Güneşe gömüldüler.

Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!

 

Akın var

Güneşe akın!

Güneşi zaptedeceğiz

Güneşin zaptı yakın!

Nazım Hikmet”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Mert Arşivi