M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Alfabe devrimi ve arı dil

Alfabe devrimi ve arı dil

TÜRKİYE isimli bir ülkede yaşıyoruz ve Türkçe denilen bir lisanı kullanıyoruz. Türkiye olmazsa var olamayız, Türkçe olmazsa yine var olamayız. Türkçemiz ne kadarsa o kadar varız. İki Türkçe vardır: Birincisi ortalama üç yüz, bilemediniz beş yüz kelimeyle konuşulan günlük, sözlü, iletişim, çarşı pazar Türkçesidir. İkincisi konuşulmayan, yazılan edebî zengin Türkçedir ki, bunu bilmek ve anlamak için on bin, yirmi bin kelime, terim bilmek gerekir. Edebî Türkçe konusunda cahillik yaygın hale gelirse, lisan elden giderse varlığımız da tehlikeye girer. Bu zengin Türkçeyi, lise diplomasına sahip her Türkiyeli mutlaka bilmelidir. Cumhuriyetin ilanından sonraki baskıcı vesayet rejimlerinin yaptığı alfabe ve dili arılaştırma devrimleri Türkçeye büyük zarar vermiştir. En güzel edebî Türkçe 1920’lerin Türkçesidir. Bu zengin ve güzel Türkçeye dönülmezse varlığımızı korumak güçleşecektir. Latin alfabesinin Türkçeye ve Türkiyelilere faydalı olacağı ve onları yükselteceği iddiaları iflas etmiştir. Japonlar, kendi çok zor millî yazılarını korudular ve akıllara durgunluk veren bir kalkınma sergilediler. Biz Latin yazısıyla, sade suya tirit arı Türkçeyle onlar gibi olamadık. Türkiye devletinin, Türkiyelilerin, bilhassa okumuşlarımızın, (varsa) aydınlarımızın temel gündem maddelerinden birinin lisan meselesi olması, bu konuda seviyeli tartışmalar yapılması, ciddî analizler yayınlanması gerekir. Lisanımızdaki Arapça ve Farsça kelimelerin atılması çok yanlış bir iş olmuştur. Fransızcadaki Latin kökenli kelimeler atılsa Fransızca diye bir şey kalmaz, Almancada otuz bin yabancı kelime bulunmaktadır, bu konuda lügat kitapları bile yazılmıştır. Alfabe ve dil devrimleri büyük bir kopukluğa sebebiyet vermiştir. Bu kültürel ârızaların mutlaka tâmiri, devamlılığın sağlanması gerekmektedir. Bu maksatla liselerde (seçmeli değil) mecburî Osmanlıca eğitimi verilmeli; Osmanlıca bir günlük gazete, Osmanlıca aylık bir dergi, Osmanlıca kitaplar yayınlanmalıdır. 1928’den önceki Türkçe kitapları, belgeleri, mezar taşlarını, anıt kitabelerini okuyamayan bir toplum bilgili ve kültürlü müdür, yoksa cahil midir?

***

ÇOK ÖNEMLİ BİR MAKALE

Wayne Madsen’in yazdığı, “The Dönmeh: The Middle East’s Most Whispered Secret” adlı makaleyi stratejic culture org sitesinden mutlaka indirip okumanızı tavsiye ediyorum.

Müslüman sivil toplum kurumlarından biri bu önemli yazıyı Türkçeye çevirtip internete koymalıdır.

Bunu yapmak benim işim değildir. İslam ’a ve Ümmete hizmet için var olan şahıs ve kurumlar, cüz’î bir masrafla bu hizmeti yapabilir.

İnternet ortamında bu makaleye benzer ve gerçekten çok önemli yazılar, belgeler vardır. Müslüman yığınların bunlardan haberdar olması gerekir.

Bendeniz konuya girmeyeceğim. Başımı belaya sokmak istemem.

***

OSMANLICA

Geçenlerde, bir yemekte tanıştığım Müslüman bir profesöre sordum: “Osmanlıca biliyor musunuz?..” Bilmiyorum dedi. İzin verirseniz bir şey söyleyebilir miyim dedim. Buyurun söyleyin cevabını verince, “Hayret ki hayret, okuma yazma bilmeden profesör olmuşsunuz” dedim.

İzin aldığım için böyle ağır konuşabildim…

Müslüman lise ve üniversite öğrencilerine hitap ediyorum:

Mutlaka Osmanlıca öğreniniz.

MEB ’in ücretsiz Osmanlıca kurslarına hemen kayıt olunuz.

Kısa zamanda öğrenmeye başlarsınız.

Sonra bir ömür boyu çalışır, bu konuda kemale erersiniz.

Osmanlıca öğrenmezseniz cahil ve eksik kalırsınız.

Ateistler, Dönme çocukları öğrenmeyebilir ama Müslümanlar mutlaka öğrenmelidir.

İhmal etmeyiniz, cahil kalmayınız. Bilmemek ayıp değildir ama öğrenmemek çok ayıptır.

Aklı, sabrı, azmi, firaseti Osmanlıca öğrenmeye yetmeyenden köy olmaz, kasaba olmaz.

Müslüman gençleri yetiştiren bütün şahıslar ve kurumlar onlara Osmanlıca öğrettirmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi