Kemal Öztürk

Kemal Öztürk

AK Parti’de özeleştiri geleneği

AK Parti’de özeleştiri geleneği

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın son dönemlerde yaptığı eleştirileri, eğer bir yazar kaleme alsaydı, bu yazıyı birçok gazete yayınlama cesaretini gösteremezdi.

AK Parti teşkilatlarından tutun bakanlıklara, ekonomiden tutun milli eğitime, kültürden tutun belediyelere, bürokrasiye kadar, Erdoğan’ın çoğu kez sert olan eleştirileri büyük dalgalanmalara neden oldu.

15. yılında, hala ülkenin en büyük ve en güçlü partisinde birtakım sorunların, aksaklıkların, tıkanmaların yaşanması normal. Bunu tespit edip, çözmemek normal olmaz.

Erdoğan haricinde, partinin ve hükümetin üst düzey yöneticileri içinde özeleştiri yapan ya da yaşanan sorunları dile getiren pek kimse olmadı. En azından kamuoyu önünde. Ancak partinin en üst düzey yönetim organı olan MYK’da nadir de olsa, bu sorunlar dile getiriliyor ve tartışılıyor diye biliyorum.

Parti disiplini açısından kamuoyu önünde değil de, partinin yetkili organlarında sorunların tartışılmasını ve şikâyetlerin dile getirilmesini şahsen daha sağlıklı buluyorum.

Ancak ülkenin ve milletin yaşadığı sorunların tam olarak dile getirildiği konusunda şüphelerim de yok değil. Oysa herkesin cesurca eleştiri yapıp, sonra da aynı cesarette çözüm önerileri sunduğu bir zemin, AK Parti’nin önemli geleneklerinden biriydi.

ERDOĞAN: DUMAN ÇIKANA KADAR TARTIŞIN

Önceki yıllarda, Kızılcahamam’da yapılan istişare toplantılarından birinde, milletvekilleri ve bakanlar oldukça sert tartışmalar yapmış, sonra Erdoğan şöyle demişti: “Bir odaya kapanın, duman çıkana kadar tartışın ve sorunları çözün.” Herkes eteğindeki taşı, dilinin altındaki baklayı dökmüştü ortaya. Faydasını da görmüşlerdi.

Bu hafta sonu Afyon’da AK Parti’nin yeni bir istişare toplantısı var.Metal yorgunu diye eleştirilen teşkilatlar ve belediyeler burada bir kez daha tartışılacak. Tabi sadece bunlar değil, partinin yaşadığı tıkanma, gerileme ve mutsuzluk da konuşulur sanırım.

Erdoğan’ın eleştirileri sonrasında çözüm olarak bulunan, il başkanlarını ve belediye başkanlarını istifa ettirme süreci, kanımca kampın ilk gündem maddesi. Kimlerin daha istifa ettirileceği en çok sorulan soru olacaktır. Acaba ‘seçilmiş başkanları bu şekilde istifa ettirmek demokrasiye uygun mu, daha kötü komplikasyonlara neden olur mu?’ diye tartışılır mı bilemiyorum.

CESURCA ÖZELEŞTİRİ AK PARTİ’NİN FAYDASINA

Bu kampta cesurca bir tartışma zemini olacaksa, bunun AK Parti’nin çok faydasına olacağına eminim. Kimi zaman bu sütunlarda dile getirdiğimiz özeleştiri yazılarından sonra arayan bakanlar, parti yöneticileri, teşkilat mensupları içlerinde taşıdıkları kaygıları ve eleştirileri dile getirdiğimi söyler bana. Onlara söyleyemedim ama böyle üst düzey yöneticilerin bu kaygı ve eleştirilerini neden Cumhurbaşkanının da bulunduğu toplantılarda dile getirmediğini sık sık düşünürüm.

Sonunda onların dile getirmediği eleştirileri Erdoğan bizzat kamuoyu önünde sert biçimde dile getirdi. Demek ki partide ve yönetimde sorunların olduğu bir gerçek. Bunu tartışmak ve sağlıklı çözüm yolu bulmak da işte bu tür özeleştirilerin yapıldığı kamplarda mümkün. Orada sorun yokmuş gibi susanların vebal altında olduğunu hatırlatmakta fayda var.

ERDOĞAN’IN ÇOK ÖNEMLİ TESPİTİNE KARŞI BİR SORU

Önceki gün grup konuşmasında Erdoğan çok önemli şeyler söyledi ama bu yazının konusuna uygun önemli bir bölüm var ki dikkatinize getiriyorum. Yeni Şafak yayın ekibi de bunu çok önemsemiş ki dün manşet spotu yapmış:

“Devir ne köken, ne cemaat, ne hizip hesabı yapma devridir. Beton gibi sapasağlam olmamız gereken bir dönemden geçiyoruz. Birleşeceğiz, bütünleşeceğiz, kenetleneceğiz ve gümbür gümbür hedeflerimize devam edeceğiz.

Kalbi kayan varsa, ne yapıp edip onların da gönlünü kazanacağız. Artık bizim terör örgütlerine, bölücülere, fitnecilere kaptıracak tek bir kardeşimiz dahi olamaz. Ancak, hesabi değil, hasbi olursa zaten mesele kalmaz ama hesabi olursa o zaman durum zorlaşır. Buraya bir siyasi parti olarak bakanlar yanılgıdadır. Buraya bir dava olarak bakanlar varsa istikamet üzeredir. Bölücü örgütün saldırılarında yeteri kadar insanı kaybettik. FETÖ gibi bir kanser hücresi gibi ülkemizi saran ihanet çetesine insanımızı kaptırdık.”

Eğer Afyon’da soru sorma hakkım olsaydı, bu çok önemli tespitten sonra bir soru sormak isterdim: ‘Tek bir kardeşimizi kaybetmek istemeyen Cumhurbaşkanımız, acaba yüzlerce dava insanının küstürülmesine, dışlanmasına, lejyonerler tarafından medyada linç edilmesine ve safların bozulmasına ne zaman müdahale edecek?’

Belki bu soruyu bir arkadaşımız benim yerime sormak ister.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kemal Öztürk Arşivi