Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Hasbinallah!

Hasbinallah!

Aslında bugün, dünden devam eden bir yazım yayınlanacaktı, ama ABD ile yaşadığımız vize krizi gündemi değiştirdi. Onun için yeni bir makale yazmam gerekti. O yazı yarına kaldı.

ABD’nin canı cehenneme. Ankara da zaten hemen misli ile tepki verdi. Tedirginliğe gerek yok. Allah bize yeter! Zalimlerin canı cehenneme! Şimdi bundan sonra ne olacak; onu FETÖ’cüler, PKK, PYD, Barzani düşünsün. Tereddüt yok. Bizi gören duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var. Hüküm O’nundur. Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir.

Zalimler karşısında tevazu zillettir. Haksızlıklar karşısından susanlar dilsiz şeytandır. Zalimler karşısında sessiz kalır, zalimlere yardım ederseniz, Allah onları başınıza musallat eder.

“La galibe illallah!” Biz buna iman ettik: Allah’tan başka galib yoktur! “Nice küçük topluluklar vardır ki, Allah’ın izniyle çok büyük topluluklara galip gelmiştir! 

Allah, müminleri görünmez ordularıyla destekler, zafere ulaştırır. Kuşlar fil ordularını yener! Denizler bize yol verir. Biz suda yürürüz, gökte uçarız! Musa’nın Rabbi mazlumların yanındadır.

“Hasbinallahi” demiştik. O zaman Allah’a tevekkül et. Bize vekil olarak Allah yeter. Her türlü bela ve musibete, tehdide ve saldırıya karşı koruyucu (vekil olarak) Allah (cc) bize yeter. O, ne güzel bir yardım edici, dost ve ne güzel bir vekildir.. Bunları herhangi bir zamandan çok, bu gibi tehditler karşısında tekrarlamamız ve manasını düşünerek ona göre hareket etmemiz gerekir.

Biliyorsunuz, geldiğimiz noktada Ankara-Washington arasında ipler kopma noktasına geldi.. ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass’ın Ankara’dan ayrılmadan önce verdiği sert demeçlerin sebeb olduğu gerginliğin sıcaklığı devam ederken ilişkiler yeni bir şokla sarsıldı.

ABD’nin Ankara Büyükelçiliğince yapılan yazılı açıklama ile vize uygulaması askıya alındı, Ankara’dan misilleme gecikmedi.

İlişkiler bu noktaya nasıl geldi: 23 yıldır İzmir’deki Protestan cemaatine ait Diriliş kilisesinde papazlık yapan Andrew Craig Brunson’un, FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanması iki ülke arasında krize sebeb olmuştu.. Son olarak da Metin Topuz  isimli ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu’nda görevli bir yerel çalışanın 4 Ekim tarihinde FETÖ ile ilişkili olduğu gerekçesi ile tutuklanmasının ardından gerginlik daha da arttı. Siz F. Gülen’i CIA ile tanıştıran Enver Altay’ı nasıl sorgular, nasıl tutuklarsınız!. 

ABD biraz da suçüstü olduğu için cazgırlık yaparak Ankara’ya gözdağı vermeye çalışıyor. Suçluluk psikolojisi içinde saldırıyor. Halbuki, ABD daha önce ABD’de tutuklu bulunan işadamı Rıza Zarrab ve Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın, «ABD›nin İran›a uyguladığı ambargoyu by-pass ettikleri iddiası ile tutuklanması yetmiyormuş gibi, ABD yargısı  Türkiye’deki 17/25 operasyonunu ABD’ye taşımaya yönelik çabalar içine girmişti. Hatta Cumhurbaşkanının korumaları hakkında dava açmıştı.

ABD zaten başından beri başta Fetullah Gülen olmak üzere  FETÖ’cüleri koruyor. Sadece FETÖ’cüleri değil, PKK’yı da koruyor. 15 Temmuz’da İncirlik üssünün kullanıldığını da biliyoruz. O gece Heybeliada’da ABD’lilerin operasyonu yönetmek için yer aldıklarını, Strafor’un Erdoğan’ın uçağını işaretlediklerini de biliyoruz. O gece ABD’den gelen ilk açıklamalar da aklımızda..

ABD’nin bize para ile satmadığı silahları cömert bir şekilde ve para almadan Türkiye’ye karşı içeride ve dışarıda savaş açan PKK ve PYD’ye verdiklerini de biliyoruz. Sabancı suikastının faili, DHKP-C görünümlü tetikçi Fehriye Erdal NATO’nun merkezinin bulunduğu Brüksel’de barınıyor.

Suçumuz büyük. Biz nasıl Rusya’dan S400 alırız. Nasıl PKK’yı bitiririz. Katar ile ABD’ye rağmen işbirliği yaparız. Somali’ye ABD’nin onayı olmadan nasıl üs kurarız. Venezuella liderini ağırlarız, Rusya ve İran’la Astana’da masaya otururuz. Biliyorsunuz Cumhurbaşkanı resmi ziyaret için Türkiye’de bulunan Venezuella Devlet Başkanı Nicolas Maduro’yu törenle karşıladı. Maduro, “Türkiye’ye geldik çünkü Türkiye’ye inanıyoruz. Yeni bir gücün doğduğunu biliyoruz” dedi. Yakın ve sıcak bir işbirliği için önemli kararlar alındı. ABD FETÖ ile kol kola girince bir şey olmuyor ama, biz Maduro ile işbirliği yapınca ABD bundan rahatsız oluyor. ABD bu konuda bizi bıktırdı, artık kendisinin de alışması gerek.

 Kerkük ve Musul konusunda nasıl ABD’ye sormadan kendi başımıza hareket ederiz ve Barzani konusunda tek başımıza karar veririz.. Bahçeli nasıl “82-83..” der. Kıbrıs konusunda neden ABD’ye sormadan kendi başımıza hareket ediyoruz. İdlip ve Afrin’e girerken neden ABD’ye sormadık ve onları davet etmedik. Cumhurbaşkanı “Bir gece ansızın gelebiliriz” derken ne demek istedi!. “Biz ülkemize yönelik bir tehdit algılarsak gereğini yaparız, tehdit kimden gelirse gelsin” ne demek! Suriye ve Irak’ta ABD, PKK ve PYD ile iç içe geçmiş vaziyette. Bu uyarılar ABD’li şahinler tarafından kendilerine yönelik bir tehdit olarak alındı.

Madem, Türk kökenli bir elçilik görevlisi gözaltına alınınca vize kapatılıyorsa, FETÖ’ye, FETÖ’cü ve PYD-PKK’lılara sahip çıkan ülkelere de bizim vize yasağı koymamız gerek. Cin şişeden çıktı, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Şimdi, ABD ve Almanya’nın Adil Öksüz’ün kaçırılması konusunda ilgilerinin olup olmadığının da daha yakından incelenmesi gerek.

Aslında ABD bu adımı ile kendi tavrını belirtirken, bizim bu durumda ne yönde bir adım atmamız gerektiği konusunda yön gösteriyor. Mesaj alınmıştır. Eden bulur! Geç kaldığımız adımları atmamız için daha fazla geç kalmamamız gerekir.. Bu kriz eğer burada dondurulamazsa bu gidişat sadece Türk-ABD ilişkilerinde derin krizlere yol açmaz, NATO ve dolayısı ile ABD bu işten büyük yara alır..

ABD’yi kızdırırsak, başımıza iş alacağımız endişesi taşıyanlara gelince, ABD’yi daha fazla kızdıramazsınız. 15 Temmuz’un kuyruk acısını kolay kolay unutmayacaklar. Türkiye’nin kötü örnek olduğunu düşünüyorlar ve zaten ellerinden geleni arkalarına koymayacaklar. Bu zalimler karşısında tevazu; cür’et ve cesaretlerini artırmaktan başka bir işe yaramaz.

Ellerinden geleni arkalarına koymasınlar. İp inceldiği yerden kopar. Yeni bir dünya kurulur ve biz orada yerimizi alırız. Bu bölgede biz ABD olmadan da yaşarız, ama onlar Türkiye’yi kaybetmenin bedelini ödemekte zorlanıyorlar. Başka bir Türkiye yok. Türkiye’den boşalacak boşluğu dolduracak başka bir ülke de. Selâm ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi