Hayrettin Karaman

Hayrettin Karaman

İnsan, ümmet birliği ve tefrika

İnsan, ümmet birliği ve tefrika

Şu mübarek Cuma gününde İslam’ın insan anlatışı, birlik ve tefrika konularında temel kaynağımız Kur’ân-ı Kerim’den, kısa açıklamalarla birkaç âyet meâli nakledeceğim:

“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun lütfu sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız” (Ali-İmran: 103)

“Allah’ın ipi”inden maksat, Kur’ân ve İslâm’dır. Hz. Peygamber (s.a.) Kur’ân’ı, “Allah’ın gökyüzünden yeryüzüne sarkıtılmış ipidir” diye tarif etmiştir (Müsned, III, 14, 17).

Yüce Allah insanların hep birlikte Kur’ân’a inanmalarını ve gereğini yerine getirmelerini emrediyor. İslâm dini inançta ve amelde birliğe büyük önem veriyor. Bunun içindir ki inanç alanında Allah’ın birliği ilkesini getirdiği gibi, ibadet alanında da hac ve namaz gibi insanları bir araya toplayarak Müslümanların birliğini sağlayacak ibadetler koymuş, amelî tedbirler almıştır.

“Allah ve Resulü'ne itaat edin, birbirinize düşmeyin, sonra zayıflarsınız ve zaferi elden kaçırırsınız. Sabredin, kuşkusuz Allah sabredenleri sever” (Enfal:46).

  Bu âyette ve aynı meâldeki âyetler ve hadislerden çıkan sonuca göre zafer ve başarının altın kurallarını şöyle sıralamak mümkündür: Harekette sebat ve istikrar, Allah’ı devamlı anmak ve asla unutmamak, Allah ve Resulü'ne itaat (yöneticilere, kumandanlara ve kanuna itaat etmek), birlik ve beraberliği korumak, düşmana karşı caydırıcı güç edinmek, başarının gerektirdiği kadar hazırlıklı olmak; bütün bunlar, gerçekleşmesi zor olanı, bazen nefse hoş gelmeyeni tercih etmekle, güçlüklere dayanmak ve direnmekle elde edilebileceği için bu iradeyi de göstermek yani sabretmek.

“Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır” (Hucurat:13).

  Müslümanların dünya görüşlerini ve değer ölçütlerini dayandırdıkları âyetlerden biri de budur. Fertler, gruplar, kavimler, ümmetler, milletler siyasî, kültürel, biyolojik, coğrafi vb. farklarla birbirinden ayrılır; bu farklara bağlı olarak farklı kimlik sahibi olur, bu kimlikle tanınır ve tanışır. Ayrıca her biri kendi farkını, özelliğini bir gurur, değer ve övünç vesilesi yapar. Âyet farklı yaratılmanın “kimlik edinme ve bu kimlikle tanınma, tanışma” fonksiyon ve hikmetini onaylıyor; ancak farklı sosyal ve etnik guruplara mensup olmanın üstünlük vesilesi olarak kullanılmasını reddediyor; insanın şeref ve değerini, kendi iradesi ile elde etmediği etnik aidiyete değil, kendi irade ve çabasıyla elde ettiği evrensel değerlere bağlıyor. Âyetteki değer ölçütü takvâ, evrensel değerleri, erdemleri edinme ve bunların zıtlarından titizlikle kaçınma ve sakınmayı ifade etmektedir.

 Peygamberimiz (s.a.) meşhur Vedâ Hutbesi'nde bütün insanlığa şöyle seslenmişlerdir: “Ey insanlar! Şunu iyi biliniz ki Rabbiniz birdir, babanız birdir. Arab’ın başka ırka, başka ırkın Arab’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza, dindarlık ve ahlâk üstünlüğü dışında bir üstünlüğü yoktur. Dinleyin! Bu ilâhî gerçeği size tebliğ ettim mi, bildirdim mi?” Hep birden “Evet” dediler. “Öyleyse burada olanlar olmayanlara bildirsin” buyurdu (Müsned, V, 411).

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hayrettin Karaman Arşivi