Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Jigaro Kano tekniği

Jigaro Kano tekniği

Judonun kurucusu Kano, güçsüz olanın, güçlü olanı, rakibinin gücünü doğru kullanarak alt edebileceğini savunur. Güç ve akıl aynı şey değildir. Akıllı insan rakibinin gücünü doğru kullanarak onu alt edebilir.

Üzerine doğru gelen güçlü adama, cepheden saldırarak onu püskürtemezsiniz. Onu üzerine gider gibi yaparak, fakat yakasından tutup kendinize çekerken, hafifçe yana çekilerek ayağının önüne ayağınızı uzatırsanız, onu ileri doğru fırlatabilirsiniz.

Birileri Kano tekniği ile Ankara’yı düşürmeye çalışıyor sanki. Aklımız öfkemizden büyük değilse işimiz zor.

Almanya’da okumuş, yüksek lisans yapmış, orada AK Parti’ye yakın kuruluşlarda çalışmış, çok iyi derecede Almanca ve İngilizce bilen bir arkadaş aradı geçen gün. Bir Türk-Alman ortak projesi için başvuruda bulunmuş. Demişler: “Ankara’ya sormamız gerek, ya da bizi Ankara’dan biri arasın.”

“Şaştım kaldım” diyor. Oysa aynı durumda, başka bir iş için başvuruda bulunan bir başkasını hemen almışlar.

Bir işadamı arkadaş da anlatıyordu geçen gün, bakanlıklarda, belediyelerde, kendi adamları gelince hemen işlerini yapıyorlar. Bir işi yapmak istemezlerse, ya da AK Parti’ye yakın biri gittiğinde, “Bir Ankara’ya sormamız gerek” diye başlarından savıyorlar, Hatta  doğrudan “Beştepe”yi adres gösteriyorlar. “Oradan biri bizi arasın” diyorlar.

Birini görevden alırken “Beştepe’den talimat var” diyorlar. Ama eğer o işi yapmak istiyorlarsa hiçbir şart aramıyorlar. Bu Erdoğan’a karşı bir yıpratma hareketinden başka bir şey değil. Bu bir “boğma”, “bıktırma” hareketidir.. “Algı” operasyonudur. “Tek adam”, “Diktatör” imajını tabana yaymak için buldukları bir yöntem gibi gözüküyor..

Böyle bir şey mümkün değil. Ama birilerinin bahanesi bu.

Herkesi FETÖ’cülükle suçlarken, kendi arkadaşlarını aklamaya çalışanlar da aynı akla hizmet ediyor olsa gerek.

Herkes bir emrivaki şartları oluşturarak Türkiye’yi bir yerlere çekmeye çalışıyor. Ama acele edenler ve akılsızca davrananlar bir bakıyorsunuz, kendi kazdıkları çukura düşmüşler.

Şu vize krizine bakın! Türkiye ABD’nin restini gördü ya, şimdi kendileri paniklediler..

Türkiye ABD ajanlarını deşifre etmeye başladı. Aramızda o kadar çok ABD’ye çalışan “eleman” var ki, Mediadan iş dünyasına, siyaset dünyasından bürokrasiye, sivil toplumdan üniversiteye kadar her yerde varlar.

Aslında yapı deşifre edildi. Bu işe bulaşanlar paniklediler. Şimdiye kadar “kimse bizden hesap soramaz” havasındaydılar. Kendilerinden çok emindiler. Şimdi ne yapacaklarını bilmiyorlar.

ABD zaten Türkiye’ye karşı fiili ambargo uyguluyordu. Yarın Ankara bu krizi NATO’ya taşıyabilir. Türkiye’deki NATO üs ve tesislerinde yaşanan olayları müttefiklerin masasına koyabilir. Hatta bu tesislerin bir kısmını kapatabiliriz de. Zaten bir kısmı önemini ve işlevini yitirdi. Uydudan, uluslararası sulardan, İHA’larla, bölgedeki mobil askeri araçlarla bu ihtiyaç karşılanabilir. ABD Türkiye’de daha fazla var olmak için bu tesisleri açık tutuyor. Bunların çoğunu kapatabiliriz. Zaten ihtiyaç duyulan bilgiler, Türkiye’nin kendi ürettiği teknolojilerle elde edilebiliyor. Bu kaynaktan ihtiyaç duyulan bilgiler paylaşılabilir.

Bir de şu Merkez Bankasındaki dolar stoğunu da aslında yeniden değerlendirsek. Dolar ve Euro’da ani yükselişlerde, dışarıya kamu ve özel borçların kapatılması için, ya da pre finansman olarak kullanılabilir. Yani dolara ve Euro’ya kamu ve özel sektör bağımlılığının bir şekilde minumum seviyeye indirilmesi gerek. Bunu protest bir tavır olarak değil, zaten her an çökme riski taşıyan bu paralara karşı bir tedbir olarak düşünmemiz gerek.

Çeyrek asırdır, istihbarat örgütleri ile ilişkili, STK ve Media üzerinden o kadar çok kişi ile ilişki kuruldu ki! CIA RAND ve Strafor gibi yapılar üzerinden mesela ODTÜ ve Boğaziçi üzerinden yıllarca FETÖ yapılanmasını izlediler ve onlarla ilgili çalışmalar yaptılar. Borsa ve piyasa üzerindeki manipülasyonların arkasında da yine aynı kirli yüzler vardı ve bunlar bugün de hâlâ aramızdalar.

Biliyorsunuz, her darbeden sonra vakıflar, dernekler, partiler kapatılır ve mason localarına, masonik örgütlere dokunulmaz. Ve darbelerden sonra kurulan ara rejim hükümetlerinin bakanlarının ve bürokratlarının üçte ikisi bu örgüt mensupları arasından seçilir.

Kambersiz düğün olur mu, masonsuz darbe olur mu? 15 Temmuz ile ilgili hiç masonlarla bu konunun ilişkisi üzerine bir şey yazılıp, çiziliyor mu?

Bakın, doğrudan CIA veya MI6, MOSSAD, Vatikan, Almanya, Fransa, İtalya için çalışan elemanların ByLock’a ihtiyaçları yok. Onlar kendi sistemlerini kullanıyorlar. Onlarla bunlar arasındaki bağ “Büyük biraderler” üzerinden sağlanıyor. Bunların sağı-solu yok. 

Sermaye içindeki ajanlarına gelince, gizli ortaklarına, kredi veren ülke ve kredi kuruluşlarına bakın. Bunların nereye gidip geldiklerine, misafirlerine, kimlerle buluştuklarına bakın.. Bunları tesbit etmek, bulmak zor değil de, yakalamak zor. Çünkü diplomatik krize sebeb oluyor. Adamların elçiliklerindeki yerel memurlarına dokununca bu kadar tepki vermelerinin sebebi bu işin arkasının gelmesinden endişe ediyorlar. Ön almak istiyorlar. Agresiflikleri bundan. Böyle bir durumda çok zor durumda kalabilirler ve bu durum, bu yönde açılacak bir kapı, başka ülkelerde de kendilerini zor durumda bırakabilir.

Korkularının büyüklüğü, suçları kadar. Ve tabii yıllardır bu ülkede yemedikleri halt kalmadı.

FETÖ bunların önemli bir maşası, ama bunların bu ülkedeki tek maşası değil.

Cumhurbaşkanının “Bir gece ansızın gelebiliriz” sözünü sadece Barzani üzerine almadı. O sözünü ettiğim masonik yapılar, media mensupları, işadamları, STK’lar, politik aktörler ve bürokratlar, akademisyenler de bu anlamda derin bir korkuya kapıldılar. Zaten bu vize krizi de buradan patlak verdi.

Eeee, artık herkes ayağını yorganına göre uzatsın. Söz adresine ulaştı. Men dakka dukka! Çalma kapımı, çalarlar kapını. Selâm ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi